8. Hukuk Dairesi 2010/3037 E. , 2010/4548 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile)Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Alacak
...ile ... aralarındaki alacak davasının kabulüne dair ... Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinden verilen 29.12.2009 gün ve 576/556 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili, duruşmasız olarak incelenmesi ise davacı vekili taraflarından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 05.10.2010 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalı vekili Avukat ... geldi. Karşı taraftan gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... vekili, evlilik birliği içinde edinilerek davalı eş adına kayıtlanan 1026 ada 50 parsel 2 nolu mesken ile 35 M 2136 plaka sayılı aracın alımına ve ... Halk Bankasında bulunan 30000 Euroluk döviz hesabına vekil edeninin çalışmaları karşılığında elde ettiği gelirlerle katkıda bulunduğunu ileri sürerek fazlaya ilişen hakları saklı kalmak kaydıyla evin, arabanın ve bankadaki paranın ½ değerine karşılık olmak üzere 15000 TL nin dava tarihinden başlayacak yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak vekil edenine verilmesini istemiş, daha sonra ıslahla istek miktarını 50168 TL’ ye çıkardıklarını açıklamıştır.
Davalı vekili ise, davacının düzenli bir çalışması olmadığını ve çalıştığı dönemde de düşük gelir elde ettiğini, tüm kazancını kendisine ve ilk evliliğinden olan çocuğuna harcadığını, kaldı ki tarafların 10 yıldır ayrı yaşadıklarını dolayısı ile davacının dava konusu mal varlığının edinilmesinde katkı sağlayamayacağını, ayrıca, bankadaki mevduatın vekil edeninin emeklilik ikramiyesi olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile 50168 TL katkı payının 15.000 TL"sinin dava tarihinden, 35168 TL"sinin ıslah tarihi olan 3.4.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi üzerine; hükmün esası davalı vekili, avukatlık ücretine ilişkin bölümü ise davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar 29.9.1977 tarihinde evlenmiş, 16.12.2005 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün kesinleşmesiyle 16.3.2007 tarihinde boşanmışlardır. Başka mal
rejimi seçilmediğinden; taraflar arasında 1.1.2002 tarihine kadar mal ayrılığı, bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açılma tarihine kadar yasal edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (TMK.m.202, 225). Dava konusu mesken 11.9.1980 tarihinde edinilerek davalı adına kaydedildiğine ve bu tarih 743 sayılı TKM’nin 170. maddesi uyarınca eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu döneme ilişkin bulunduğuna göre, taraflar arasındaki taşınmaza ilişkin uyuşmazlığın Borçlar Kanununun genel hükümlerine göre çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Davalı, davacının 1977-1980 yılları arasında düzenli bir çalışması olmadığını, çalıştığı dönemlerde de kendi gelirine göre daha düşük gelir elde ettiğini ve tüm gelirini kendisi ile ilk evliliğinden olma çocuğuna harcadığını ileri sürerek bu taşınmazın edinilmesinde katkısı bulunmadığını ileri sürmüş ise de; dosya arasında bulunan kayıt ve belgelere göre hem davacı hem de davalı işçi emeklisi olarak maaş almakta olup, aldıkları emekli aylıkları birbirine yakındır. Her ne kadar dosyada, tarafların çalışmalarını ve gelirlerini gösterir belgeler bulunmamakta ise de; emekli olduklarına ve birbirine yakın gelirlere sahip bulunduklarına göre birbirine yakın süreler içinde çalıştıkları ve yakın gelir elde ettikleri kabul edilmelidir. Bundan ayrı taraflar arasındaki taşınmaza ilişkin uyuşmazlığa ait dönemde yürürlükte bulunan 743 sayılı TKM’nin 152. maddesi uyarınca davalı kocanın iaşe yükümlülüğü bulunduğu da göz önüne alındığında bir an için davacının, davalıya nazaran daha az gelir sahibi olduğu ve önceki evliliğinden çocuğu bulunması nedeniyle daha fazla harcamada bulunduğu kabul edilse bile davalının var olan iaşe yükümlülüğü nedeniyle gelir ve harcama durumlarının dengelendiği ve tarafların dava konusu taşınmazı birlikte eşit katkıyla edindikleri yolundaki değerlendirmede bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bundan ayrı; fedakarlığın denkleştirilmesi ve hakkaniyet ilkesi taraflar arasında görülen bu tür davalarda uygulanan ilkeler olduğundan varsa bile bir miktar katkı payı azlığı veya fazlalığı sonuca etkili görülmemiştir.
