1. Hukuk Dairesi 2014/19515 E. , 2017/1825 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen el atmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda yerel mahkemece davanın kısmen kabul-kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hâkimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Davacılar; kayden maliki oldukları 956 parsel sayılı taşınmaza davalılarca haksız olarak el atıldığını, 30 yıldır üzerinde bulunan fındıkların davalılarca toplandığını, kendilerinin taşınmazdan faydalanmalarının engellendiğini ileri sürerek davalıların haksız el atmalarının önlenmesine ve dava tarihinden geriye dönük beş yıllık ecrimisil bedeli olarak şimdilik 8.000-Tl’nin tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar; çekişme konusu 956 parsel sayılı taşınmazın 698 parselin ifraz ile oluştuğunu ve davalı ...’ye 12/05/1977 tarihinde kayıt maliki görünen davacıların kardeşleri dava dışı ... ve ... tarafından temlik edildiğini, her ne kadar davacılar tarafından açılan dava sonucu taşınmazın ... ve ... adlarına olan kayıtların iptali ile davacılar adlarına tesciline karar verilmiş ve 26/04/1978 tarihinde davacılar adına hükmen tescil edilmiş ise de kendi iktisaplarının hükmen tescil işleminden önce olduğunu ve tapu kaydında malik görünen ... ve ...’den kayda güvenerek satın aldıklarını, TMK 1023. maddesi uyarınca iyiniyetlerini korunması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuşlar,aşamalardaki beyanlarında taşınmazı satın aldıkları ... ve ... ile Tapu Müdürlüğü’ne davanın ihbarını istemişlerdir.
Feri Müdahiller; davanın ihbarı neticesinde feri müdahil olarak davaya katılmalarına ve davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkemece; davacıların mülkiyet hakkına üstünlük tanımak suretiyle subut bulan davanın el atmanın önlenmesi isteği bakımından kabulüne, davalıların kötü niyetleri kanıtlanamadığından ecrimisil istemi yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 956 parsel sayılı fındık bahçesi vasıflı taşınmazın, 28/08/1961 tarihli tapulama işlemi ile oluşan 698 parselde yapılan ifraz ile oluştuğu, davacılardan ... ,... ve ...’in mirasbırakanları ...’in 1/3 oranında, diğer davacılar ...’in 1/12, ...’in ise ¼ oranında taşınmazda pay sahibi oldukları, hibe nedeniyle taşınmazın geldisi olan 698 parselin tapulama sonucu ... adına tescil edilmiş iken oğulları ... ve ... adlarına ½ oranında kaydedildiği ...’in kızları ..., ... ve ...’nün açtığı tapu iptal tescil davası sonucunda her biri adına 1/3 pay oranında ..., ... ve ... adına hükmen tescil gördüğü, sözü edilen tescil işleminden önce taşınmazın ½ oranında kayıt malikleri olan ... ve ... tarafından davalı ...’a 12/05/1977 tarihli satış işlemi ile temlik edildiği, tapu kayıt malikleri tarafından mülkiyet hakkına dayanılarak eldeki davanın açıldığı ve dava tarihinden önce vesayet altına alınan davacılar ... ve ... bakımından dosyaya vesayet kararlarının ibraz edildiği fakat vesayet altındaki kişiler adına dava açmak üzere vesayet makamınca verilen izin kararının bulunmadığı, davacı ...’nün de dava tarihinden sonra öldüğü anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere, dava ehliyeti davada taraf olma yeteneğidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun (HMK) 50. maddesiyle taraf ehliyetini, ""Medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, davada taraf ehliyetine de sahiptir"" şeklinde açıklamış, ancak taraf ehliyetini tanımlamamış ve Türk Medeni Kanununa (TMK) yollamada bulunmakla yetinmiştir. TMK ise, davada taraf olma ehliyetini, medeni haklardan yararlanma ehliyetinin bir parçası saymış 8., 28., 47. ve 48. maddeleriyle bu yönde hükümler getirerek, medeni haklardan yararlanma ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişinin davada taraf olma yeteneğini taşıdığını, her gerçek kişinin sağ doğmak koşuluyla ana rahmine düştüğü andan itibaren taraf ehliyetini kazanacağını ve yaşadığı sürece taraf ehliyetinin devam edeceğini belirtmiştir. Öte yandan, gerçek kişinin ölümüyle medeni haklardan yararlanma ehliyeti ve buna bağlı olarak da taraf ehliyetinin sona ereceği TMK"nın 28. maddesinin buyurucu nitelikteki hükmüyle açıklanmıştır. Dava tarihinden önce ölüm nedeniyle şahsiyeti son bulan kişinin taraf ehliyetini yitireceği kuşkusuzdur. Yine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 51. maddesinde dava ehliyetinin medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirleneceği düzenlenmiş olup dava ehliyeti, medeni hukuktaki fiil ehliyetinin usul hukukundaki bir yansımasıdır. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu 9. ve devamı maddelerine göre ergin, ayırtım gücüne sahip olan ve kısıtlı olmayan kişiler fiil ehliyetine sahiptir. Bir diğer anlatımla aynı yasanın 14. maddesinde yazılı olduğu üzere ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyeti yoktur.
