Hukuk Genel Kurulu 2017/62 E. , 2019/145 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “esere tecavüzün tespiti ve ref’i ile telif tazminatı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 04.03.2013 tarihli ve 2011/130 E. 2013/61 K. sayılı karar davalı vekili ve davacı MESAM vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 16.12.2013 tarihli ve 2013/7917 E., 2013/22969 K. sayılı kararı ile bozulmuş, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda kısmen direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, esere tecavüzün tespiti ve ref’i ile 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun (FSEK) 68. maddesi gereğince telif tazminatı istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, müvekkillerinin hak sahibi olduğu müzik eserlerinin izinsiz olarak davalının işlettiği “Mavi Tatil Köyü” adlı işletmede umuma iletildiğinin tespit edildiğini, bu durumun müvekkillerinin eserden kaynaklanan haklarına tecavüz teşkil ettiğini ileri sürerek davalının eyleminin esere tecavüz oluşturduğunun tespitine, ref’ine ve FSEK’in 68. maddesi gereğince telif tazminatına karar verilmesini talep etmiş, yerel mahkemece davalının eyleminin esere tecavüz oluşturduğunun tespitine, tecavüzün ref’ine ve davacıların telif tazminatı taleplerinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekili ile davacı MESAM vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairenin yukarıda esas ve karar numarası yazılı olan kararıyla davalı vekili ile davacı MESAM vekilinin sair temyiz itirazları reddedildikten sonra karar, meslek birliklerinin bir yıllık tarifesi dikkate alınarak varsayımsal sözleşme bedelinin belirlenmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle bozulmuş, yerel mahkemece verilen direnme kararı da davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, mahkemece verilen tecavüzün tespiti ve ref’i talebi yönünden verilen karara yönelik temyiz itirazlarının Özel Dairece reddedildiği gözetildiğinde ihtiyari dava arkadaşı durumundaki davacılar yararına hükmedilen telif tazminatı miktarları itibariyle direnme kararına karşı temyiz yolunun açık olup olmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmış ve değerlendirilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş; bu Kanunun 450. maddesiyle de 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) ek ve değişiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. Bununla birlikte kanun koyucu uygulamada birtakım sorunların ortaya çıkmasını engellemek için, 6100 sayılı Kanun’a geçiş hükümlerini ayrıca düzenlemiştir.
6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile HMK’ya eklenen geçici 3. maddesine göre bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı HUMK’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacaktır.
Bilindiği üzere, 21.07.2004 tarihli ve 25529 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarih ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”; yürürlük tarihinden sonra mahkemelerce verilen hükümler yönünden 1086 sayılı HUMK’nın 427. maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını bir milyar TL; yine yürürlük tarihinden sonra Yargıtay Daireleri ve Hukuk Genel Kurulunca temyiz incelemesi sonucunda verilen kararlara karşı karar düzeltme yoluna gidilebilmesi için 440/III-1. maddesinde aranan parasal sınırı da altı milyar TL olarak değiştirmiştir. 5219 ve 5236 sayılı Kanunlara göre katsayı artışı uygulanarak bu sınırlar yıllar itibariyle arttırılmıştır.
16.07.1981 tarihli ve 2494 sayılı Kanunun geçici maddesi ile temyiz ve karar düzeltme sınırlarına ilişkin değişikliklerin, kanunun yürürlüğe girmesinden sonra verilecek nihai kararlara yönelik temyiz ve karar düzeltme istemleri hakkında uygulanacağı belirtilmiş; dolayısıyla, dava hangi tarihte açılmış olursa olsun, temyiz ve karar düzeltme sınırlarının saptanmasında, hakkında bu yollara başvurulan hükmün verildiği tarihteki yasal durumun esas alınacağı kabul edilmiştir.
Bu durumda; bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği veya Yargıtay kararına karşı karar düzeltme yolunun açık olup olmadığı belirlenirken, temyiz ya da karar düzeltme hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; temyiz ya da karar düzeltme istemine konu karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise, ona bağlı kalınmalıdır.
Buradaki "karar" teriminin, mahkemenin, Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını ve ayrıca Hukuk Genel Kurulunun verdiği kararı da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:
Davacılar tarafından davalının eyleminin esere tecavüz oluşturduğunun tespitine, ref’ine ve FSEK’in 68. maddesi gereğince davacı MÜYAP yönünden 900,00TL, davacı MESAM yönünden 3.292,80TL telif tazminatına karar verilmesi talep edilmiştir.
Yerel mahkemece verilen ilk karar ile davalının eyleminin esere tecavüz oluşturduğunun tespitine, tecavüzün ref’ine ve davacı MÜYAP yönünden 900,00TL, davacı MESAM yönünden 1.497,30TL telif tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş, davalı vekili ile davacı MESAM vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece tecavüzün tespiti ve ref’ine yönelik sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra hüküm, meslek birliklerinin bir yıllık tarifesi dikkate alınarak varsayımsal sözleşme bedelinin belirlenmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle bozulmuş olup yerel mahkemece bozma kararına direnilmiştir.
Talebin niteliğine göre, eldeki davada davacılar arasında mecburi dava arkadaşlığı değil, ihtiyari dava arkadaşlığı bulunmaktadır.
