11. Hukuk Dairesi 2015/15350 E. , 2016/2879 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada... Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 15.10.2015 tarih ve 2014/613-2015/728 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalıların müvekkilinden yüksek faiz getirisi vaadi ile para tahsil ettiğini, bu hususun .... ve... tarafından hazırlanan raporlarla defalarca ortaya konduğunu, müvekkilinin parasını geri istemesine rağmen alamadığını, sorumlu davalılar hakkında dava açmak zorunda kaldığını, davalıların bu paranın iadesinden sorumlu olduklarını ileri sürerek 10.105,80 EURO (22.091,27 TL)"nun tahsil tarihi itibari ile işleyecek faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davacının müvekkili şirketlerin ortaklarından olduğunu,..."nın 405/2 maddesi gereğince anonim şirket ortaklarının şirkete sermaye olarak verdikleri parayı geri isteyemeyeceklerini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, uyulan bozma ilamı, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davacının davalı ..."nin ortağı olduğu, hisse senedi talep formunda 220 payın 20.000 DM" ye verilmesi uygun bulunduğu belirtildiği halde davacıya 200 pay verildiği, davacının 20 paya denk gelen 918,80 Euro"yu bu şirket ve davalı ..."dan isteyebileceği, fazlaya ilişkin talepler yönünden ise ortağın sermaye olarak şirkete verdiğini geri isteyemeyeceği, yönetim kurulu başkanı olan...."ın şahsi sorumluluğunu gerektirir bir durum mevcut olmadığı gibi ortaklık sözleşmesinin kurulması sırasında adı geçen davalının sözleşmeye etki eden, taraf iradelerini fesada uğratan her hangi bir eyleminden de söz edilmediği, fazlaya ilişkin istemin ispatlanamadığı, davacının diğer davalı ...Ş."nin ortağı olmadığı, bu şirket ile arasında hisse devir ve kabul sözleşmesi bulunmadığı, her şirketin tüzelkişiliği ayrı olup yönetim kurulu üyeleri aynı olsa da şirketin ayrı tüzelkişiliği nedeniyle bu şirkete husumet yöneltilemeyeceği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 918,80EURO"nun davalı ... ve davalı ..."den tahsiline, davalı ...Ş. hakkındaki davanın husumet yönünden reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığı iddiasıyla davalılar tarafından tahsil edilen paranın istirdadı istemine ilişkindir.
Dairemizden geçen emsal dosyalardan anlaşılacağı üzere, davalı şirketler hakkında düzenlenen... raporlarında, hisse senetlerinin izinsiz halka arz edildiği, sermaye artırım kararı verilmesine ilişkin genel kurul toplantısından önce halka arz işlemine başlandığı,... şirketleri tarafından yasal kayıtlara aktarılması zorunlu hususların yerine getirilmediği, muhasebe kayıtlarında gerçeğe aykırı kayıtlar bulunduğu, kar ve zarar kalemlerinin gerçeği yansıtmaktan uzak olduğu, hisse devir sözleşmelerinde bazı kişilerin ortaklık pay defterinde gözükmediği, kanun dışı yollardan para toplandığı belirtilmiş, bu kapsamda içinde davalı şirket yöneticisininde bulunduğu sanıklar hakkında.... Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2006/253 Esas sayılı davasında ihraç edilecek hisse senetlerinin...."na kaydettirilmesi aşaması tamamlanmadan halka arz işlemine başlandığı, pay bedellerinin usulsüz tahsil edildiği belirlenerek mahkumiyet kararı verilmiş, Yargıtay 7. Ceza Dairesi"nin 13.06.2007 tarihli ilamı ile onanmış,.... Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2006/121 Esas sayılı dosyasında ..."dan izin alınmadan hisse senetleriyle ilgili aracılık faaliyetinde bulunulduğu iddiasıyla dava açılmış, sanıklar hakkında verilen mahkumiyet kararları Yargıtay 7 Ceza Dairesi"nin ilamı ile zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmış, yine usulüne uygun olarak defterlerin tutulmaması nedeniyle davalı şirket yöneticisi hakkında mahkumiyet kararı verildiği anlaşılmıştır.
Taraflar arasında geçerli bir sözleşmenin kurulabilmesi için sözleşme ehliyeti, hukuka, ahlaka, adaba uygunluk, ifa imkansızlığının bulunmaması, irade ile beyan arasında uyum, geçerlilik şeklinin arındığı hallerde bu şekle uygunluk gerekmekte olup, bu unsurlardan birinin eksikliği halinde ortada irade açıklaması bulunmasına rağmen, bu irade bir borç doğurmayacaktır. (Bkz. Prof Dr. Ahmet Kılıçoğlu Borçlar Genel Hukuku Genel Hükümler, 2. baskı, sayfa 50)
818 Sayılı BK"nın 28. maddesine göre hile, diğer tarafta sözleşme yapma düşüncesini uyandıran ya da bu düşünceyi güçlendiren gerçeğe aykırı eylem ve davranışları ifade eder. Hile nedeniyle sözleşmenin geçersiz sayılabilmesi için kişide aldatma kastının bulunması gerekir. Buna göre kişinin ileri sürdüğü ya da açıklanan zorunluluğu bulunmadığı halde susmuş olduğu nitelikler, karşı tarafı sözleşme yapmaya ikna etme veya sözleşme düşüncesini pekiştirme amacıyla ortaya konulmuş olmaktadır. Kişi bu eylem ve davranışlarda bulunmasaydı diğer tarafın bu sözleşmeyi yapmayacağı bilinç ve düşüncesinde olmalıdır. Aldatma kastında, kişiyi gerçek dışı eylem ve davranışlarda bulunmak suretiyle sözleşme yapmaya ikna etme düşüncesi vardır. Bir başka ifadeyle, sözleşmenin yapılması ile aldatma eylemi arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Hileye uğrayan kişinin iradesi sakatlanmıştır. Bu nedenle sözleşmeyi iptal etme hakkına sahiptir. Sözleşmenin iptali halinde tarafların aldıklarını iade yükümlülüğü doğacaktır.
Somut olayda, davalılar, davacının şirket ortağı olduğunu ve TTK"nın 329-405. maddeleri gereğince ödediği parayı geri isteyemeyeceğini savunmuşlar, mahkemece de bilirkişi raporu alındıktan sonra davacının davalı ..."nin şirket ortağı olduğu, talep formunda davacıya 220 pay verildiği belirtilmesine rağmen davacıya 200 pay verildiği, 20 pay karşılığı 918,80EURO"nun adı geçen davalı şirketten tahsili gerektiği, davacının hileli davranışlarla aldatıldığının tespite elverişli deliller bulunmadığı gerekçesiyle davalı ........ ve davalı ... yönünden davanın kısmen kabulüne, davalı ...Ş. hakkında davanın husumetten reddine, davalı ... hakkındaki fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Ancak, mahkemece benimsenen bilirkişi raporunda, vaki olay açısından şirket muhasebe kayıtlarında davacının pay sahibi olduğuna ilişkin bir kayda rastlanılmadığı, defterlerin mevcut durumu nazara alındığında pay sahipliği durumunun şirket kayıtlarından tespit edilemeyeceği, ancak birikimlerini değerlendirmek isteyen bir kimse ile fon talep eden bir anonim şirket arasındaki ilişkinin kural olarak ortaklık ilişkisi olarak nitelendirilebileceği belirlenmiştir.
Bilirkişi raporunda açıkça, şirket muhasebe kayıtlarında davacının pay sahibi olduğuna ilişkin bir kayda rastlanılmadığı, defterlerin mevcut durumu nazara alındığında pay sahipliği durumunun şirket kayıtlarından tespit edilemediği, muhasebe kayıtlarında davacının pay sahibi olarak ödediği bedelin davalı ..."nin ticari defter ve kayıtlarında muhasebeleştirmediği, davacı adına açılmış alt hesap tespit edilemediği, davalı şirkete ait hazirun listelerinde davacının imzasının bulunmadığı belirlendiğine göre, bu durumda taraflar arasında sahih bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı anlaşıldığından, bu aşamadan sonra davacının zararından davalıların haksız fiil hükümleri uyarınca sorumluluklarının bulunup bulunmadığı üzerinde durularak, haksız fiil, hile ve aldatma olgusunun tespiti yapılırken .... ... raporları, davalı şirketin yöneticileri hakkındaki ceza dosyaları, bu dosyalardaki tanık beyanları da nazara alınarak, her bir davalının hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi ve davalıların zamanaşımı def"inin de buna göre değerlendirilmesi suretiyle oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, hükmün bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.
Ayrıca davacı ile davalı .... arasında bir hukuki ilişki olmadığı gerekçesiyle bu davalı yönünden davanın husumet yönünden reddine karar verilmiş ise de davacı taraf, davalıların birlikte hareket ederek usulsüz şekilde müvekkilinden para tahsil ettiklerini ve aralarında organik bağ bulunduğunu ileri sürdüğüne göre, mahkemece bu iddia üzerinde durulup değerlendirme yapılmamış olması da hükmün davacı yararına bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 16.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.