14. Hukuk Dairesi 2016/6483 E. , 2016/8177 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 16.04.2013 gününde verilen dilekçe ve ıslah dilekçesi ile tapuda 1/2 payın iptali ve tescili ile alacak istenmesi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan muhakeme sonunda; tapu iptali ve tescil isteminin reddine, bedele ilişkin talebin kabulüne dair verilen 24.11.2015 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili, duruşmasız olarak davalı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 11.10.2016 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Av. ... ile karşı taraftan davacı vekili Av. ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, davalı ile birlikte dava konusu taşınmazı 200.000 TL bedelle edinmelerine rağmen 26.09.2012 tarihli satış sözleşmesinde 135.000 TL gösterildiğini, davacının taşınmazın alınması sırasında davalıya havale yoluyla 06.11.2011 tarihinde 52.000 € ve 10.01.2013 tarihinde 10.000 € gönderdiğini, taşınmazın 01.03.2013 tarihinde davalı adına tapu kaydının oluşturulduğunu, taşınmazın tüm bedelinin tarafından ödendiğini ileri sürerek taşınmazın tamamının adına tescilini veya taşınmazın 1/2 payının adına tescilini ve havale ettiği 140.000 TL bedelin 1/2 oranına denk gelen 70.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyen faiziyle alınmasını; 11.02.2014 günlü ıslah dilekçesiyle de, taşınmazın 1/2 payının adına tescilini ve fazladan ödemiş olduğu 40.000 TL"nin yasal faizi ile tahsilini istemiştir.
Davalı, davacının dayandığı sözleşmenin geçerli olmadığını, bedelin davacının davalıya olan borcu nedeniyle havale edildiğini, davacının taşınmaz ile ilgisinin bulunmadığını, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılamada davacının dayanmış olduğu 26.09.2012 tarihli adi yazılı belgenin resmi şekle aykırı olması nedeniyle geçersiz olduğu gerekçesiyle davacının 11.02.2014 tarihli ıslah dilekçesinde belirttiği 1/2 payın iptali ve tescili isteminin reddine, davacının bedele yönelik talebinin kabulüne, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla davalıya fazladan ödediği 40.000 TL alacağın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsiline karar verilmiştir.
Hükmü, taraf vekilleri ayrı ayrı temyiz etmiştir.
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun
onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m. 188) yemin (HMK m. 225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde hakimin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.12.2015 tarihli, 2014/14-516 Esas, 2015/2838 Karar sayılı kararı da bu doğrultudadır ).
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; dava, Dairemizin bozma ilamında belirtildiği üzere, inanç sözleşmesine dayalı tapuda 1/2 payın iptali ve tescili ile alacak istemine ilişkindir.
İmza ve içeriği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmayan dava dışı satıcı şirketten alıcı taraflar olarak davacı ve davalının imzalarını taşıyan 26.09.2012 tarihli sözleşme yazılı delil niteliğindedir. Bu nedenle davalının bozmadan önceki temyiz dilekçesinde eklediği ve sonradan bulduğunu ileri sürdüğü ... başlığı ile yazılan 16.03.2012 tarihli belge yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda incelenerek bu hususta tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, 1.350 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 1.350 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, karar tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.10.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.