Abaküs Yazılım
18. Ceza Dairesi
Esas No: 2018/2258
Karar No: 2018/8600
Karar Tarihi: 04.06.2018

Çevrenin kasten kirletilmesi - Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2018/2258 Esas 2018/8600 Karar Sayılı İlamı

18. Ceza Dairesi         2018/2258 E.  ,  2018/8600 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
    SUÇ : Çevrenin kasten kirletilmesi
    HÜKÜM : Beraat

    KARAR
    Yerel Mahkemece bozma üzerine verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun ve kararın niteliği ile suç tarihine göre, O Yer Cumhuriyet Savcısı tarafından temyiz talebine ilişkin dilekçenin 03/11/2017 tarihinde verildiği görülmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu kabul edilerek dosya görüşüldü:
    Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
    Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
    I- Genel İlkeler:
    Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 56/1. maddesine göre herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında getirilen düzenleme ile de çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek gerek Devlete gerekse vatandaşlara ödev olarak yüklenmiştir. Anayasada yer alan bu ilkeler 2872 sayılı Çevre Kanunu"nun 3/a maddesinde de benzer biçimde düzenlenmiştir. Buna göre; gerçek ya da tüzel kişi olarak herkes, çevrenin korunması ve kirliliğin önlenmesi ile görevli olup, alınacak tedbirlere ve belirlenen esaslara uymakla yükümlüdür. Bu bağlamda, “kamu sağlığını ve çevreyi koruma” prensibi Türk Ceza Kanunu’nun birinci maddesinde Kanun’un amaçlarından birisi olarak öngörülmüş, ayrıca “sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı” başta bu Kanunun 181 ilâ 184. maddeleri olmak üzere, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nda ve diğer bir kısım mevzuatta koruma altına alınmış, çevreyi kirletme eylemi farklı suç ve kabahat türleri ile yaptırıma bağlanmıştır.
    Türk Ceza Kanununun 181. maddesinin birinci fıkrasında suç olarak düzenlenen atık veya artıklarla çevrenin kasten kirletilmesi fiili, kanunlarda belirtilen teknik usullere aykırı olarak, çevreye zarar verecek şekilde atık veya artıkların alıcı ortamlar olan toprak, su ve havaya kasten verilmesidir. Buna göre suç, atık veya artıkların teknik usullere aykırı olarak bir defa alıcı ortama verilmesiyle oluşacaktır.
    Fıkrada sözü edilen “ilgili kanunlarla belirlenen teknik usullere aykırılık” hali; 2872 sayılı Çevre Kanunu, 2690 sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 5977 sayılı Biyogüvenlik Kanunu, 3213 sayılı Maden Kanunu gibi kanunların, kapsadıkları alanlarla ilgili olarak “çevreyi kirletmeme” ilkesi gereğince çerçeve olarak benimsedikleri düzenlemelere dayanılarak oluşturulan yönetmeliklerde açıklanan ve somut olayın özelliklerine göre değerlendirilecek olan, arıtma, depolama, imha etme, taşıma, koruma, alıcı ortama verme, uzaklaştırma gibi hususlar bakımından öngörülen yükümlülüklere aykırı davranmayı ifade etmektedir.
    “Çevreyi kirletmeme” prensibi ise genel olarak 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun “Kirletme Yasağı” kenar başlıklı 8. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; “Her türlü atık ve artığı çevreye zarar verecek şekilde, ilgili yönetmeliklerde belirlenen standartlara ve yöntemlere aykırı olarak doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama vermek, depolamak, taşımak, uzaklaştırmak ve benzeri faaliyetlerde bulunmak yasaktır.
    Kirlenme ihtimalinin bulunduğu durumlarda ilgililer kirlenmeyi önlemekle, kirlenmenin meydana geldiği hallerde ise kirleten, kirlenmeyi durdurmak, kirlenmenin etkilerini gidermek veya azaltmak için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür.”
    Yine aynı Kanunun “Tanımlar” kenar başlıklı 2. maddesine göre atık, herhangi bir faaliyet sonucunda oluşan, çevreye atılan veya bırakılan her türlü madde, alıcı ortam ise hava, su, toprak ortamları ve bu ortamlarla ilişkili ekosistemlerdir. Mevzuatımızda tanımı bulunmayan “artık” ise; öğretideki düşüncelerden de yararlanılarak, bir maddenin tüketimi, kullanımı ya da harcanmasından sonra artan, geriye kalan kısım olarak tanımlanabilir.
