1. Hukuk Dairesi 2014/21003 E. , 2017/1826 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptal tescil davası sonunda yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hâkimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakanları ...’nin kayden maliki olduğu 69 parsel sayılı taşınmazını ölmeden önce muvazaalı olarak davalılara temlik ettiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptaline ve payları oranında adlarına tescile karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar; çekişme konusu taşınmazı gerçek bir satış işlemi ile ve rayiç değerini ödeyerek satın aldıklarını, mirasbırakanın ve kendilerinin davalılardan mal kaçırma amaçlarının olmadığını, satış tarihinde alım güçlerinin bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, iddianın kanıtlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’nin 69 parsel sayılı 12.617 m²"lik tarla vasıflı taşınmazın 1/4 pay oranında maliki iken, 1/8 payını davalı ...’e, 1/8 payını da davalı ...’e 10.08.1994 tarihli akitle satış suretiyle temlik ettiği kayden sabittir.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, mirasbırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilemeyiceğinden olayda 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince, mirasbırakanın gerçek amacının tespiti bakımından mahkemece yapılan araştırmanın hüküm vermeye elverişli ve yeterli olduğu söylenemez.
O halde, mirasbırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınmaz mallar ve haklar bulunup bulunmadığı, mirasbırakanın davacı kızlarına da başka yerden taşınmaz verip vermediği, çekişme konusu taşınmaz dışında mirasbırakanın adına kayıtlı başkaca taşınmazının olup olmadığı hususlarının tereddüte mahal bırakmayacak şekilde araştırılması, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesi, iddia, savunma ve bir kısım tanık anlatımlarında bahsedildiği üzere mirasbırakanca kızlarına da verildiği iddia edilen yerlerin ilgili tapu müdürlüklerinden araştırılması, her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında gerekirse uzman bilirkişiden rapor alınması, böylece murisin yukarıda değinilen anlamda aşırıya kaçmayan, makul ölçülerde ve kabul edilelebilir bir paylaştırma mı yaptığı, yoksa davacılardan mal kaçırma amacıyla mı hareket ettiğinin açıklığa kavuşturulması ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken tanık beyanlarıyla yetinilerek, eksik soruşturma sonucu mirasbırakanın diğer mirasçılarına da yerler verdiği gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm verilmesi doğru değildir.
Davacıların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.