16. Hukuk Dairesi 2015/10675 E. , 2017/5927 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : KADASTRO
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında ... Köyü çalışma alanında bulunan 27 parsel sayılı 2180 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz zilyetlerinin zilyetlik süresinin yeterli olmadığı belirtilerek ... adına tespit edilmiştir. Kadastro Komisyonunca 09.01.2008 tarihli karar ile ..., ... ve..."in itirazlarının reddine karar verilmesi üzerine ... ve müşterekleri irsen intikal, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ve paylaşmaya dayanarak dava açmışlardır. Kadastro Mahkemesince yapılan yargılama sonunda davanın reddi ile çekişmeli taşınmazın tespit gibi tesciline karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece; "dava konusu taşınmazın kargir ev ve hefkere vasfında olduğu, davacılar tarafından 1949-1950 yılları arasında satın alındığı, bu tarihten çok önce de kullanıldığı anlaşılmış ise de gerek önceki zilyetlerin gerekse davacıların ev yapıp, oturmak suretiyle sürdürdükleri zilyetliklerinin imar-ihya sayılmayacağı, imar-ihyadan söz edilebilmesi için atıl durumda olan sahipsiz toprak parçalarının ekonomiye kazandırılmasının gerekli olduğu" gerekçesi ile yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Her ne kadar taşlık, kayalık, çalılık gibi yerlerin zilyetlikle kazanımı için öncelikle imar-ihyasının tamamlanması, başka bir ifade ile emek ve para harcanmak suretiyle tarım yapılabilir hale dönüştürülmesi ve bundan sonra en az 20 yıl süre ile ekonomik amaca uygun tarımsal faliyette bulunması zorunlu ise de, bu nitelikte olmayan hali ya da ham toprak niteliğindeki yerlerde imar-ihya gerekli olmayıp, hak kazandırıcı süre ile malik sıfatı ile zilyetlik kazanım için yeterlidir. Hal böyle olunca, öncelikle taşınmazın niteliği önem kazanmaktadır. Ne var ki, mahkemece taşınmazın niteliği ve imar-ihyaya muhtaç yerlerden olup olmadığı kesin olarak belirlenmemiş, bu hususta komşu parsellerin tutanak ve dayanaklarından yararlanılmamıştır. Bu şekilde eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulamaz. O halde, doğru sonuca varılabilmesi için; öncelikle çekişmeli taşınmaza komşu taşınmazların kadastro tespit tutanakları ve tespite dayanak belgeleri getirtilmeli, bundan sonra mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, tespit bilirkişileri, ziraat bilirkişi ve fen bilirkişisi katılımı ile keşif yapılmalıdır. Yapılacak keşifte yerel bilirkişi, tespit bilirkişisi ve taraf tanıklarından, taşınmazın geçmişte ne durumda bulunduğu, kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği, kim tarafından ne zamandan beri ne suretle kullanıldığı etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, beyanları komşu parsel tutanak ve dayanakları ile denetlenmeli, temin edilebilen en eski tarihli uydu fotoğrafları değerlendirilmeli, çekişmeli taşınmazın önceki niteliğinin, imar-ihyaya muhtaç yerlerden olup olmadığının, imar-ihyaya muhtaç yerlerden ise buna en erken ne zaman başlanıldığının ve tamamlandığının, arazinin ekonomik amacına uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle zilyetliğine ne zaman başlanıldığının belirlenmesine çalışılmalı, yerel bilirkişi ve taraf tanıklarından taşınmazın evveliyatı hakkında detaylı bilgi alınmalı, taşınmazın evveliyatı itibariyle taşlık, kayalık gibi imar-ihyaya muhtaç yerlerden olup olmadığı sorulmalı, tanık ve yerel bilirkişi ifadeleri de bilimsel esaslara ve maddi bulgulara dayanılarak hazırlanan söz konusu bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, taşınmazın kadastro paftasındaki konumu bilgisayar programı aracılığıyla ölçekleri eşitlenmek suretiyle uydu ve hava fotoğraflarına aktarılmalı, ziraatçi bilirkişi vasıtasıyla taşınmazın öncesi ve zirai faaliyete konu olup olmadığı, hangi tarihte imar-ihyaya başlandığı, tamamlandığı, zilyetliğin hangi tasarruflar ile sürdürüldüğü belirtilmelidir. Yapılan araştırma ve inceleme neticesinde, dava konusu taşınmazın öncesi itibariyle imar-ihyaya muhtaç yerlerden olduğunun tereddüte mahal bırakmayacak şekilde anlaşılması halinde; bu yerin iktisap edilebilmesi için, yoğun emek ve para sarf edilerek tarıma elverişli hale getirildikten sonra imar-ihyanın tamamlandığı tarihten tespit tarihine kadar kazandırıcı zamanaşımı süresinin davacı lehine aralıksız, nizasız geçmesi gerektiği ve bu süre zarfında taşınmazın bir bölümüne ev yapıp bir bölümünü de bahçe olarak kullanmasının zilyetlikle iktisaba engel teşkil etmeyeceği, ancak evvela imar-ihya edilip tarım arazisi haline getirilmeksizin doğrudan taşınmaz üzerine ev yapılarak sürdürülen zilyetliğin süresi ne olursa olsun kazanıma engel teşkil edeceği dikkate alınmalı, taşınmazın 3402 sayılı Yasa"nın 17. maddesi gereğince imar-ihyaya muhtaç yerlerden olmadığı tespit edildiği ve aynı Yasa"nın 14. maddesinde öngörülen şartlar gerçekleştiği takdirde ise taşınmazın davacılar adına tescil edilebileceği göz önünde bulundurularak sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece belirtildiği şekilde araştırma yapılmaksızın eksik inceleme ile hüküm kurulması isabetsiz olup, davacılar vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davacılara iadesine, 28.09.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.