    Türk Ceza Kanununun “çevreyi kasten kirletme” suçunu düzenleyen 181/1, “taksirle kirletme” suçunu düzenleyen 182/1 ve 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 8. maddelerinde suçun unsuru olarak kabul edilen “çevreye zarar verecek şekilde” kavramı ise, “gerçekleşen somut bir zararı” değil, “zarar vermeye elverişliliği, zarar ihtimalini” anlatmaktadır. Madde gerekçesinde de açıklandığı üzere atık veya artığın; kasten su, hava ve toprak şeklinde gruplandırılan alıcı ortama ya da bu ortamlarla ilişkili ekosistemlerden birine verilmesi ile suç oluşacaktır. Çevrenin kasten kirletilmesi, kanunda tehlike suçu olarak düzenlenmiştir. Zararın gerçekleşmesi, bu suçta unsur olmadığı gibi cezalandırma şartı da değildir.
    Öte yandan atık veya artıkların toprakta, suda veya havada kalıcı özellik göstermesi hali TCK"nın 181. maddesinin 3. fıkrasında, bunların insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek etkilerinin olması ise aynı maddenin 4. fıkrasında cezanın artırılmasını gerektiren nitelikli haller olarak düzenlenmiştir.
    II – Yargılamaya Konu Olayda Uygulanacak Mevzuat ve Düzenleyici İşlemler:
    2872 sayılı Kanunun ek 1/a maddesi “Toprağın korunmasına ve kirliliğinin önlenmesine, giderilmesine ilişkin usûl ve esaslar ilgili kuruluşların görüşleri alınarak Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir” hükmünü içermektedir. Aynı Kanun’un 20. maddesinin (j) bendine göre Kanunda ve yönetmelikte öngörülen yasaklara veya standartlara aykırı olarak veya gerekli önlemleri almadan atıkları toprağa vermek yaptırım gerektiren bir eylem olarak tanımlanmıştır.
    Alıcı ortam olan toprağın kirlenmesinin önlenmesi, kirliliğin giderilmesi, arıtma çamurlarının ve kompostun toprakta kullanımında gerekli tedbirlerin alınması esaslarını sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle uyumlu bir şekilde ortaya koymak amacıyla önce 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 8. maddesine istinaden 31.05.2005 tarihli Toprak Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği hazırlanarak yürürlüğe konulmuştur. 08.06.2010 tarihinde ise aynı amaçlar için bu kez 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun ek 1/a maddesine dayanılarak Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı Kirlenmiş Sahalara Dair Yönetmelik kabul edilerek uygulamaya konulmuş ve 2005 tarihli Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.
    2005 tarihli Yönetmeliğin 7/a, 2010 tarihli Yönetmeliğin ise 6/b maddesiyle, genel ilke olarak her türlü atık ve artığın, Çevre Kanunu ve ilgili mevzuatta belirlenen standart ve yöntemlere aykırı olarak ve toprağa zarar verecek şekilde, doğrudan veya dolaylı biçimde toprağa verilmesi, depolanması gibi faaliyetlerde bulunmak yasaklanmıştır.
    Her iki Yönetmelik de, “Tanımlar” kenar başlıklı 4. maddelerinde atık tanımı yapmak suretiyle, toprağı kirleten ya da kirletme ihtimali bulunan atıkların neler olduğunu belirlemiştir. Ancak hemen belirtmek gerekir ki, bu iki Yönetmeliğin, atıkların çeşitlendirilmesi ve sınıflandırılmasına ilişkin düzenlemelerinde farklılıklar bulunmaktadır. Bu bağlamda;
    A) 2005 tarihli Yönetmelik, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinin 3., Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliğinin 3., Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliğinin 4., Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliğinin 4. maddelerinde atık olarak tanımlanmış unsurları toprak kirliliğine neden olacak atıklar olarak kabul etmiştir.