Yine 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 448. maddesinde, vasinin, vesayet altındaki kişiyi bütün hukuki işlemlerinde temsil edeceği; 462. maddesinin 8. bendinde de, vasinin, vesayet makamından izin almak koşuluyla kısıtlı adına dava açabileceği hususları düzenlenmiştir.
Dava ve fiil ehliyetinin usul hukukumuzdaki yansıması olarak yapılan düzenlemelerden bir diğeri de davada kanuni temsil yetkisi olup 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 52. maddesine göre “ Medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olmayanlar davada kanuni temsilcileri, tüzel kişiler ise yetkili organları tarafından temsil edilir.”
Aynı yasanın 54. maddesinde de “ Kanuni temsilciler, davanın açılıp yürütülmesinin belli bir makamın iznine bağlı olduğu hallerde izin belgelerini, tüzel kişilerin organları ise temsil belgelerini, dava veya cevap dilekçesiyle mahkemeye vermek zorundadırlar; aksi taktirde dava açamaz ve yargılamayla ilgili hiçbir işlem yapamazlar. Şu kadar ki; gecikmesinde sakınca bulunan hallerde mahkeme, kanuni temsilcilerin veya tüzel kişilerin organlarının, yukarıda belirtilen eksikliği gidermeleri şartıyla dava açmalarına yahut davayla ilgili işlem yapmalarına izin verebilir.
İzin belgesinin alınması için mahkemeye müracaat edilmesi gerekiyorsa ilgiliye, müracaatı için kesin süre verilir. Bu süre içinde mahkemeye başvurulması halinde bu konuda karar verilinceye kadar beklenir.
Süresi içinde belgelerin ibraz edilmemesi veya mahkemeye başvurulmaması halinde, dava açılmamış veya gerçekleştirilen işlemler yapılmamış sayılır”.
01.10.2011 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114/1-d maddesinden de anlaşılacağı üzere taraf ve dava ehliyeti ile kanuni temsilin sözkonusu olduğu hallerde,temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması dava şartlarından olup, 115. maddeye göre de mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırmalı,davanın açılıp yürütülmesinin belli bir makamın iznine bağlı olduğu hallerde (vesayet makamının izin kararı gibi ) izin belgelerini,kanuni temsilcinin verilen kesin süreye rağmen sunmaması halinde 52. maddeye göre davanın açılmamış sayılmasına, kanuni temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunmaması (vesayet kararının ibraz edilmemesi gibi) halinde ise dava şartı eksikliğinin giderilmesi için kesin süre verilip kesin süre dahilinde eksiklik tamamlanmadığı taktirde dava şartı yokluğu sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmelidir.
Aynı yasanın zaman bakımından uygulamayı düzenleyen 448. maddesinden de anlaşıldığı üzere bu kanun hükümleri,tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır.
Somut olaya gelince; davacı ...’ın dava tarihinden sonra 27/10/2012 tarihinde öldüğü ve davada taraf ehliyetinin sona erdiği anlaşılmış olup mirasçılarının tespit edilerek davaya dahil edilmeleri suretiyle yargılamaya devam edilmesi gerekirken bu yasal zorunluluğun gözardı edilmesi doğru değildir.
Diğer davacı ...’in kendi adına asaleten, davacı ...’e ise vesayeten eldeki davayı açtığı ancak vesayet makamından kısıtlı Hasan adına dava açma yetkisi verildiğini gösteren izin belgesini ibraz etmediği anlaşılmakla davacıya , husumete izin belgesini sunması için süre verilmesi gerekirken anılan hususun göz ardı edilerek sonuca gidilmesi de isabetli olmamıştır.
Davalıların temyiz itirazı üzerine yapılan inceleme sonucunda hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozmanın niteliğine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.