Abaküs Yazılım
Birinci Bölüm
Esas No: 2013/4454
Karar No: 2013/4454
Karar Tarihi: 15.10.2014

Alacak davası sonunda verilen kararın icra edilememesi - Yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması - Adil yargılanma hakkı - AYM Birinci Bölüm 2013/4454 Esas 2013/4454 Karar Sayılı İlamı

 

 

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

FERİDUN KAYAKÖYLÜ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/4454)

 

Karar Tarihi: 15/10/2014

R.G. Tarih-Sayı: 17/12/2014-29208

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Serruh KALELİ

Üyeler

:

Burhan ÜSTÜN

 

 

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

Raportör

:

Murat AZAKLI

Başvurucu

:

Feridun KAYAKÖYLÜ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, 11/6/2009 tarihinde İzmir 7. İş Mahkemesinde açtığı alacak davası sonunda verilen kararın icra edilemediğini ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talep etmiştir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 17/6/2013 tarihinde Akhisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 31/10/2013 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

4. Bölüm tarafından 22/11/2013 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 16/1/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, BMC San. ve Tic. A.Ş.’de işçi olarak çalışmakta iken, maaşlarının geç ve eksik ödendiği iddiasıyla 4/6/2009 tarihinde iş akdini feshetmiştir.

8. Başvurucu, 11/6/2009 tarihinde BMC San. ve Tic. A.Ş. aleyhine İzmir 7. İş Mahkemesinde açtığı davada, işçilik alacaklarının tahsilini talep etmiştir.

9. Mahkemece, 25/5/2010 tarih ve E.2009/383, K.2010/246 sayılı kararla; başvurucunun, ücret alacakları zamanında ödenmediği için hizmet akdini 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24/II-e maddesi gereğince haklı nedenle feshettiği, haklı fesih sebebiyle kıdem tazminatı alacağının bulunduğu gerekçesiyle 37.260,95 TL kıdem tazminatı, 40 TL izin ücreti, 10.569,01 TL yıllık izin ücreti, 232,15 TL ücret zammı farkı alacağının tahsiline karar verilmiştir.

10. Karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

11. Başvurucu, 6/2/2012 tarihinde Yargıtay Birinci Başkanlığına başvurarak temyiz incelemesi yapılan dava dosyasında öncelikle karar verilmesini talep etmiştir.

12. Yargıtay Birinci Başkanlığı, 24/2/2012 tarihli yazı ile dosyanın öncelikli inceleme talebi için Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Başkanlığına başvurulması gerektiğini bildirmiştir.

13. Başvurucu, 15/3/2012 tarihinde Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Başkanlığına dilekçe vererek dosyanın temyiz incelemesinin öncelikli olarak yapılmasını talep etmiş, Daire tarafından bu talep yerinde görülmemiş, ancak başvurucuya talebi hakkında bilgi verilmemiştir.

14. Davalının temyizi sonucu Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 11/12/2012 tarih ve E.2010/27482, K.2012/42163 sayılı kararıyla davalının diğer temyiz itirazları reddedilerek, yıllık izin ücretinin hesaplanması yönünden hüküm bozulmuştur.

15. Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, 18/4/2013 tarih ve E.2013/79, K.2013/270 sayılı ilamla; 37.260,95 TL net kıdem tazminatının 3/6/2009 tarihinden itibaren bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte; 10,00 TL net ücret zammı fark alacağının dava tarihi olan 11/6/2009 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte; 222,15 TL net ücret zammı fark alacağının ıslah tarihi olan 27/4/2010 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yıllık izin ücretlerinin karşılığının ödendiği ve bakiye yıllık izin ücreti alacağının da dava tarihinden sonra ödenmiş olduğu görülmekle dava açılmadan önce ödenen izin ücretleri yönünden davanın reddine, dava açıldıktan sonra ödenen izin ücretleri yönünden bir karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

16. Karar, taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilmiş olup, temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

17. Gerekçeli karar 20/5/2013 tarihinde, başvurucu vekiline Mahkeme kaleminde tebliğ edilmiştir.

18. Başvurucu 5/6/2013 tarihinde İzmir 12. İcra Dairesinde BMC San. ve Tic. A.Ş. aleyhine toplam 59.378,74 TL alacağın tahsili amacıyla ilama dayalı icra takibi başlatmıştır.

