1. Hukuk Dairesi 2014/18055 E. , 2017/1519 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 28.03.2017 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz eden davalı ... vekili Avukat, temyiz edilen davacı ... vekili Avukat gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, 362 parsel sayılı taşınmazdaki 2 no’lu bağımsız bölümün maliki iken, davalı ... ile arasındaki ticari ilişkinin teminatı olması için ...’in yanında çalışan diğer davalı ...’i 10/04/2009 tarihinde vekil tayin ettiğini, davalı ...’in yetkilisi olduğu şirkete olan 110.000,00 TL borcunu ödemesine karşılık yine de aleyhine icra takibi yapılarak mallarının haczedildiğini, en son dava konusu 2 no’lu bağımsız bölümünün davalı ... tarafından vekalet görevinin kötüye kullanılarak diğer davalıya devredildiğini öğrendiğini, satış bedeli almadığını, davalıların birlikte hareket ettiğini ileri sürerek, çekişmeli bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile adına tescilini, olmadığı takdirde tespit edilecek rayiç değerin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir.
Davalı ..., çekişmeli bağımsız bölümü resmi senette gösterilen bedel üzerinden satın aldığını, yazlık amacıyla kullanacağını, davacı tarafın inşaat işleri ile uğraşmasından dolayı eğer borca mahsuben bu işlem yapılsa idi resmi senette bu hususun ayrıca yazılacağını, satış işleminin kesinlikle borca teminat amacı ile yapılmadığını, kaldı ki davacı tarafça iddialarını kanıtlayacak mahiyette hiç bir yazılı delil sunulmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalı, davacının rızası ve bilgisi dahilinde çekişmeli bağımsız bölümü devrettiğini, teminat vermek gibi bir amacın olmadığını, iddianın yersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı ...’ın 10/04/2009 tarihli vekaletname ile çekişme konusu 2 no’lu bağımsız bölümün satışı konusunda davalı ...’i vekil tayin ettiği, vekil ...’in çekişmeli taşınmazı 14/04/2009 tarihli akit ile diğer davalı ...’a devrettiği, ... adına dava dışı ...’nın vekaleten temliki aldığı kayden sabittir.
Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince; davacı ...’ın, sahibi olduğu ... plastik isimli işyeri kaşesini kullanmak suretiyle 20/10/2008 tanzim tarihli 60.000,00 TL’lik, 25/10/2008 tanzim tarihli 60.000,00 TL’lik ve 23/12/2008 tanzim tarihli 110.000,00 TL’lik üç adet çek ile 25/11/2008 tanzim tarihli 18.685,00 TL’lik bonoyu keşide ederek davalı ...’in sahibi olduğu ... Pazarlama Dağ. İth. İhr. Tic. Ltd. Şti’ne verdiği, davacı ...’ın anılan şirket ile ticari ilişkisinin ve temlik tarihinde borcunun bulunduğunu kabul ettiği, ancak borcunu ödemesine karşın şirket tarafından aleyhine icra takibi yapıldığı gibi çekişmeli taşınmazın da elinden alındığını iddia ettiği, davalıların ise çekişmeli taşınmaz bedelini ödediklerini savundukları, ne var ki mahkemece satış bedelinin ödenip ödenmediği hususunda hükme yeterli bir araştırma ve incelemenin yapılmadığı anlaşılmıştır.
Şöyle ki, davalı ...’in usulüne uygun olarak sahibi olduğu ... Pazarlama Dağ. İth. İhr. Tic. Ltd. Şti’nin ticari defterlerine delil olarak dayandığı, mahkemece dayanılan ticari defterler üzerinde bir inceleme yapılmadığı, çekişmeli taşınmaz bedelinin davacı ...’ın borcuna mahsup edilip edilmediği, ya da satış bedelinin şirket tarafından davacıya ödenip ödenmediği araştırılmamıştır.
Hal böyle olunca, delil olarak dayanılan ... Pazarlama Dağ. İth. İhr. Tic. Ltd. Şti’nin ticari defterlerinin incelenmesi, taraf delillerinin eksiksiz toplanılması, çekişmeli taşınmazın devri sonrasında davacı ...’ın anılan şirkete borcundan mahsup yapılıp yapılmadığının, ya da şirket tarafından davacıya bir ödemede bulunulup bulunulmadığının tesbiti gerekirken eksik araştırma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetli değildir.
Davalıların temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalı ... vekili için 1.480.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.