    B) 2010 tarihli Yönetmelik ise “Tanımlar” kenar başlıklı 4. maddenin;
    a) 4/(b) bendindeki düzenleme ile 05.07.2008 tarihli Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin EK-1’inde yer alan sınıflardaki maddeleri,
    b) 4/(n) bendindeki düzenleme ile kendi ekindeki Ek-1 listesinde yer verilen maddeleri,
    c) 4/(z/ğğ) bendindeki düzenleme ile Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin Ek IV listesinde (A) ve (M) ile işaretlenmiş atıklarla, Ek-III/B’de yer alan eşik konsantrasyonu üzerinde değere sahip olan atıkları,
    d) 4/(z/hh) bendindeki düzenleme ile Tehlikeli Maddelerin ve Müstahzarların Sınıflandırılması, Ambalajlanması ve Etiketlenmesi Hakkında Yönetmeliğin 4. maddesinin birinci fıkrasının (II) bendinde tanımlanan tehlikeli maddeler ve müstahzarlar ile Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinin 3. maddesinde yer alan tehlikeli maddeler tanımına giren tüm maddeleri,
    Toprağı kirleten ya da kirletme ihtimali olan atık olarak kabul etmiş, (u) bendindeki düzenleme ile de kendi eklerinden olan Ek-2 Tablo 2’de yer alan faaliyetleri potansiyel kirletici faaliyetler olarak belirlemiştir.
    2005 tarihli Yönetmeliğin 4. maddesinde stabilize arıtma çamurunun; “Fermente edilebilirliğini ve kullanımından kaynaklanan sağlık tehlikelerini önemli ölçüde azaltmak üzere, biyolojik, kimyasal ya da ısıl işlemden, uzun süreli depolama ya da diğer uygun işlemlerden geçirilmiş arıtma çamurları” olduğu ifade edilmiş, 10 ilâ 13. maddelerinde bunların toprakta kullanım koşulları belirlenmiştir. Yine 4. maddedeki tanımlamaya göre “ham çamur”; “evsel ya da kentsel atıksuları işleyen arıtma tesislerinden ve evsel ve kentsel atıksulara benzeyen bileşimdeki atıksuları arıtan diğer arıtma tesislerinden gelen arıtma çamurları, fosseptik tanklarından ve evsel ya da kentsel atıksuları arıtmak için kullanılan diğer tesislerden gelen arıtma çamurları ve bunların dışındaki diğer arıtma tesislerinden gelen arıtma çamurları” olup, bunların toprakta kullanımı da 12. maddedeki düzenleme ile yasaklanmıştır.
    Doğrudan toprağın korunmasına ve kirliliğinin önlenmesine hizmet eden bu yönetmeliklerin yanısıra, “atıkların oluşumundan bertarafına kadar çevre ve insan sağlığına zarar vermeden yönetimlerinin sağlanmasına yönelik esasları” belirleyen 2008 tarihli Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmelik ile “Her türlü atık ve artığın çevreye zarar verecek şekilde doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama verilmesi, depolanması, taşınması vb faaliyetleri düzenleyen” 1991 tarihli Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliğinin de toprak kirliliğine ilişkin yasaklamalarına değinmek gerekir.
    05.07.2008 tarihinden itibaren yürürlükte olan Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 4/a ve 6. maddelerine göre, Yönetmeliğin EK-I listesinde yer alan sınıflandırılmış atıkların, toprağa, denizlere, göllere, akarsulara ve benzeri alıcı ortamlara dökülmesi, dolgu yapılması yasaktır. Anılan Yönetmeliğin EK-I listesinde yer alan sınıflandırılmış atıklar, 08.06.2010 tarihinde yürürlüğe giren Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı Kirlenmiş Sahalara Dair Yönetmeliğin 4/b maddesinde de toprağı kirleten/kirletme ihtimali bulunan atık olarak benimsenmiştir. Dolayısıyla 05.07.2008 tarihinden itibaren Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin EK-I listesinde yer verilen atıklar, toprağı kirleten/kirletme ihtimali bulunan atıklar olarak kabul edilmelidir.
    Öte yandan, 1991 tarihli Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliğinin 18. maddesi, “evsel ve evsel nitelikli endüstriyel atıksuların, fiziksel, kimyasal ve biyolojik işlemleri sonucunda ortaya çıkan, suyu alınmış, kurutulmuş çamuru” ifade eden ve katı atık sınıfında kabul edilen “arıtma çamurunun”, denizlere, göllere ve benzeri alıcı ortamlara, caddelere, ormanlara ve çevrenin olumsuz yönde etkilenmesine sebep olacak yerlere dökülmesini yasaklamıştır.
