10. Hukuk Dairesi 2018/1563 E. , 2018/4642 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-)Dava; 02.03.2005 tarihli trafik-iş kazası sonucu sonucu sigortalıya Kurumca yapılan ... sigorta yardımlarının davalılardan rücuan tahsili istemine ilişkin olup davanın yasal dayanağı olay tarihinde yürürlükte bulunan 506 sayılı Kanunun 9, 10 ve 26. maddeleridir.
Davanın 506 sayılı Kanunun 10. ve 26. maddelerine dayanılarak açılması halinde Mahkemece her iki maddede öngörülen koşulların oluşup oluşmadığının araştırılıp saptanması gerekmektedir. Her iki madde koşullarının oluştuğunun tespiti halinde ise, Dairemizin yerleşmiş görüşüne göre 10"uncu maddenin uygulanma önceliği vardır.
Meydana gelen iş kazası nedeniyle davacı kurumun 506 sayılı Yasanın 9 ve 10 ve 26. maddeye dayalı olarak dava açtığı ve bu kapsamda mahkemece 9 ve 10. madde şartlarının davaya konu olayda gerçekleşip gerçekleşmediği hususları araştırılmaksızın karar verildiği görülmektedir.
506 sayılı Yasanın 9. maddesi - (Değişik : 25.08.1999 - 4447 / 12 md. Y.T. 08.09.1999) “İşveren çalıştıracağı kimseleri, işe başlatmadan önce örneği Kurumca hazırlanacak işe giriş bildirgeleriyle Kuruma doğrudan bildirmekle veya bu belgeleri iadeli-taahhütlü olarak göndermekle yükümlüdür.” düzenlemesini öngörmektedir.
Anılan yasanın 10. maddesine göre ise, 9. maddede öngörülen işe giriş bildirgesini süresinde Kuruma intikal ettirmeyen işverenler hakkında 26. maddede öngörülen sorumluluk halleri aranmaksızın, zararlandırıcı sigorta olayı nedeniyle Kurum tarafından bağlanan gelir ve harcamanın işverenden tahsil edileceğini düzenlemiştir. Yani, davalı işverenin 506 sayılı Kanunun 25.08.1999 tarih ve 4447 sayılı Kanunun 2. maddesiyle değiştirilen ve 08.09.1999 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 9 ve 10. maddesi hükmüne göre rücu alacağından sorumluluğu için; işe giriş bildirgesinin sigortalının, işe başlatılmasından önce verilmemiş olması ve zararlandırıcı sigorta olayının da işe giriş bildirgesinin kuruma verilmesinden önce meydana gelmesi gerekir.
Öte yandan, Mahkemece, 9 ve 10. madde şartlarının gerçekleştiği kanaatine varıldığı takdirde, 506 sayılı Yasanın 10. maddesine dayalı tazmin sorumluluğunun sınırlarının belirlenmesi konusuna çözüm getiren, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, 15.03.1995 T., 1994/800 E., 1995/166 K. sayılı ilamında “...Hal böyle olunca mahkemece yapılacak iş, hak sahiplerinin işverenden isteyebileceği tazminat (tavan) miktarını önce kusur durumunu hiç gözetmeksizin belirlemek ve belirlenen tazminat miktarını geçmemek üzere davalının olaydaki kusursuzluğu dikkate alınarak Borçlar Kanununun 43 ve 44. maddeleri uygulanarak varılacak sonuç uyarınca rücu alacağına hükmetme...” gereği öngörülmüş olup; işverenin sorumluluk sınırlarının belirlenmesinde, kendisinin kusurlu olup olmaması etkili bulunmakta, işverenin kusursuz bulunduğu durumlarda, ilk peşin sermaye değerli gelir miktarı olarak ortaya çıkan tazminat tavanından, Borçlar Kanunu"nun 43 ve 44. maddeleri uyarınca, en az % 50 oranında indirim yapılarak, işverenin sorumlu olduğu tazminat tutarının belirlenmesi gerekmektedir.
Somut olayda, davacı Kurum denetmen raporuyla kazalı Ümmet Yavaş için davalı ..."ın işvereni olduğu bina inşaatı işyeri dosyasından verilen işe giriş bildirgesinin ve varsa yapılan bildiriminin iptal edilmesi gerektiği, ... unvanı ile bir işyeri dosyasının kanun kapsamına alınması gerektiği belirtilmiş, davacı kurum tarafından davalı ..."ın işveren olduğundan bahisle kurum alacağının bir kısmı 10. maddeye dayanılarak yalnızca davalı ..."tan talep edilmiştir. Bu maddi ve hukuki olgular karşısında, Mahkemece sigortalının davalı ... yanında çalışmasına ilişkin olmak üzere davacı Kuruma zamanında verilmiş bir işe giriş bildirgesinin varlığının araştırılması ve bunun için de sigortalının kurumdaki gelire ilişkin tahsis ve sigortalılık şahsi dosyası da getirtilmek suretiyle sigortalı adına davalı işverenden herhangi bir işe giriş bildirgesinin verilmediğine dair tespit yapılmaksızın ve 506 sayılı Kanunun 9 ve 10. madde şartlarının davaya konu olayda gerçekleşip gerçekleşmediği hususları araştırılmaksızın karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2-) Dava, rücuan tazminat istemine ilişkin olup, davacı, dava dilekçesinde 16.330,68 TL"nin tahsilini istemiş, yargılama aşamasında sunulan ıslah dilekçesi ile de 47.724,07 TL gelir ile 1.267,99 TL tedavi giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 506 sayılı Kanunun 10. maddesi gereğince 7.954,01 TL gelir ile 211,33 TL tedavi giderinin yalnızca davalı ..."tan tahsiline karar verilmesini istemiş, Mahkemece 10. madde gereğince yalnızca davalı ..."tan talep edilen toplam 8.165,34 TL"ye ilişkin istem gözönünde bulundurulmaksızın davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bilindiği üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu 176 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olan ıslah; taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan bir yöntem olup; iddiayla savunmanın genişletilmesi yasağının istisnaların biridir (Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, B. 6, C. IV, ... 2001, s. 3965).
Islah müessesesi, dava değiştirme, başka deyişle iddia ve müdafaanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağını bertaraf eden bir imkan olmakla; bu suretle, aslında yasal itirazla karşılaşabilecek olan herhangi bir taraf muamelesi, ıslah kurumunun yardımıyla artık bu itirazı davet etmeksizin yapabilmektedir (Prof. Dr. Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, C. I, II, B. 5, ... 1992, s. 534). Yine, müddeabihin (davada talep olunan miktarın) artırılıp artırılmayacağı hususu da bir usul işlemi olup, ıslahın konusudur (Kuru: C. IV, s. 4035).
Mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki ilkeler doğrultusunda, ıslah ile talep edilen miktar gözetilmeden eksik rücu alacağına hükmedilmesi isabetsiz bulunmuştur.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı biçimde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 14.05.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.