Buna karşılık; dava konusu araç 7.11.2002 tarihinde ve dava konusu mevduat ise 5.7.2005 tarihinde yani edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilmişlerdir. Davalı vekili aracın tarafların ayrı yaşadığı dönemde alınması nedeniyle sadece vekil edenine ait olduğunu ve davacının katkısından bahsedilemeyeceğini, dava konusu mevduatın ise vekil edenine ait emekli ikramiyesi olduğunu ileri sürerek araç ve mevduata yönelik davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmakta ise de; dava konusu araç ve mevduat 1.1.2002 tarihinden sonra davalı eş adına tarafından edinildiğine göre; taraflar arasındaki uyuşmazlığın edinilmiş mallara katılma rejimi kuralları gereğince çözüme kavuşturulması gerekmektedir. İleri sürülüş biçimine göre; davanın, katılma payı alacağı isteğine ilişkin olduğu hususunda duraksama bulunmamaktadır. Bu tür davalarda, eklenecek değerlerden (TMK.m.229) ve denkleştirmeden (TMK.m.230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere edinilmiş malın (TMK.m.219) toplam değerinden mala ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan artık değerin (TMK.m.231) yarısı üzerinden (TMK.m.236/1) tarafların kazanılmış hakları da dikkate alınarak hüküm kurulması gerekir.
Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına, dava konusu aracın davalının kişisel malı olduğu ileri sürülüp kanıtlanmadığına ve dava konusu mevduatın davalıya ait emeklilik ikramiyesi olduğu ileri sürülmüş ise de; dosya arasında bulunan davalının emekliliğine esas belgede davalıya ait emeklilik ikramiyesinin 1995-1998 yılları arasında ödendiğinin açıklanmış bulunması ve davalıya yapılan ödeme tarihinden yedi yıl sonra açılan dava konusu mevduatın kaynağının
bu ikramiye olduğu kayıtlara ve banka hesaplarında yapılan aktarımlarla kanıtlanamamış bulunduğuna göre; davalı savunmalarına itibar edilmemesinde bir yanlışlık bulunmamaktadır. TMK’nun 222/ son fıkrası uyarınca bir eşin bütün malları aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal kabul edilir. Edinilmiş mallara katılma rejiminde tarafların dava konusu mal varlığının edinilmesinde maddi bir katkısının bulunup bulunmadığının ve bu dönemde tarafların ayrı olup olmadıklarının uyuşmazlığın çözümünde bir önemi yoktur. Diğer bir ifade ile davacının maddi katkısının varlığını ispatlamak zorunda kalmaksızın davalıya ait aracın değeri ve banka hesabının (TMK.m.231) yarısı üzerinden (TMK.m.236/1) hak sahibi olacağı açıktır. Bundan ayrı; boşanma davasının açıldığı tarihten çok kısa bir süre önce dava konusu hesaptan yüklü miktarda para çekilmesi olağan ve iyiniyetli bir davranış olarak değerlendirilemez. Bu nedenle boşanma davasının açıldığı tarihte bankada bulunan mevduat miktarı yerine, hesabın açıldığı tarihte var olan ve dava konusu edilen 30000 Euro üzerinden değerlendirme ve hesaplama yapılması da doğru olduğundan, yazılı olduğu şekilde davanın kabulüne karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. TMK.nun 6 ve 222. maddeleri uyarınca herkes iddia ve savunmasını kanıtlamakla yükümlüdür. Davalı taraf savunmalarını kanıtlayamamıştır.
Davacı vekilinin temyizine gelince; dava kabul edilmiştir. Hükmün avukatlık ücretine ilişkin bölümünde yazılı bulunan “.....vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine” şeklindeki ifadenin bilgisayar hatasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Böyle bir hatanın HUMK’nun 459. maddesi gereğince her zaman mahkemesince düzeltilmesi mümkün bulunduğundan vekalet ücretine ilişkin, maddi hataya dayalı yanlışlık bozma konusu yapılmamıştır.
Davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının ve davacı vekilinin ise hükmün avukatlık ücretine ilişkin bölümüne yönelik temyiz itirazlarının açıklanan nedenlerle reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 660,10 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 2.319,80 TL’nın temyiz eden davalıdan alınmasına ve davacıya ait 17,15 TL peşin harcın onama harcına mahsubuna 05.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.