23. Hukuk Dairesi 2018/627 E. , 2020/4288 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki kooperatif yönetim kurulunun davacının ihracına ilişkin karının iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın esastan reddine yönelik verilen hükmün davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde tebligata rağmen taraflardan gelen olmadığı anlaşılmakla incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya evrak üzerinde incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- KARAR -
Davacı vekili, müvekkilinin kooperatif üyesi olduğunu, Yönetim Kurulunun 05.06.2014 tarihli kararı ile üyelik aidat borcunu ödemediği gerekçesiyle kooperatif üyeliğinden ihraç edildiğini, müvekkiline gönderilen ihtarnamelerin tebliğinin usulsüz olması sebebiyle ihtarnamelerden haberi olmadığını ve yasal sürede ihraç kararına itiraz edemediğini ileri sürerek, ihraç kararının iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, ihraç kararının 11.09.2014 tarihinde kesinleştiğini, çekilen kura sonucu davacıya Kocasinan/Kayseri adresindeki T-1Blok 13 no.lu konutun isabet ettiğini, bu kontun da davaya teslim edilmesi üzerine davacının bu konutta ikamet etmeye başladığını, bu nedenle gerek ihtarnamelerin gerekse ihraç kararının bu adreste Tebligat Yasasına uygun olarak tebliğ edildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; dava konusu ihraç kararının davacıya 11.06.2014 tarihinde Tebligat Kanunu 21/2. maddesi uyarınca usulüne uygun tebliğ edildiğinin anlaşıldığı, tebligatın yapıldığı adresin, kurada davacıya isabet eden bağımsız bölüme ait olduğu ve bu adresin 31.10.2014 tarihine kadar davacının yerleşim yeri adresi olduğunun nüfus müdürlüğü yazı cevabından anlaşıldığı, şu halde davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığının görüldüğü, bu itibarla da birinci ve ikinci ihtarnamelerin usulsüz tebliğiyle ilgili iddialara ve ikinci ihtarnamedeki davacıya atfen atılan imzanın davacı el ürünü olmaması olgusuna hukuken değer verilemeyeceği gerekçesiyle, davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine dair verilen karara yönelik davacı vekilinin istinaf başvurusu, "hak düşürücü sürenin dava şartı olmayıp işin esasına ilişkin olmakla, bu durumda davanın hakdüşürücü süre yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddi doğru olmamışsa da, istinaf edenin sıfatına göre, bu yanlışlığa değinilmekle yetinildiği, hüküm ve gerekçede düzeltme
yapılmadığı" gerekçesiyle Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesince esastan reddolunmuştur.
Bu kez, davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz sebepleri yerinde görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi kararına ilişkin davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, kararın bir örneğininde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 15.12.2020 tarihinde kesin olarak oy birliği ile karar verildi.