Abaküs Yazılım
23. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/852
Karar No: 2020/4306
Karar Tarihi: 15.12.2020

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2018/852 Esas 2020/4306 Karar Sayılı İlamı

(Kapatılan)23. Hukuk Dairesi         2018/852 E.  ,  2020/4306 K.

    "İçtihat Metni"

    Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi

    Taraflar arasındaki sözleşmenin uyarılanması davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın esastan reddine yönelik verilen hükmün davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili Avukat ..., Avukat Ali ... ile davalı vekili Avukat ... ve Avukat ..."nun gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
    - KARAR -
    Davacı vekili, taraflar arasında düzenlenen 14.08.1998 ve 08.11.1999 tarihli protokollere dayalı olarak, müvekkilince boru hattı inşası esnasında açılan kanal içerisine, boru hattı ve ek odalar tesis edilmesinden sonra, davalı tarafça da fiber optik kablolar döşendiğini, protokollerin düzenlendiği tarihlerde davalı bir kamu kuruluşu olduğundan, herhangi bir bedel ve süre kararlaştırılmadığını, oysaki telekominikasyon sektöründeki serbestleşme sonrası bu tür kullanımlar nedeniyle müvekkili kuruluşa diğer firmaların kira bedeli ödediğini, davalının da kullandığı 2.211 km uzunluğundaki fiber optik kablo güzergahı için makul bir kira bedeli ödemesi gerektiğini, söz konusu güzergahların kamulaştırma, izin, alt yapı, inşaat, kanal açma, tesis faaliyetleri vb. olmak üzere tüm maliyetlerinin müvekkili tarafından karşılandığını, anılan protokollerin bedel ve diğer hususlar yönünden revize edilmesi için sundukları teklifin davalı tarafça kabul edilmediğini, davalı şirketin kamu kurumu olmaktan çıkması ile edimler arası dengenin aşırı bir şekilde ve müvekkili aleyhine bozulduğunu, dürüstlük, hak ve nısfet kuralları gereği sözleşmeye bedele ve süreye ilişkin hükümler eklenmesi gerektiğini ileri sürerek, anılan hususlarda hakimin sözleşmeye müdahalesi ile sözleşmenin uyarlanmasını talep ve dava etmiş, ıslah yoluyla özelleştirme tarihinden itibaren toplam 78.880.561,21 TL tutarındaki geçiş hakkı bedeli alacağının tahsilini ve protokollerin uyarlanmasını istemiştir.
    Davalı vekili, müvekkilinin geçiş hakkının kanuna dayandığını, karşılıklı fayda esasına dayalı olarak, fiber optik kabloların 4 elyafının da davacı tarafça kullanıldığını, güzergahların altyapı maliyetlerinin müvekkilince karşılandığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
    İlk derece mahkemesince, protokollerin düzenlendiği tarihte özelleştirmenin öngörülebilir olduğu, bu itibarla sözleşmeden sonra şartların olağanüstü değişmiş olduğundan bahsedilemeyeceği, kaldı ki protokollerde karşılıklı edimler öngörüldüğü, bu kapsamda
    doğalgaz boru hattı güzergahlarında tesis edilen fiber optik kabloların 44 elyafının davalı tarafça, 4 elyafının da davacı tarafça kullanıldığını, buna karşılık tüm alt yapı, inşaat, kamulaştırma, bakım vb. maliyetlerinin davalının yükümlülüğünde olduğu, basiretli birer tacir gibi hareket etmek durumunda olan taraflar yönünden, değişen şartların öngörülebilir, olağan ve hesaba katılabilir nitelikte olduğu, edimler arasında işlem temelinin çökmesinden söz edilemeyeceği, öte yandan davanın özelleştirmeden 9 yıl sonra açılmış olması karşısında aşırı ifa güçlüğü bulunmadığının ve uzunca bir süreden sonra ileri sürülen uyarlama talebinin TMK’nın 2. maddesine aykırı olduğunun kabulü gerektiği sonucuna varılarak, davanın reddine karar verilmiştir.
    İlk derece mahkemesi kararına karşı, davacı vekilince, istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi’nin 02.03.2018 tarih ve 101 E., 281 K. sayılı ilamıyla, taraflar arasında davadan önce yapılan toplantılar sonuçsuz kaldığından karşılıklı görüşmeler sırasındaki beyanların, işbu dava yönünden kabul sonucuna bağlanmasının mümkün olmadığı, edimlerin arasındaki dengenin ortadan kalktığına ilişkin iddiaların yerinde olmadığı, taraflar arasındaki protokollerin uyarlanmasını gerektirir bir durumu bulunmadığı, davanın reddine ilişkin kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verimiştir.
    Bu karara karşı süresinde, davacı vekilince temyiz yoluna başvurulmuştur.
    1) Bilindiği üzere; bir kimsenin tek taraflı irade beyanıyla yeni bir hukuki ilişki meydana getirebildiği hallerde kurucu (inşai-yenilik doğurucu) hakların varlığından sözedilir. Kural olarak inşai hak sahibinin bu hakkını tek taraflı olarak kullanmasıyla hukuki sonuç doğar. Ancak bazı inşai haklarda hak sahibinin bu hakkını tek taraflı olarak kullanmasıyla hukuki sonuç kendiliğinden doğmaz. Bu inşai hakların mutlaka mahkeme aracılığı ile kullanılması gerekir. Mahkeme inşai davanın kabulüne karar verirse bu karar inşai niteliktedir. Çünkü bu kabul kararı ile yeni bir hukuki durum yaratılır. Bu durumda açılan davaya inşai dava denilebilir ve bu inşai hakkına dayanarak mahkemeden bir hukuki durumun değiştirilmesine veya kaldırılmasına veya yeni bir hukuki durumun yaratılmasına karar verilmesini ister. İnşai davaların kabulü halinde verilen inşai kararlar kural olarak geleceğe etkilidir. Yani bu hakkın kazanılması ile ortaya çıkan yenilik doğurucu etki kural olarak gelecek için olup geçmişe etkili değildir.
    TBK"nın 138. maddesine dayalı olarak açılan sözleşmenin uyarlanması davası geleceğe etkili inşai dava niteliğinde olup, davacının geçmişe dönük geciş hakkı bedeli talebi yerinde olmadığından, mahkemece bu istemin reddine karar verilmesi isabetli olmuştur.
    Bu açıklamalara, dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
    2) Davacının, sözleşmenin uyarlanması talebinin reddine ilişkin hükme yönelik temyiz itirazlarına gelince;
    Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Eş söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Ancak bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır.
    Sözleşme yapıldığında karşılıklı edimler arasında mevcut olan denge sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulabilir. İşte bu durumda sözleşmeye bağlılık ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalmak adalet, hakkaniyet ve objektif hüsnüniyet kaidelerine aykırı bir durum yaratır hale gelir.
    Hukukta bu zıtlık (Clausula Rebüs Sic Stantibus -beklenmeyen hal şartı- sözleşmenin değişen şartlara uydurulması ) ilkesi ile giderilmeye çalışılmaktadır. İşte bu bağlamda hakim, somut olayın verilerine göre alacaklı yararına borçlunun edimini yükseltmeye veya borçlu yaranına onun tamamen veya kısmen edim yükümlülüğünden kurtulmasına karar verilebilir ve müdahale ederek sözleşmeyi değişen koşullara uyarlar. Bununla birlikte her talep vukuunda sözleşmeyi değişen hal ve şartlara uydurmak mümkün değildir. Aksi halde özel hukuk sistemimizde geçerli olan "irade özgürlüğü" "sözleşme serbestisi" ve "sözleşmeye bağlılık" ilkelerinden sapma tehlikesi ortaya çıkar. Sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai, tali (ikinci derecede) yardımcı nitelikte olup, ancak uyarlama kurumun şartlarının mevcudiyeti halinde anılan kurumun uygulanması gündeme gelebilecektir.
    6098 sayılı TBK"nın yürürlüğe girmesinden evvel, mevzuatımızda uyarlama kurumuna ilişkin bir düzenleme olmamakla birlikte, taraflar arasındaki sözleşme koşullarının daha sonra önemli ölçüde değişmesi halinde değişen bu koşullar karşısında (Clausula Rebüs Sic Stantibus -beklenmeyen hal şartı- sözleşmenin değişen şartlara uydurulması ) ilkesi bağlamında ve MK"nın 2. maddesinden de yararlanılmak suretiyle sözleşmenin yeniden düzenlenmesinin mümkün bulunduğu ve karşılıklı sözleşmelerde edimler arasındaki dengenin bozularak "işlem temelinin çökmesi" halinde MK"nın 1, 2 ve 4. maddelerinden yararlanılması gerektiğine dair öğreti ve uygulamada yerleşik bir kabul mevcut iken 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TBK’nın 138. maddesi ile bu husus yasal bir düzenlemeye de kavuşturulmuştur.
    Aşırı ifa güçlüğü başlıklı bu yeni düzenleme, öğreti ve uygulamada sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesinin istisnalarından biri olarak kabul edilen, “işlem temelinin çökmesi”ne ilişkindir. Ancak az yukarıda ifade edildiği üzere "sözleşmeye bağlılık" ilkesi esas olup, sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai nitelikte bir kurum olmakla yasa koyucu tarafından da bu kurumun uygulanması ancak anılan madde de belirtilen dört koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlanmıştır. Bunlar; sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü durum ortaya çıkması, bu durumun borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkması, yine bu durumun sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmesi ve borçlunun borcunu henüz ifa etmemiş olması veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olması halidir. Bu dört koşulun birlikte gerçekleşmesi halinde ise borçlunun, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme hakkı bulunmaktadır.
