1. Hukuk Dairesi 2014/20596 E. , 2017/1528 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil,olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan ...’ın maliki olduğu, 1625 parsel numaralı taşınmazda 7 ve 8 numaralı bağımsız bölümleri 06.02.2007 tarihinde ikinci eşi olan ...’a mirasçılardan mal kaçırmak amacı ile muvazaalı olarak devrettiğini, davalı ...’in de yine muvazaalı olarak söz konusu taşınmazları yakın bir tanıdıkları olan diğer davalı ...’e 30.03.2010 tarihinde temlik ettiğini ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptaline ve veraset ilamındaki payları oranında adlarına tesciline, olmadığı takdirde tenkisine karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı ..., dava konusu taşınmazları davalı ...’dan, iyi niyetli olarak satın aldığını, kendisine karşı tenkis talebinde bulunulamayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalılar ... ve ... davaya cevap vermemişlerdir.
Mahkemece, ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’ın 18.09.2010 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak ikinci eşi davalı ... ... ile davacı olan kızları ..., ... ve ...’nin kaldığı, murisin ikinci eşi ... ile 16.03.2006 tarihinde evlendiği, çekişme konusu 1625 parsel numaralı taşınmazdaki 7 ve 8 numaralı bağımsız bölümlerin mirasbırakan tarafından 06.02.2007 tarihinde ikinci eşi davalı ... ...’a, ... tarafından 23.02.2009 tarihinde davalı ...’na ve davalı ... tarafından da 30.03.2010 tarihinde diğer davalı ...’e satış suretiyle ile temlik edildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; mahkemece yapılan araştırma ve incelemelerin hüküm vermeye elverişli olmadığı anlaşılmaktadır. Mirasbırakanın amacının yukarıda açıklanan ilkelere göre duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespit edilmesi gerekir. Mahkemenin gerekçesinde her ne kadar mirasbırakan adına kayıtlı başkaca taşınmazlar olarak, 1625 ada 4, 9, 10, 11 ve 12 numaralı bağımsız bölümlerden bahsedilmiş ise de davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde bu bağımsız bölümlerin kat irtifaklarının yapıldığının ve tapuda gözüktüklerinin, fakat gerçekte fiilen zeminde böyle yerlerin olmadığının beyan edildiği anlaşıldığından fiilen zeminde yukarıda numaraları belirtilen bağımsız bölümlerin var olup olmadıklarının araştırılması,muvazaa iddiasının bu delillerle birlikte değerlendirilmesi, daha sonra muvazaa iddiasının kanıtlanması halinde ise son kayıt maliki olan davalı ...’nın TMK"nun 1023.maddesi gereğince iyiniyetli olup olmadığının, gerekirse tanıklar tekrar dinlenerek saptanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacıların temyiz itirazları değinilen yönler itibariyle yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.