14. Hukuk Dairesi 2016/5334 E. , 2016/8175 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
K A R A R
Davacılar vekili, davacı ..., davalı ... dava dışı...in birlikte 6 parsel sayılı 392 metrekare arsa cinsli taşınmazı satın aldıkları, akraba ve güven üzerine davalı ... adına tescil edildiğini, tarafların fiilen payları oranında taşınmazı 4 parçaya bölüp her birinin müstakil bina inşa ettiği, imar uygulaması ile 2 ayrı parsele dönüştüğü ... ve ...’ın binasının bir parselde, ... ve ...’in binasının bir parselde kalacak şekilde tapunun oluştuğu; ancak tapunun tamamı üzerine kayıtlı bulunan davalı ..."in diğer paydaşlar dava dışı ... ve ...’in paylarını tapudan devrettiğini, davacı ...’in payını da tapudan 11.2.2005 tarihinde devretmiş ise de Yargıtay 1 Hukuk Dairesinden geçip kesinleşen 2010/631 – 783 sayılı hüküm ile bu satışı iptal ettirip kendi adına tescil ettirdiğini, davalı ...’in 28.12.2012 tarihinde kesinleşen hüküm ile davacı ...’in üzerinde evi bulunan payı davalı yüklenici ...’ne 30.5.2012 tarihinde tapudan satması üzerine davalı şirketin arsa üzerinde binası olan davacı ...’e gelerek .yapılan görüşme sonunda binada davacının kardeşleri olan diğer davacılar ... ve ...’ in oturmaları nedeniyle davalı ...ile yapılan 01.06.2012 tarihli 2 adet sözleşmeyle 2 adet dairenin davacılara verilmesinin taahhüt edildiğini, ancak; muvazaalı olarak düşük bedel ile diğer davalıya 28.11.2013 tarihinde davalı yüklenici ... tarafından tapudan devredildiğini ileri sürerek, 6 sayılı parselde taahhüt edilen 2 adet daireye tekabül edilen arsa paylarının iptal ve tescili, olmaz ise şimdilik 20.000 TL tazminatın faiziyle tahsilini istemiştir.
Davalı ... vekili, iyi niyetli olduğunu, davacılar ile herhangi bir sözleşme imzalamadığını, resmi senetteki satış bedelinin düşük gösterilmiş olmasının, muvazaayı göstermeyeceğini, davanın reddini savunmuştur.
Davalı ...vekili, davalı ...’in payını tapudan 03.05.2012 tarihinde satın aldıktan sonra davalı ... ile 03.04.2012 tarihli inşaat sözleşmesi ve 28.05.2012 tarihli tadil sözleşmesi yapıldığını; ancak, taşınmaz üzerine bina yapılmadığından sözleşmelerin uygulanmadığını ayrıca davacının dayandığı 01.06.2012 tarihli sözleşmenin ifa edilmeyip davalı ... ile karşılıklı olarak feshedilmiş bulunduğunu, şirketin payının 28.11.2013 tarihinde diğer davalıya tapudan satıldığını, davanın reddini savunmuştur.
Davalı ..., davacı ...’in tapudaki payının satış bedeli ödemediği için 2010/631 – 783 sayılı hüküm ile iptal edildiğini, kendi adına yazıldığını, davacıların akrabası olup, bedeli karşılığı 2 adet daire almak istediklerini, bu nedenle yüklenici şirketin 01.06.2012 tarihli sözleşmeyi imzalayıp kendisine verdiğini; ayrıca 29.05.2012 tarihli davacılara ait tahliye taahhütnamesini yüklenici şirkete verdiğini, ancak davacıların satış bedellerini ödemediklerini, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davacıların tapu kayıtlarında malik olmadıkları; buna karşın 1994 yılından beri davalı parseldeki binaları kullandıkları, inşaat sözleşmesinde davacıların isimleri geçmediği gibi 1.6.2012 tarihli adi sözleşmenin geçersiz olduğu gerekçesiyle davacıların tapu iptali ve tescil davasının vazgeçme sebebiyle reddine, tazminat talebinin şartları oluşmadığından reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacılar vekili temyiz etmiştir.
28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsamaktadır.
Anılan kanunun 3. maddesinin (k) bendindeki tanıma göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, (l) bendindeki tanıma göre de tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu
tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 73. maddesinin (1) bendi gereğince de bu kanun uygulaması ile ilgili çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılması gerekir.
Somut olaya gelince; davacı tüketiciler, davalı yüklenici... Ltd. Şti"nin davalı arsa sahibi ile yapmış olduğu 03.04.2012 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi ve 28.05.2012 tarihli kat karşılığı inşaat tadil sözleşmesinde kendisine düşen bağımsız bölümleri alacağın temliki hükümlerine göre davacılara 01.06.2012 tarihli sözleşmeler ile devretmiş olduğundan ve tazminat isteğinde bulunduğundan o yerde ayrı bir tüketici mahkemesi varsa çekişmenin tüketici mahkemesinde görülmesi aksi halde davaya tüketici mahkemesi sıfatıyla bakılması yasadan kaynaklanan bir zorunluluktur. Mahkemece kamu düzeninden olan görev hususu re’sen gözetilerek yukarıda yazılı olduğu şekilde işlem yapılması gerekirken çekişmenin esasının incelenip hükme bağlanması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 1.350 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacılara verilmesine, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 11.10.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.