10. Hukuk Dairesi 2017/270 E. , 2018/4737 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, ... ... sigorta rejimine tabi olarak çalıştığı 01.01.1973 tarihinin Türkiye’de sigorta başlangıcı olduğunun tespiti, borçlanmasının 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında sayılarak fazladan ödediği primlerin iadesi ve bu nedenle yaşlılık aylığı miktarının yeniden hesaplanarak eksik ödenen kısmın tahsiline karar verilmesi istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak, davanın kısmen kabulüne, davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 25.11.1975 olduğunun tespitine, fazla istemin reddine, karar verilmiştir.
Hükmün, taraf avukatlarınca temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki davada, mahkemece verilen 11.09.2013 tarihli karar, Dairemizin 2013/23875 E. - 2014/10381 K. sayılı İlamı ile özetle,“…davacı hakkında sigortalılık başlangıç tarihi bakımından yapılan irdelemenin yerinde olduğu, fakat aylık istemleri yönünden, 3201 sayılı Kanunun 1. maddesinde borçlanılabilecek süreler belirtilmiş olup, sözleşme gereğince sigorta başlangıcı olan 25.11.1975 tarihinden başlayarak borçlanmanın anılan maddede belirtilen süreler için yapıldığı ve bu sürelerin Türkiye’de gerçekleşmiş sigortalılık süreleri olduğu gözetilerek; Mahkemece, davacıya 01.06.2010 tarihinden bağlanan aylığın miktarının buna göre hesaplanıp bildirilmesi Kurum’dan istenilmeli; davacının buna itiraz etmesi durumunda gerektiğinde bilirkişi marifeti ile aylık miktarı hesaplanıp, aylıklardan eksik yapılan ödemenin bulunup-bulunmadığı kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip, sonucuna göre karar verilmesi” gereklerine işaret edilerek araştırma yapılmak üzere bozulmuştur.
Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı)
Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Mahkemece Dairemizce verilen bozma kararına uyulmuş ise de, bozma gereğinin tam olarak yerine getirildiğinden bahsedilmesi mümkün değildir.
Mahkemece kurumun aylık bağlama kararı ve esas aldığı dönem ve kazançlara ilişkin tüm belgelerin celbi ile uyulan bozma kararımız ve oluşan usuli kazanılmış hak gereğince, davacının borçlanmasının yurtdışında geçen ilgili dönem ve kazanç miktarlarına göre tespiti ve aylık miktarının buna göre hesaplanıp bildirilmesi Kurum’dan istenilmeli; davacının buna itiraz etmesi durumunda denetime elverişli bir bilirkişi raporu aldırılarak, bilirkişi marifeti ile aylık miktarı hesaplanıp, aylıklardan eksik yapılan ödemenin bulunup-bulunmadığı kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip, sonucuna göre karar verilmesi gereğinin dikkate alınmaması ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 15/05/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.