    Görüleceği üzere; toprak kirliliğine ilişkin 2005 ve 2010 tarihli yönetmeliklerin her ikisi de, Çevre Kanunu ve ilgili mevzuatta belirlenen standartlara ve yöntemlere aykırı olarak toprağı kirleten ya da kirletme ihtimali bulunan her türlü atık ve artığın doğrudan toprağa verilmesini yasaklamakla birlikte, toprağı kirleten ya da kirletme ihtimali bulunan atıkların çeşitlendirilmesi ve sınıflandırılması hususunda farklı düzenlemelere yer vermiştir.
    Bu durumda, alıcı ortamlardan toprağa verilmesi suç oluşturacak olan atığın, 1991 tarihli Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği kapsamında bulunması, bu kapsamda değilse;
    A) 2005 tarihli Toprak Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği’nin yürürlüğe girme tarihi olan 31.05.2005 ile Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin yürürlüğe girme tarihi olan 05.07.2008 tarihleri arasında gerçekleşen eylemler bakımından, 2005 tarihli Toprak Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliğinin 4. maddesinde diğer Yönetmeliklere atıf suretiyle belirlenen atıklardan olması,
    B) Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 05.07.2008 tarihinde yürürlüğe girmesi, 2010 tarihli Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı Kirlenmiş Sahalara Dair Yönetmeliğin anılan yönetmeliğe yollama yapmış olması ve 08.06.2010 tarihinde yürürlüğe girmesi dikkate alındığında, 05.07.2008 ile 08.06.2010 tarihleri arasında işlenen eylemler yönünden Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin Ek-1 listesinde belirtilen atık türlerinden olması,
    C) 2010 tarihli Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı Kirlenmiş Sahalara Dair Yönetmeliğin 08.06.2010 tarihinde yürürlüğe girmesi, toprağı kirleten, kirletme ihtimali bulunan atıklara ilişkin önceki yönetmelikten farklı nitelikte atık gruplarını oluşturması nedeniyle de 08.06.2010 tarihinden sonra işlenen suçlar bakımından, 4/b maddesinde bahsedilen kirletici unsurlara ilaveten, atığın;
    - (n) bendi ile kendi ekindeki Ek-1’de tablo halinde gösterilen jenerik kirletici sınır değerlerini aşması,
    - z/ğğ bendinde belirtilen nitelikte tehlikeli atık veya z/hh bendinde tanımlanan tehlikeli madde sınıfına ilişkin koşulları taşıması,
    Gerekmektedir.
    Farklı tarihlerde farklı atık listeleri benimsenmiş olması karşısında, zaman bakımından uygulama ilkesinin zorunlu sonucu olarak suç tarihinde yürürlükte bulunan yönetmelikte toprağı kirlettiği yahut kirletme ihtimali taşıdığı kabul edilen atığa, sonradan yürürlüğe giren yönetmelikte de yer verilmiş olmalıdır.
    Bu itibarla, yargılama sırasında öncelikle suça konu atığın cinsi ve alıcı ortam olan toprağa bırakıldığı tarihe göre tabi olduğu yönetmelik belirlenerek, ilgili yönetmeliğin hangi maddesinde veya ekinde bahsedilen atık kapsamına girdiği kuşkuya yer bırakmayacak biçimde saptanmalı, ayrıca bütün bu hususlar Yargıtay denetimine olanak sağlayacak şekilde kararda açıkça gösterilmelidir.
    III – Yargılamaya Konu Olay
    Sanık ...’nın hurdacılıkla uğraştığı, satmak için aldığı kuruyemiş ambalajlarını yanık olması sebebiyle kullanamayacağından, işçileri olan diğer sanıklar ... ve ... aracılığıyla, olay tutanağı ve dosya kapsamına göre yaklaşık 2 kamyon köpük strafor olarak belirtilen atığı, izinsiz olarak belediye çöplüğüne döktükleri iddiasıyla dava açılmıştır.
    Sanık ... savunmasında, suça konu atıkların tehlikesiz atıklar olduğunu beyan etmiş, diğer sanıklar ... ve ... ise patronları olan ...’nın talimatıyla ambalaj naylonlarını çöplüğe döktüklerini ifade etmişlerdir.
    Yerel Mahkemece bozma kararı sonrası mahallinde keşif işlemi icra edilmiş, 3 kişilik bilirkişi heyetinden rapor temin edilmiştir.