19. 5/6/2013 tarihinde davalıya icra emri gönderilmiş, 7/6/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.

20. Başvurucu, 17/6/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

21. Başvurucunun talebi üzerine, 21/6/2013 tarihinde, davalıya ait 39 araç üzerine haciz konulmuştur.

B. İlgili Hukuk

22. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Usul ekonomisi ilkesi” kenar başlıklı 30. maddesi şöyledir:

“Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.”

23. 6100 sayılı Kanun’un “Diğer kanunlardaki yargılama usulü ile ilgili hükümler” kenar başlıklı 447. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Diğer kanunların sözlü yahut seri yargılama usulüne atıf yaptığı hâllerde, bu Kanunun basit yargılama usulü ile ilgili hükümleri uygulanır.”

24. 30/1/1950 tarih ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur.”

25. 5521 sayılı Kanun’un 7. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“İş mahkemelerinde şifahi yargılama usulü uygulanır. İlk oturumda mahkeme tarafları sulha teşvik eder. Uzlaşamadıkları ve taraflar veya vekillerinden birisi gelmediği takdirde yargılamaya devam olunarak esas hakkında hüküm verilir.”

26. 5521 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“İş mahkemesinin nihai kararları tefhim tarihinden itibaren sekiz gün içinde temyiz olunabilir.”

27. 5521 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesi şöyledir:

“Bölge adliye mahkemelerinin, 26.9.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazetede ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında yapılan temyiz başvuruları, kesinleşinceye kadar Yargıtay tarafından sonuçlandırılır. Bu kararlar hakkında İş Mahkemeleri Kanununun bu Kanunla yapılan değişiklikten önceki temyize ilişkin hükümleri uygulanır.”

28. 5521 sayılı Kanun’un 15. maddesi şöyledir:

“Bu Kanunda sarahat bulunmıyan hallerde Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümleri uygulanır.”

29. 6100 sayılı Kanun’un “Hüküm” kenar başlıklı 321. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Kararın tefhimi, mahkemece hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanması ile gerçekleşir. Ancak zorunlu hâllerde, hâkim bu durumun sebebini de tutanağa geçirmek suretiyle, sadece hüküm özetini tutanağa yazdırarak kararı tefhim edebilir. Bu durumda gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir.”

30. 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun “İşçinin haklı nedenle derhal fesih hakkı” kenar başlıklı 24. maddesi şöyledir:

“Süresi belirli olsun veya olmasın işçi, aşağıda yazılı hallerde iş sözleşmesini sürenin bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin feshedebilir:

II- Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri:

e) İşveren tarafından işçinin ücreti kanun hükümleri veya sözleşme şartlarına uygun olarak hesap edilmez veya ödenmezse,

…”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

31. Mahkemenin 15/10/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 17/6/2013 tarih ve 2013/4454 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

32. Başvurucu, 11/6/2009 tarihinde İzmir 7. İş Mahkemesinde açtığı davada, 18/4/2013 tarihinde karar verildiğini, Mahkeme Hâkimi tarafından kararın tebliğinin geciktirildiğini, Yargıtay Birinci Başkanlığının yazısıyla ayrımcılık yapıldığını, gönderdiği evraklarının değerlendirmeye alınmadığını, Yargıtay 9. Hukuk Dairesince dosyanın öncelikle incelenmesi talebine karşı yazılı cevap verilmediğini ve dosyanın öne alınmadığını, İş Mahkemesince kararın geciktirilmesi nedeniyle taşınmazlarını satmak zorunda kaldığını, krediler çektiğini, vekili tarafından İzmir 12. İcra Dairesinde yapılan icra takibine rağmen alacağını tahsil edemediğini, adaletin geciktiğini, halen ihlalin devam ettiğini, yargılamanın uzun sürdüğünü ve hakkına kavuşamadığını belirterek, Anayasa’nın 5., 10., 12., 14., 36., 40. ve 141. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

33. Başvuru dilekçesi ve ekleri incelendiğinde, başvurucunun, Anayasa’nın 5., 10., 12., 14., 36., 40. ve 141. maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini ileri sürdüğü anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi, başvurucunun ihlal iddialarına ilişkin nitelendirmesi ile bağlı olmayıp hukuki nitelendirmeyi bizzat yapar. İhlal iddiaları, yargılamanın makul sürede sonuçlanmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayalı olup, bu kapsamda değerlendirme yapılmıştır.

34. Başvurucunun, icra takibinin uzun sürmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlali iddiaları, icra takip tarihi ile bireysel başvuru tarihi arasındaki dönem dikkate alınarak ayrıca değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. İcra Sürecine Yönelik Adil Yargılanma Hakkının İhlali İddiası

35. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir….”

36. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”

37. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”

38. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü ve 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası hükümlerine göre, Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için, kamu gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun esasının incelenmesi mümkün değildir (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

39. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir.

40. Başvurucu, İzmir 7. İş Mahkemesinde açtığı dava sonunda verilen karara dayalı olarak İzmir 12. İcra Dairesinde yaptığı icra takibine rağmen alacağını tahsil edemediğini, adaletin geciktiğini ve hakkına kavuşamadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

41. Adil yargılanma hakkının unsurlarından biri de mahkemeye erişim hakkıdır. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne götürme ve aynı zamanda mahkemece verilen kararın uygulanmasını isteme haklarını da kapsar. Mahkeme kararlarının uygulanması, yargılama sürecini tamamlayan ve yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan bir unsurdur. Karar uygulanmazsa yargılamanın da bir anlamı olmayacaktır (bkz. Hornsby / Yunanistan, B. No: 18357/91, 19/3/1997, § 40).

42. Yargı kararlarının uygulanması “mahkemeye erişim hakkı” kapsamında değerlendirilmektedir. Buna göre, yargılama sonucunda mahkemenin bir karar vermiş olması yeterli değildir; ayrıca bu kararın etkili bir şekilde uygulanması da gerekir. Hukuk sisteminde, nihai mahkeme kararlarını, taraflardan birinin aleyhine sonuç doğuracak şekilde uygulanamaz hale getiren düzenlemeler bulunması veya mahkeme kararlarının icrasının herhangi bir şekilde engellenmesi hallerinde, “mahkemeye erişim hakkı” da anlamını yitirir (B. No: 2012/144, 2/10/2013, § 28).

43. Başvurunun dayanağını oluşturan Mahkeme kararının makul sürede icra edilmemesi, “mahkemeye erişim hakkı” kapsamında adil yargılanma hakkının ihlali iddiası olarak değerlendirilmiştir.

44. Başvuru konusu olayda, başvurucu tarafından açılan dava sonucunda hükmedilen tazminat ve alacakların icra edilmesi söz konusu olup, bu sorunun çözümüne yönelik olarak yürütülen icra faaliyetinin, Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir faaliyet olduğunda kuşku bulunmamaktadır.

45. İcra takibinin koşulları ve karmaşıklığı, başvurucunun bu süreç içinde gösterdiği tavır ve davranışlar, ilgili kamu makamlarının icra sürecindeki tutumu ve başvurucunun icra safhasının hızla sonuçlandırılmasındaki menfaati ile icra sürecinin başvurucu açısından taşıdığı önem ve değer gibi hususlar bir icra safhasının makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken unsurlardır.

46. Makul süre incelemesinde; icra dairesine intikal eden maddi vakıalar, tarafların genel olarak icra safhasındaki tutumu, icra sürecinin uzamasındaki etkisi ve usuli haklarını kullanırken gereken dikkat ve özeni gösterip göstermedikleri; icra makamları yanında icra süreciyle ilgili kamu gücü kullanan tüm devlet organlarına atfedilebilir yapısal sorunlar ve organizasyon eksikliğinden kaynaklanan bir gecikme olup olmadığı ve Mahkeme kararının süratle icra edilmesi hususunda gerekli özenin gösterilip gösterilmediği; başvurucu için hukuki korumanın bir an önce gerçekleştirilmesindeki yararının ne olduğu gibi icranın niteliği ve niceliğine ilişkin birçok hususun birlikte değerlendirilerek karar verilmesi gerekmektedir.

47. İcra işlemleriyle ilgili olarak makul süre değerlendirmesinde sürenin başlangıcı, icra takibinin başlatıldığı tarihtir. Sürenin bitiş tarihi ise, kural olarak icra takibi sonucu alacağın tahsil edildiği tarihtir.

48. Başvuru konusu olayda, iş akdini haklı nedenle fesheden başvurucu tarafından İzmir 7. İş Mahkemesinde açılan dava sonunda tazminat ve alacakların davalı BMC San. ve Tic. A.Ş.’den tahsiline karar verilmiştir. Başvurucu, anılan karara dayalı olarak 5/6/2013 tarihinde davalı aleyhine ilamlı icra takibi başlatmıştır. Ödeme emri 7/6/2013 tarihinde davalıya tebliğ edilmiş ve itiraz edilmeksizin icra takibi kesinleşmiştir. Başvurucu vekilinin 21/6/2013 tarihli talebi üzerine davalının 39 aracına haciz konulmuş, ancak satış gerçekleştirilmemiştir. Davalı tarafından başvurucuya halen herhangi bir ödeme yapılmamış olup, icra takip dosyası derdesttir.

49. İcra takibinin başlatıldığı 5/6/2013 tarihinden itibaren, bireysel başvurunun yapıldığı 17/6/2013 tarihine kadar geçen sürenin başvurucu açısında bir ihlal oluşturmadığı açıktır. Öte yandan, alacağın tahsili amacıyla haciz işlemlerinin yapıldığı ancak başvurucunun talebi olmadığı için satış işlemlerinin henüz gerçekleştirilmediği de anlaşılmaktadır. Yapılan icra takibi, özel hukuk kişileri arasındaki bir takip olup, Devletin taraf sıfatı bulunmamaktadır. Kaldı ki icra takibinin, takipte bulunan alacaklı tarafından yürütülmesi esas olup, İcra Müdürlüğünün kendiliğinden hareket etmesi de mümkün değildir. Başvuru konusu olayda, icra takibinin devam etmesinde İcra Müdürlüğüne yüklenebilecek herhangi bir kusur da isnat edilmemiştir. Sonuç olarak, başvuru tarihi itibarıyla 12 gündür devam eden icra süreci nedeniyle adil yargılanma hakkına yönelik bir ihlal bulunmadığı anlaşılmıştır.

50. Açıklanan nedenlerle, icra takibinin makul sürede sonuçlanmamasına dayalı ihlal iddialarının incelenmesinde, adil yargılanma hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Yargılama Sürecine Yönelik Adil Yargılanma Hakkının İhlali iddiası

51. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

52. Başvurucu, 11/6/2009 tarihinde İzmir 7. İş Mahkemesinde açtığı alacak davasının makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

53. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, gerek Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan gerek AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).

54. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45)

55. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, işçi alacaklarının tahsili amacıyla açılan davada, 5521 sayılı Kanun ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).

56. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, bu tarih somut başvuru açısından 11/6/2009 tarihidir.

57. Sürenin bitiş tarihi ise yargılamanın sona erme tarihidir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52). Somut başvuru açısından bu tarih, Mahkemece verilen ve temyiz edilmeyen karar tarihi olan 18/4/2013 tarihidir.

58. İş mahkemelerinin görevi 5521 sayılı Kanun’un 1. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddede, işçiyle işveren veya işveren vekili arasında iş akdinden veya İş Kanunu’na dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının iş mahkemelerinde çözümleneceği hüküm altına alınmıştır.

59. Bu şekilde kanun koyucu, iş hukukunun çalışanı koruyucu niteliğini ve iş davalarının özelliklerini dikkate alarak genel mahkemelerin dışında özel bir iş yargılaması sistemi oluşturmuş ve iş davalarının, konunun uzmanı mahkemelerce mümkün olduğunca hızlı, basit ve ucuz bir biçimde sonuçlandırılmasını amaçlamıştır (B. No: 2013/4701, 23/1/2013, § 47).

