
Esas No: 2017/984
Karar No: 2017/1477
Karar Tarihi: 27.03.2017
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2017/984 Esas 2017/1477 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu kaydında düzeltim davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, Tapu sicil kaydının düzeltilmesi isteğine ilişkindir.
Davacı ... Müdürlüğü, adı-soyadı ve baba adı aynı olan iki ayrı ..."in taşınmazda pay sahibi iken sehven aynı kişi zannıyla paylarının birleştirilerek, 1939 doğumlu olan ... payının ortadan kaldırıldığını, 18 parsel sayılı taşınmazda (imar sonucu 289 ada 1 parsel) paydaş kılınmadığını, ileri sürerek, maddi hatanın her iki ... paylarının ayrı ayrı gösterilmek suretiyle tapu kaydının düzeltilmesiyle giderilmesi isteğinde bulunmuştur.
Bir kısım davalılar vekili, beyanda bulunmak için süre talep etmiş, sonra da esaslı savunmada bulunmamıştır.
Mahkemece, Tapu Sicili Tüzüğü"nün 85. maddesi hükmü gereğince dava açılmadan önce ilgililerin düzeltim konusunda olurlarının alınması gerektiği, eğer olurları mevcut olmaz ise dava açılması gerektiği, bu hususun dava şartı olup dava açılmadan önce ikmal edilmediği gerekçesi ile dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, kadastro çalışmaları sonucunda 29.08.1980 tarihinde kök parsel 114 ada 18 parselin 398/6430 hissesinin 1939 doğumlu ..., 455/6430 hissesinin ise 1952 doğumlu ... adına tespit gördüğü, 05.03.1985 tarihinde ad-soyad-baba adı benzerliğinden dolayı aynı kişi oldukları zannıyla hisselerinin birleştirildiği ve böylece 1939 doğumlu ..."in taşınmazda bulunan 398/6430 hissesinin ketmedildiği, kök parselin 16.02.2001 tarihinde imar görmesi sonucu 289 ada 1 parsel ile dava dışı 276 ada 4 ve 5 parseller oluştuğu, imar parseli olan 1 parselin 29/4902 hissesinin 1952 doğumlu ... adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
Davacı, 1939 doğumlu ... ile 1952 doğumlu ..."in kök parselde bulunan hisselerinin hatalı olarak birleştirildiğini ileri sürerek imar sonucu oluşan 1 parselde 1952 doğumlu ... adına kaydedilen 29/4902 hissenin her iki ..."in de hisselerini gösterecek şekilde düzeltilmesi istemiyle Türk Medeni Kanununun 1025 ve 1007. maddesine dayanarak eldeki davayı açmıştır. Her ne kadar tapu iptali ve tescil isteme hakkı kayıt maliki veya onun mirasçılarına ait ise de Hazinenin Türk Medeni Kanununun 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan sorumlu olduğu, eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu da kuşkusuzdur.
Bilindiği üzere, Tapu Sicili Tüzüğünün 85. maddesinde belgelere aykırı tescil ve yazımın düzeltilebilmesi için ilgililerin yazılı olurlarının alınması gerektiğine değinildikten sonra belgeye aykırı yazımın veya tescilin düzeltilmesine ilgililerden birisinin yazılı olurunun bulunmaması halinde Tapu Müdürünün Defterdarlık veya Mal Müdürlüğünden düzeltmek için dava açılmasını isteyebileceği, Hazine avukatı bulunmayan yerlerde bu düzeltmeler için re"sen dava açılabileceği; 86. Maddesinde de yapılacak düzeltmeler hatalı yazımdan sonra hak sahibi olmuş kişilerin hakkını etkileyeceği nitelikte ise bu hak sahiplerinin de yazılı olurlarının aranacağı hükme bağlanmıştır.Hazinece Türk Medeni Kanununun 1007. maddesinde öngörülen sorumluluk nedeniyle açılan iptal davalarında Hazine yönünden aktif dava ehliyetinin bulunduğu Yargıtay"ın istikrar kazanmış içtihatlarında kabul edilmekte ise de, Tapu Müdürlüğü yönünden değinilen maddede öngörülen koşullar dışında dava açma hakkı bulunmamaktadır.
Nitekim, somut olayda Tapu Müdürlüğü yukarıda değinilen tüzük hükümlerini gözeterek taraflara yazılı tebligatta bulunmuş, ancak tarafların yazılı muvafakatı sağlanamamış, bir sonuç alınamamıştır. O halde dava şartının gerçekleşmediği yönündeki gerekçe yerinde değildir.
Hal böyle olunca; mahkemece işin esasına girilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile bu yönden hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 27.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.