1. Hukuk Dairesi 2014/21015 E. , 2017/1901 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, mirasbırakanları..."nın paydaşı olduğu 3886, 1520 ve 1079 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını davalılara satış göstermek suretiyle temlik ettiğini, mirabırakanın gerçek amacının satış olmayıp mirastan mal kaçırmaya yönelik bağışlama olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tescile, olmazsa tenkise karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, muvazaa olmadığını, devirlerin bedel karşılığı yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, temliklerin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hâkimi ...’nün raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davalıların temyiz itirazları yerinde değildir. Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 7.299.86.-TL. bakiye onama harcının temyiz eden davalılardan alınmasına, 12.04.2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(Muhalif) (Muhalif)
- KARŞI OY-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir..
Mahkemece, davanın ispatlandığı gerekçesiyle kabulüne ilişkin verilen karar, davalılar vekilince temyiz edilmiştir.
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, miras bırakan..."nın bekar ve çocuksuz olarak 27.06.2012 tarihinde öldüğü, mirasçısı olarak davacılar kardeşi ... ve yeğeni ... ile kardeşi ..."ın çocukları davalılar ... ve ... ile dava dışı yeğeni İsmet"in kaldığı, bedensel özürlü olan miras bırakanın üç ayda bir özürlü maaşı aldığı ayrıca köyde ayakkabı tamircisi olarak çalıştığı, yalnız yaşadığı, kısıtlı imkanlarla yaşamını sürdürdüğü bu nedenle çekişme konusu taşınmazların devrinden önce de bir taşınmazını üçüncü kişiye sattığı, terekesinde kalan bir taşınmazının da mirasçılarına intikal ettiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, intikallerin gerçek bir satış olup olmadığı, bir başka ifade ile murisin temlikteki gerçek amacının terekeden (davacı mirasçılar aleyhine) mal kaçırmak olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Getirtilen belgelerden, 3386 parsel sayılı 344,00 m2 kargir ev ve samanlık, arsa cinsiyle tapuya kayıtlı taşınmazda miras bırakan ... oğlu..."nın 147/320 pay, 1520 parsel sayılı 22700,00m2 tarla nitelikli taşınmazda 99/320 pay, 1079 parsel sayılı 4075 m2 tarla nitelikli taşınmazda 147/320 payla paydaş olduğu, 28.06.2011 tarihinde kendisi dışındaki 15 paydaş ile birlikte paylarını davalılara sattıkları, paydaşlardan Selim dışındaki tüm paydaşların ve miras bırakanın vekili .. ."ın satış işlemine katıldığı saptanmaktadır.
Davacı tanığı ..., miras bırakanın 2 tarlasını davalılara sattığını, bağışlamadığını kendisinin söylediğini, daha önce de emlakçı aracılığıyla bir taşınmazını sattığını, bir tarlasının kaldığını, ...; miras bırakanın iki taşınmazını sattığını , iki tarlasının da kaldığını, tanık ... ise, miras bırakanın engelli maaşı aldığını, paraya ihtiyacı olmadığını taşınmaz satışına kadar ayakkabı tamirciliği yaptığını, vekil sıfatıyla satışı yapan Selahattin de; taşınmazların satıldığını, tanık olarak dinlenen ve pay satışı yapan davalı tanıkları da çoğunluk pay sahibi davalılara paylarını satarak paralarını aldıklarını ifade etmişlerdir.
Belirtilen ilkeler ve olgular birlikte değerlendirildiğinde, miras bırakanın, dava konusu üç taşınmazdaki paylarını diğer paydaşlarla birlikte davalılara sattığının, bizzat davacı tanığı ... ve vekil ..."in beyanı ile saptandığı, işlemin bağış değil gerçek bir satış olduğu miras bırakanın mal kaçırma kastıyla temliği yaptığının saptanamadığı, engelli olan miras bırakanın daha öncede bir taşınmazını üçüncü kişiye sattığı, miras bırakanın bir taşınmazınında terekesinde kaldığı, miras bırakan ile davacılar arasında mal kaçırmasını gerektirir bir anlaşmazlık olmadığı gibi davalıları kayırdığı tercih ettiğine dair bir olguda davacılarca ispat edilememiştir.
Sonuç itibariyle; davaya konu taşınmazlardaki payların, taşınmazlarda paydaş olan davalılar tarafından satın alındığı, temliklerin bedelsiz, muvazaalı ve mal kaçırma kastıyla yapıldığı, davalılara bağışlandığı iddiasının ispatlanamadığı gözetilerek davanın reddi gerektiği görüşünde olduğumuzdan, sayın çoğunluğun davanın kabulüne ilişkin yerel mahkeme kararının onanması görüşüne katılamıyoruz.