    Bozma ilamı sonrası alınan bilirkişi raporunda; “Dava konusu, Marmara Ereğlisi Belediyesine ait eski çöp depolama sahasına, izinsiz olarak köpük strafor olarak belirtilen iki kamyon atığın atılması sonucunda çevrenin kasten kirletilmesidir. Talep edilen, atığın nitelik ve miktarının keşfinin yapılması ve atığın alıcı ortamı kirlettiği ya da kirletme ihtimali taşıyıp taşımadığı yönünden değerlendirilmesidir.
    Çevresel Açıdan Değerlendirme:
    Dava konusu alan, Marmara Ereğlisi Belediyesi’ne ait eski bir çöp depolama sahasıdır. Hâlihazırda çöp depolama için kullanılmamaktadır.
    Üzeri toprakla örtülmüş ve yüzeyinde yer yer katı atıklar ve taş parçaları bulunmaktadır. Eski katı atık bertaraf tesisinin vahşi depolama tarzında depolama yaptığı, zemin geçirimliliği kontrolü, havalandırma bacası gibi düzenli depolama yapmaya müsaade edecek alt yapının bulunmadığı görülmüştür. Yol kenarında bulunan bu eski çöp depolama alanının yol tarafı çitle çevrili olduğu ve depolama alanına giriş çıkış için kullanılan yolun toprak yığınıyla kapatıldığı tespit edilmiştir. Ancak depolama sahasına giriş kısmına hala inşaat atıkları, otomobil lastiği atıkları, hastane atıkları gibi atıklarının bırakıldığı gözlemlenmiştir. Olay yerinin keşfi sırasında çekilen fotoğraflar Ek-I’de sunulmuştur. Dosya incelendiğinde, suç tarihi 14.10.2010’da keşif alanı Marmara Ereğlisi Belediyesi tarafından aktif olarak çöp depolama sahası olarak kullanılmaktadır. Keşif gününde alanın aktif olarak kullanılmamasının yanında, bahse konu atık maddelerin (köpük strafor) alan üzerinde bulunmadığı görülmüştür. Bu sebeple, bahsedilen atık maddelerin miktarı konusunda herhangi bir değerlendirme yapılamamıştır. Dolayısıyla, atık materyallerin kimyasal içeriklerinin değerlendirilebilmesi için numune alma işlemi de gerçekleştirilememiştir. Dava dosyasındaki fotoğraflar incelendiğinde bahsedilen atıkların beyaz strafor yalıtım malzemesi ve silindir şeklinde poliüretan malzemeler olduğu görülebilmektedir. Bu atık materyallerin hammaddesi plastiktir ve doğada biyolojik olarak bertarairiçin 26.03.2010 tarih ve 27533 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren “Atıkların Düzenli Depolanmasına Dair Yönetmelik” gereğince, II. sınıf düzenli depolama tesisi uygun olmaktadır. II. Sınıf depolama tesislerinde Belediye atıkları ile tehlikesiz atıkların depolanması için gereken altyapıya sahip olması gerekmektedir. Hali hazırda Marmara Ereğlisi Belediyesinin katı atık düzenli depolama sahası bulunmamakta olduğundan, tehlikesiz endüstriyel atıkların belirli bir ücret karşılığında yakın çevredeki en uygun katı atık düzenli depolama sahasına gönderilerek bertaraf edilmesi gerekmektedir. Belediyelere ait vahşi çöp depolama sahalarına tehlikesiz atık (endüstriyel) olsa dahi atık kabulü yapılmamalıdır.
    Bahsedilen atık maddelere tehlikeli maddelerin bulaşması söz konusu olduğunda, yönetmelik gereğince atık, Tehlikeli Atık olarak değerlendirilecektir (17 02 04*- Tehlikeli maddeler içeren ya da tehlikeli maddelerle kontamine olmuş ahşap, cam ve plastik). Dava dosyasındaki fotoğraflardan atık malzemelere herhangi bir tehlikeli madde bulaşmasının olup olmadığı belirlenememiştir. Atık maddelerin analizler neticesinde tehlikeli atık olması durumunda bertaraf yöntemi I. sınıf düzenli depolama sahası olmaktadır.
    Tarımsal Acıdan Değerlendirme
    Alan düz yani eğim problemi olmayan, konum ve çevresindeki komşu alanlar itibariyle tarıma ve/veya mera olarak kullanıma uygunluk taşır niteliktedir, ancak yüzey alan ve hatta pulluk katmanı diye bilinen 0-30 cm derinlikte toprak katmanının temizlenmesi (üzerine bırakılmış olan çeşitli atık/artıklardan, taş ve diğer istenmeyen materyallerden temizlenmesi) şartı ile bu durum söz konusu olabilecektir. Bu fiziksel temizlikten sonra alandan toprak örnekleri alınmalı ve laboratuarda “toprak analizleri” yaptırılmak suretiyle nihai durum, alanın yasal olarak kullanım amacına göre değerlendirilmelidir. Bilindiği üzere, toprak kirliliği, genellikle insanların bilinçsizce yaptığı faaliyetler sonucunda oluşarak toprağın sürdürülebilir verim kapasitesini azaltarak toprak yorgunluğuna sebep olmaktadır. Ancak her ne kadar bu bilinse bile, toprakların insan eliyle yaptığı istenmeyen çeşitli müdahaleler suretiyle gereksiz amaç dışı kullanılması buna sebep olan bir faktördür. Toprak yorgunluğu, çevre kirliliği kadar bilinmese de, toprakların ekonomik ömrü açısından en çok dikkat edilmesi gereken hususlardan birisidir. Yani, dava konusu bu alanın bir an önce ıslah edilmesi, temizletilerek kanuni olarak taşıdığı amacına (mera veya tanm arazisi olup olmaması durumundan kaynaklanacak amacına) uygun bir biçimde kullanılmasının sağlanması büyük bir önem taşımaktadır. Doğaya dışarıdan yapılan her müdahalenin mutlaka bir yan etkisinin olacağı gerçeği göz ardı edilmeden bilinçli bir toprak kullanımı ve topraklara sahip çıkılması acil bir gereklilik taşımaktadır.
    Kimyasal Açıdan Değerlendirme
    Dosya incelendiğinde, suçun işlendiği tarihte (14.10.2010) keşif alanı Marmara Ereğlisi Belediyesi tarafından aktif olarak çöp depolama sahası olarak kullanılmakta olduğu görülmüştür Ancak, keşif gününde, alanın aktif olarak kullanılmadığı ve bunun yanında davaya konu olan atık maddelerin (köpük strafor) bu alan üzerinde bulunmadığı görülmüştür. Bu nedenle, bahsedilen atık maddelerin miktarı konusunda herhangi bir değerlendirme yapılamamış ve atık materyallerin kimyasal içeriklerinin tayini için numune alma işlemi de gerçekleştirilememiştir. Dava dosyasında bulunan fotoğraflar incelenerek, bu atıkların beyaz strafor yalıtım malzemesi ve silindir şeklinde poliüretan malzemeler olduğu görülmüştür. Bu malzemelerin kimyasal açıdan değerlendirilmesine bakıldığında;
    Strafor, ham petrolden elde edilen, genellikle ısı ve yalıtım sistemlerinde kullanılan yuvarlak beyaz köpüklerden oluşan malzemenin adıdır. Strafor maddesinin, %5"i polistren, %95’i havadan oluşmaktadır. Yapısındaki polistren tanecikler buhar ile ısıtılarak köpük bloğu oluştururlar. Stratofor"un temel bileşeni olan, polistiren polimerik bir maddedir. Yoğunluğu 1,03-1,06 g/ml arasında değişir. Maksimum sıcaklık dayanımı 70 °C dir.
    Polistiren hızlı yanar, kuvvetli gaz kokusu yayar, önemli miktarda kurum üretir. Asetonlu ortamda hızla kabarır. UV ışınlarına iyi direnç gösterir, iyi darbe ve gerilme direnci, düşük fiyat ve işleme kolaylığı vardır. Asitlere, bazlara ve tuzlara karşı da üstün bir direnç gösterir. Biyolojik olarak bozunmazlar. Strafor"un temel bileşeni olan polistrenin bu direncinden dolayı; starfor"un doğadaki çürüme ve yok olma süresi 1000 yıldır. Çevreye atıldığı taktirde, yüzyıllarca parçalanmayan bir materyal doğaya karışmış olacaktır. Hiç düşünülmeden çöpe atılan bu atıklar, hem ormanların yok olmasına neden olmakta, hem de dünyanın oksijen kaynaklarını yok etmektedir. Bunun yanında da suyun ve toprağın kirlenmesine neden olmakta ve suda/karada yaşayan canlılara zarar vermektedir.
    Poliüretan, karbamat bağlantıları ile birleştirilen organik üniteler zincirinden oluşan bir polimerdir. Poliüretan malzemeler, buzdolaplarının ve termosifonların yalıtım malzemesi olarak, arabaların konsolu ve direksiyonu olarak, fabrikaların ve soğuk odaların duvarlarını ve çatılarını kaplayan paneller olarak kullanılmaktadır.
    Poliüretan, eski Avrupa normlarına göre B2, yeni Euroup Norm klasifıkasyonununa göre ise E yangm sınıfına ait bir üründür (zor alev alan malzeme). Donma-çözülme dayanımı: 20°C ile -20 C arasındaki hava şartlarında yapılan donma çözülme deneylerinde, malzemenin ani ve kısa süreli ısı değişikliklerinden hiçbir şekilde etkilenmediği gözlenmiştir. Bir üniversite laboratuvannda yapılan analiz sonuçlarına göre, poliüretan malzeme asit buharı ve direkt asit çözeltisine karşı dayanıklılığı kontrol edilmiş ve uzun süreli (30 gün) asit buharı teması neticesinde malzemede hiçbir renk değişimi ve bozulma oluşmadığı görülmüştür (www.polure.com). Poliüretan köpüğün doğadaki çürüme ve yok olma süresi 1000 yıldır. Yukarıda da belirtildiği gibi, çevreye atıldığı taktirde, yüzyıllarca parçalanmayan bir materyal doğaya karışmış olacaktır. Bunun yanında, çevreye, insan ve hayvan sağlığı üzerine zararlı etkileri olabilecektir.
    Ayrıca dava konusu olan bu atık maddelerin (poliüretan köpük, strafor köpük) döküm yapıldığı anda (14.10.2010), keşfi ve analizi yapılamadığı için, atık maddelere tehlikeli atık bulaşıp bulaşmadığı belirlenememiştir.
    Değerlendirme ve sonuç:
    Bilirkişi heyetimiz tarafından yapılan değerlendirmeler neticesinde;
    Marmara Ereğlisi Belediyesi eski çöp depolama sahasına ait ziyaretten, suçun işlenmiş olduğu dönemde çekilen fotoğraflardan ve dava dosyasının incelenmesinden, izinsiz olarak bırakılan tehlikeli ya da tehlikesiz endüstriyel atıkların çevre üzerinde olumsuz etkiler yaratacağı açık bir şekilde görülebilmektedir. Bu tür atıkların bertaraf yöntemleri yönetmeliklerle sınırlandırılmış ve mutlaka düzenli depolama sahalarına gönderilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
    Sonuç olarak, bu atıkların (poliüretan köpük, strafor köpük) tehlikesiz atık sınıfına girmesine rağmen; tarım alanlarına yakın olan yerlere dökülmesi çevre kirliliği oluşturmakta, toprak kalitesi açısından çeşitli olumsuz sonuçlar doğurmakta, insan ve hayvan sağlığını da olumsuz etkilemektedir. Günümüzde fazla kimyasal gübre ve tarım ilaçlarının bile toprağa gereksiz yere atılmaması tartışılırken, dava konusu alana bırakılan bu tip atıkların da çevreye olumsuz etkilerinin olduğu açıkça ortadadır.” şeklinde görüş bildirilmiştir.
    Tüm bu açıklamalar değerlendirildiğinde, suça konu atıkların herhangi bir ayrıma tabi tutulmaksızın alıcı ortam olan toprağa karıştığının tespit edildiği, bahsedilen atığın, alıcı ortam olan toprağa verilmesi ile 2872 Sayılı Çevre Kanunu’nun 8, 20/j, ek 1. maddesi ile anılan yönetmeliklere aykırı davranılarak alıcı ortam olan toprağın, dolayısıyla çevrenin kasten kirletildiği anlaşılmakla, sanıklar hakkında mahkumiyet kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hükümler kurulması hukuka aykırı bulunmuştur.
    IV – Sonuç ve Karar
    Katılan ... vekili ile O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnameye aykırı olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 04.06.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.









    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi