4. Hukuk Dairesi 2014/10210 E. , 2014/17876 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Edremit Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 03/10/2012
NUMARASI : 2011/568-2012/996
Davacılar M.. D.. vdl vekili Avukat M.. G.. tarafından, davalı İ.. D.. aleyhine 17/05/2014 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 03/10/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar, davalının üvey anneleri olduğunu, babalarını kaybettikleri gün davalının kendileri tarafından tehdit edildiği iddiasıyla savcılığa şikayette bulunduğunu, kendileri hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilirken davalı hakkında iftira suçundan kamu davası açıldığını, bu dava neticesinde davalı hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğini belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuşlardır.
Davalı, davayı kabul etmediğini, davacılar ile aralarında husumet bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının işlemiş olduğu iftira suçu nedeniyle davacıların kişilik haklarının zarar gördüğü gerekçesiyle istem kabul edilmiştir.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış,olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Somut olayda, davacıların babası ile davacının eşi A.. D... 23/01/2009 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazası nedeniyle kaldırılmış olduğu hastanede hayatını kaybetmiştir. Davalı 04/05/2009 tarihinde Edremit Cumhuriyet Başsavcılığı" na vermiş olduğu dilekçe ile davacıların babalarının ölümünden kendisini sorumlu tuttuklarını, eşinin ölümünden sonra kendisi ile kavga ve münakaşa edip daha da ileri giderek tehdit ettiklerini, bu olaylar nedeniyle köyden taşınmak zorunda kaldığını belirtmiştir. Müşteki sıfatıyla vermiş olduğu ifadesinde; davacıların kendisini hastanede bir daha köye gelmemesi için tehdit ettiklerini, kayınvalidesinin ise, köyde kendisine hakaret ettiğini belirtmiştir. Aynı soruşturma kapsamında tanık olarak dinlenen güvenlik görevlileri olay tarihinde taraflar arasında bir tartışma yaşandığını belirtmişlerdir. Taraflar arasında önceye dayalı bazı anlaşmazlıklar bulunduğu tanık beyanlarından anlaşılmaktadır. Ceza mahkemesi tarafından verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ise; hukuk mahkemesini bağlayıcı nitelikte bir karar değildir. Şu durumda; davaya konu olayın özellikleri ve gelişim biçimi göz önünde tutulduğunda, şikayet hakkının kullanılması bakımından zayıf da olsa bir takım emarelerin varlığı benimsenmelidir. Yukarıda belirtilen ilke ve saptanan olgular ışığında, hukuka uygunluk nedeninin gerçekleştiği kabul edilmeli ve dava reddedilmelidir. Mahkemece, istemin kabulü doğru görülmemiş ve bu yön bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 25/12/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.