60. Bunun yanı sıra 6100 sayılı Kanun’un 447. maddesiyle daha önce yürürlüğe girmiş olan kanunlarda yer alan sözlü ve seri yargılama usulleri kaldırılmış ve bunun yerine iş hukuku uyuşmazlıklarına da uygulanmak üzere basit yargılama usulü getirilmiştir. Basit yargılama usulü yazılı yargılama usulünden daha basit ve çabuk işleyen, daha kısa bir incelemeye ihtiyaç duyan ve daha kolay bir inceleme ile sonuçlandırılabilecek dava ve işler için kabul edilmiş bir yargılama usulüdür (B. No: 2013/772, 7/11/2013, § 64-65).

61. Başvuruya konu yargılama sürecinin İş Mahkemesi önünde sürdüğü görülmekle, yukarıda bahsedildiği üzere, 5521 sayılı Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile 6100 sayılı Kanun’un 30. ve 447. maddelerinin uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koyduğu anlaşılmaktadır (§ 22).

62. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, başvurucu tarafından, 11/6/2009 tarihinde İzmir 7. İş Mahkemesinde açılan dava sonunda 25/5/2010 tarihinde davanın kabulüne karar verilmiş, davalının temyizi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince, 11/12/2012 tarihinde hüküm kısmen bozulmuştur. Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, 18/4/2013 tarihli kararla; başvurucu vekilinin yüzüne karşı davanın kısmen reddine karar verilmiş, başvurucu süresi içinde kararı temyiz etmemiştir. Gerekçeli karar, 19/4/2013 tarihinde yazılmış, kararın 29/4/2013 tarihinde temyiz edilmeksizin kesinleştiği Mahkemece 20/5/2013 tarihinde kararın arkasına şerh edilmiştir. Başvurucu, gerekçeli kararı 20/5/2013 tarihinde Mahkeme kaleminde tebellüğ etmiş, anılan karara dayalı olarak 5/6/2013 tarihinde davalı aleyhine icra takibi başlatmıştır.

63. Mahkemece, kararın 29/4/2013 tarihinde kesinleştiği belirtilmişse de 18/4/2013 tarihinde temyiz yolu açık olarak, davanın taraflarının yüzüne karşı verilen kararın temyiz edilmediği, dolayısıyla karar tarihi olan 18/4/2013 tarihi itibarıyla davanın sona erdiği sonucuna varılmıştır.

64. Anayasa Mahkemesinin, derece mahkemelerinin yargılama sürelerine riayetlerine ilişkin yerel mevzuatı nasıl yorumladıklarını ve uyguladıklarını denetleme görevi bulunmamakta olup Mahkeme, davaların “makul süre” içerisinde tamamlanıp tamamlanmadığını tespit etmek amacıyla yargılama süresinin bütününü ele alarak, bu sürenin Anayasa’nın 36. maddesine uygun olup olmadığıyla sınırlı bir inceleme yapmaktadır.

65. 5521 ve 4857 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, yargılama sürecinin tamamı dikkat alınarak, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No: 2013/772, 7/11/2013, §§ 59-82; B. No: 2013/4701, 23/1/2014, §§ 35-51).

66. Başvurunun konusu olan işçi alacaklarının ödenmesi davasında yargılama sürecindeki gecikmeler ayrı ayrı değerlendirildiğinde, davanın niteliği gereği bilirkişi incelemesini gerektirdiği, iki dereceli yargılama yapıldığı ve davanın 4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinde düzenlenen işe iade davası niteliğinde de olmadığı dikkate alındığında, 3 yıl 10 ay 7 gün süren yargılama sürecinin makul olduğu sonucuna varılmıştır.

67. Belirtilen nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun,

1. İcra sürecine ilişkin adil yargılanma hakkının ihlali iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Yargılama sürecine ilişkin adil yargılanma hakkının ihlali iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan haklarının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Başvurucu tarafından yapılan yargılama giderlerinin başvurucu üzerine bırakılmasına,

15/10/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

 

 

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi