10. Hukuk Dairesi 2016/7117 E. , 2018/4988 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava; 01.03.2012 tarihli iş kazası sonucu % 13 oranından malul kalan sigortalıya bağlanan gelir, ödenen geçici iş göremezlik ödeneği ve tedavi masraflarının rücuan tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Yasanın 21. maddesidir.
5510 sayılı Kanunun “İş Kazası ve Meslek Hastalığı İle Hastalık Bakımından İşverenin ve Üçüncü Kişilerin Sorumluluğu” başlıklı 21. maddesine göre; İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. Anılan madde ile davalının Kurumun rücu alacağından sorumluğu ancak kusurunun varlığı halinde mümkündür.
Kusur raporlarının, 5510 sayılı Yasanın 21., 4857 sayılı Yasanın 77. ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğünün 2 vd maddelerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. 4857 sayılı Yasanın 77. maddesi; “İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler, işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar...” düzenlemesini içermektedir. Anılan düzenleme, işçiyi gözetim ödevi ve insan yaşamının üstün değer olarak korunması gereğinden hareketle; salt mevzuatta öngörülen önlemlerle yetinilmeyip, bilimsel ve teknolojik gelişimin ulaştığı aşama uyarınca alınması gereken önlemlerin de işveren tarafından alınmasını zorunlu kılmaktadır. İş kazasının oluşumuna etken kusur oranlarının saptanmasına yönelik incelemede; ihlal edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu sonuçlar, ayrıntılı olarak irdelenip, kusur aidiyet ve oranları gerekçeleriyle ortaya konulmalıdır.
Somut olayın incelenmesinde, iş kazasının meydana gelmesinde, müfettiş raporunda işverenin % 60, sigortalının % 40 oranında kusurlu olduğu, dosyada alınan hükme esas 24.06.2015 tarihli 3’lü bilirkişi kusur raporunda ise, işverenin % 30, sigortalının % 70 oranında kusurlu olduğunun ifade edildiği anlaşılmakta olup, kusura ilişkin tüm bu tespitler incelendiğinde raporlar arasında açık çelişki bulunduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, ... raporu ve 24.06.2015 tarihli bilirkişi raporu da dikkate alınarak dosya kapsamındaki raporlar arasındaki çelişki giderilmek üzere yeni oluşturulacak uzman bilirkişi heyetinden yeniden tarafların kusurunun, aidiyetinin ve oranlarının belirlenmesi için rapor alınmalı ve raporlar arasındaki çelişki giderilmelidir.
Eldeki davada, mahkemece davanın kısmen kabulune karar verilerek, gerekçeli kararda açıklandığı üzere, tedavi giderine yönelik olarak kısa kararda iş yoğunluğundan sehven 908,78 TL kabul edilmiş ise de, bilirkişi rapor verilerine itibarla, gerçekte 782,90 TL"nin hüküm altına alınması gerektiğinin farkedildiği belirtilerek, "...908,78 TL tedavi giderinin sarf tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine" karar verilmesi ayrıca bozmayı gerektirmektedir.
Mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki ilkeler uyarınca karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmünün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 21/05/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.