Bilindiği üzere, davanın birden fazla kişi hakkında aynı sebepten doğması hâlinde, birden fazla kişi birlikte dava açabilir veya dava edilebilirler. İhtiyari dava arkadaşlığında her dava arkadaşının davası diğerlerinden bağımsız ise de, tahkikat safhası ortaktır. Yani dava arkadaşı sayısı kadar dava vardır. Her bir dava arkadaşı hükme karşı ayrı ayrı kanun yoluna başvurabileceği gibi birlikte de başvurabilirler. Öte yandan gerek temyiz gerekse karar düzeltme incelemesi yapılabilmesi için gereken miktarların belirlenmesinde her bir davacının talebinin ayrı ayrı dikkate alınması gereklidir.
Temyiz istemine konu direnme kararının verildiği 29.09.2014 tarihinde temyiz (kesinlik) sınırı 1.890,00TL’dir.
Somut olayda, direnme kararı davalı vekilince temyiz edilmiş ise de; tecavüzün tespiti ve ref’i talebi yönünden verilen kararın sair red kapsamında kaldığı gözetildiğinde ihtiyari dava arkadaşı olan her bir davacı lehine hükmedilen telif tazminatı miktarı, temyiz incelemesi için gereken 1.890,00TL’lik değerin altında olduğundan, anılan karara karşı temyiz yasa yoluna gidilmesi miktar itibariyle mümkün değildir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, dava konusu olayda tek bir haksız eylem bulunduğundan kararın miktar itibariyle temyiz kesinlik sınırının altında kalıp kalmadığının davalı aleyhine hükmedilen tazminat miktarının tamamına göre belirlenmesi gerektiği, bu nedenle işin esasına girilmesi ve davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi gerektiği, bu itibarla ön sorunun bulunmadığı görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
Hâl böyle olunca davalı vekilinin temyiz dilekçesinin reddi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda yer alan açıklamalara göre davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 14.02.2019 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.
KARŞI OY
Dava esere tecavüzün tespiti ve ref’i ile 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserler Kanununun 68. maddesi gereğince tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece verilen davalının eyleminin telif hakkı ihlali niteliğinde olduğunun tespiti ile davalının tecavüzünün ref’ine, davacı MESAM yönünden 1.497,30TL, davacı MÜ-YAP yönünden taleple sınırlı olarak 900,00TL telif tazminatının avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ilişkin karar Özel Dairece (5) ayrı sebepten bozulmuştur. Mahkemece bozma kararının (2) numaralı bendine karşı direnilmesi ve bu kararın davalı tarafça temyizi üzerine Hukuk Genel Kurulunda yapılan inceleme sonunda sayın çoğunlukça her bir davacının davasının ayrı olduğu, temyiz kesinlik sınırının her biri lehine hükmedilen miktara göre belirlenmesi gerektiği ve hükmedilen miktarların karar tarihindeki kesinlik sınırı olan 1.890,00TL’nin altında kaldığı, bu nedenle kararın kesin olduğu gerekçesi ile temyiz talebi reddedilmiş olup, bu görüşe katılamıyoruz.
Davacılar vekili; müvekkillerinin hak sahibi olduğu “Boom Boom Pow” ve “Susma” adlı müzik eserlerinin izinsiz olarak davalının işlettiği “Mavi Tatil Köyü” adlı işletmede umuma iletildiğinin belirlendiğini, böylelikle FSEK’nın 24, 41 ve 80. maddelerinin ihlal edildiğini, davacılardan MESAM’ın “Boom Boom Pow” adlı eser üzerinde, MÜ-YAP’ın ise “Susma” adlı eser üzerinde hak sahibi olduğunu belirterek, davalının tecavüzünün tespiti ve ref’i ile tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. Olayda davalının fiili tek olup, direnme hükmünü de davalı temyiz etmiştir. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlıkta iki davacı için davalı aleyhine hükmedilen toplam miktar 2.397,30TL olup, karar tarihindeki temyiz sınırı olan 1.890,00TL’nin üzerindedir ve bu nedenle davalının temyiz talebinin incelenmesi gerekmektedir. Sayın çoğunluğun her bir davacının davasının ayrı olduğu ve miktar bakımından her bir davacı için ayrı değerlendirme yapılması gerektiği şeklindeki kabulü bu tür davalarda hak kayıplarına ve mağduriyetlere neden olabilecektir.
Diğer taraftan, ihtiyari dava arkadaşlığında her ne kadar davacıların birbirlerinden bağımsız dava açmaları söz konusu olsa da 6100 sayılı HMK’nın 110. maddesi anlamında bir dava yığılması yoktur. Zira anılan madde uyarınca, davacının, aynı davalıya karşı olan, birbirinden bağımsız birden fazla asli talebini, aynı dava dilekçesinde ileri sürebilmesi hâlinde dava yığılması vardır. Oysa burada birbirinden bağımsız birden fazla asli talep yoktur. Tek fiile dayalı ve bu fiilden doğan, davacılar için talep vardır. Dolayısı ile dava tektir ve davanın toplam değerine bakılmalıdır.
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; davalının tek bir fiilinin söz konusu olduğu ve hükmün de davalı tarafından temyiz edildiği somut olayda, davalı aleyhine hükmedilen toplam manevi tazminat miktarı 2.397,30TL olup, karar tarihi itibarıyla 1.890,00TL olan kesinlik sınırının üzerinde olduğundan, davalının temyiz talebinin incelenmesi gerektiği düşüncesiyle, sayın çoğunluğun temyiz talebinin miktar bakımından reddine ilişkin görüşüne katılmıyoruz.