    Somut olayda, taraflar arasında düzenlenen 14.08.1998 ve 08.11.1999 tarihli sözleşmelerde, ... Genel Müdürlüğü"ne ait boru hattı güzergahında açılacak kanallara davalı ... TELEKOM tarafından fiber obtik kablolar yerleştirileceği, yeni bir protokol düzenlenmediği sürece protokollerin yürürlükte kalacağı, ... tarafından tesisi yapılacak yeraltı borularının içerisine fiber optik kablo montajının ... tarafından yapılacağı, gerek boruların temini ve gerekse fiber optik kablo tesisine ilişkin diğer alt yapı giderlerine ..."un katlanacağı, bununla birlikte fiber optik kablonun 4 elyafının ücretsiz olarak ..."a tahsis edileceği, bunun karşılığında doğal gaz boru hattının işletim ömürleri süresince, her ne ad altında olursa olsun, kira, bakım, onarım vb. gibi ücretler talep edilemeyeceği kararlaştırılmıştır.
    Sözleşmelerdeki bu düzenlemelere dayalı olarak, ... tarafından kamulaştırılması yapılan ve bu itibarla mülkiyeti ..."a ait olan boru hattı güzergahına, ... ait fiber optik kablolar tesis edilmiş, bu şekilde tesis edilen 48 elyaf fiber optik
    kablodan 4 adeti bedelsiz olarak ..."ın kullanımına bırakılmış, bunun karşılığında da ... tarafından, ..."a boru hattı güzergahının kullanılması nedeniyle bugüne kadar herhangi bedel ödenmemiştir.
    Sözleşmelerin düzenlendiği tarihte her iki tarafta kamu iktisadi teşebbüsüdür. Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) kamusal kaynakları kullanmak suretiyle ekonomik alanda faaliyet gösteren devlet kuruluşlarıdır. Taraflar o tarihlerde birer devlet kuruluşu olmaları nedeniyle, sözleşmelerde karşılıklı edimler için herhangi bir bedel belirlenmemiştir. Kamu kurumları arasındaki tahsis ve devirlerde, bürokrasinin ve masrafların azaltılması, işlemlerin basitleştirilmesi amacıyla bu tür uygulamalara gidilmesi olağan olup bu hususta mevzuatta da çeşitli düzenlemelere yer verilmiştir. Ne var ki, 2005 yılında davalı ... TELEKOM"un özelleştirilmesiyle bu durum sona ermiş olduğundan, boru hattı güzergahının, süresiz bir şekilde, bedelsiz olarak kullandırılmaya devam edilmesinin, dürüstlük kuralı ve hakkaniyet esaslarına aykırı olduğunun kabulü gerekir.
    1-Davacı taraf ifaya devam etmiş olmasına rağmen özelleştirme sonrası protokollerde değişiklik yapılması talebi ve bu talebin taraflarca görüşülüyor olması TBK 138. madde metninde belirlenen "haklarını saklı tutarak ifa etmiş olması" olarak değerlendirilmesi gerekir. Özelleştirmeden sonra uzunca bir süre bedel talep edilmemiş olması bu duruma ilanihaye rıza gösterildiği anlamını taşımaz. Nitekim dosya kapsamında alınan bilirkişi kurulu raporunda da benzer hususlara değinilerek, sözleşmenin bedel ve süre yönünden uyarlanması isteminin kabul edilebilir nitelikte olduğu açıklanmıştır.
    2-Yukarıda açıklandığı üzere TBK 138. maddesinde belirlenen sözleşmenin uyarlanması şartlarının olayımızda gerçekleştiği anlaşılmaktadır.
    Açıklanan bu nedenlerle, davacı tarafın uyarlama talebinin yerinde olduğu kabul edilerek, uyarlamanın süre ve bedel kapsamı yönünden, tarafların iddia, savunma ve tüm dellilleri değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
    SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, diğer temyiz itirazlarının kabulü ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin 02.03.2018 tarih ve 101 E. - 281 K. sayılı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının KALDIRILMASINA, Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 23.03.2017 tarih ve 2014/777 E., 2016/719 K. sayılı ilk derece mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, HMK"nın 373/1. maddesi gereğince dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, takdir olunan 3.050,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davacıya ödenmesine,peşin alınan temyiz harcın talep halinde iadesine, 15.12.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi