10. Hukuk Dairesi 2016/2665 E. , 2018/4640 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın ... yönünden kabulüne, diğer davalılar yönünden zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-) Dava; 28.04.2005 tarihli trafik kazasında ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelir nedeniyle uğranılan Kurum zararının tahsili istemine ilişkin olup, 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 39. maddesinde; “Üçüncü bir kişinin kastı nedeniyle malül veya vazife malülü olan sigortalıya veya ölümü halinde hak sahiplerine, bu Kanun uyarınca bağlanacak aylığın başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı için Kurum zarara sebep olan üçüncü kişilere rücu edilir” düzenlemesi getirilmiş ise de, söz konusu düzenlemenin anılan kanunda, yürürlüğü öncesinde gerçekleşen olaylardan kaynaklanan rücuan tazminat davalarında uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı ve genel olarak kanunların geriye yürümemesi kuralı karşısında, davanın yasal dayanağı 1479 sayılı Kanunun 63 ve 70. maddeleridir.
... Kanununun 70/2 maddesi hükmünde; bu kanuna dayanılarak Kurumca açılacak rücu davalarının 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğu öngörülmüş olup, zaman aşımına ilişkin bu hüküm, “özel hüküm” niteliğini taşımakla genel hükümlere göre uygulama önceliğine haiz olup, zamanaşımının hangi tarihten itibaren işlemeye başlayacağı konusunda; anılan madde hükmünde açıklık bulunmaması karşısında; başlangıç tarihinin belirlenmesinde “zamanaşımının alacağın muaccel olduğu zamandan başlayacağı”na ilişkin Borçlar Kanununun 128. maddesi hükmü esas alınmalıdır.
... Kanununun 63. maddesine göre tanınan rücu hakkı; hukuki nitelikçe, halefiyet ilkesine dayandığına ilişkin yasada açık bir hüküm bulunmaması nedeniyle kanundan doğan, Kurumun sigortalı ya da hak sahiplerine tanınan haktan bağımsız olarak kullanılabileceği basit rücu hakkı vasfındadır. Bu bağlamda; belirtilen nitelikteki bağımsız rücu hakkının; başkasına ait bir borcu ödeyen kişinin mal varlığında meydana gelen eksilmeyi gidermeye yönelik tazminat niteliğinde yeni bir talep hakkı olması itibariyle de; bu hak, rücu hakkı sahibinin şahsında doğduğu anda, alacak muaccel hale gelecek ve yeni bir zamanaşımı süresi de bu tarihten işlemeye başlayacaktır.
Hal böyle olunca; ...’un rücu alacağı; sigorta olayının meydana gelmesiyle değil, gelir ya da aylık bağlanmasının onaylandığı masrafın yapıldığı tarihte muaccel olacak ve yasada öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresi de bu tarihten işlemeye başlayacaktır.
Eldeki dosyada; hak sahiplerine ödenen peşin sermaye değerinin onay tarihi 08.09.2005 tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresinin dava tarihi olan 01.08.2013 tarihi itibariyle dolmadığı anlaşılmakla; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davalılardan ... ve ... Mobilya San. Tic. Ltd. Şti. yönünden zamanaşımı süresinin dolduğundan bahisle davanın reddine dair verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
2-) Dava, rücuan tazminat istemine ilişkin olup, davacı, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000 TL"nin tahsilini istemiş, yargılama aşamasında dava açılırken saklı tutulan fazlaya ilişkin haklar kapsamında sunulan ıslah dilekçesi ile de 53.290,51 TL’nin tahsiline karar verilmesini istemiş, Mahkemece ıslah dilekçesi gözönünde bulundurulmaksızın dava dilekçesinde talep edilen miktarın tahsiline karar verilmiştir.
Bilindiği üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu 176 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olan ıslah; taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan bir yöntem olup; iddiayla savunmanın genişletilmesi yasağının istisnaların biridir ( Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, B. 6, C. IV, ... 2001, s. 3965).
Islah müessesesi, dava değiştirme, başka deyişle iddia ve müdafaanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağını bertaraf eden bir imkan olmakla; bu suretle, aslında yasal itirazla karşılaşabilecek olan herhangi bir taraf muamelesi, ıslah kurumunun yardımıyla artık bu itirazı davet etmeksizin yapabilmektedir (Prof. Dr. Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, C. I, II, B. 5, ... 1992, s. 534). Yine, müddeabihin (davada talep olunan miktarın) artırılıp artırılmayacağı hususu da bir usul işlemi olup, ıslahın konusudur (Kuru: C. IV, s. 4035).
Mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki ilkeler doğrultusunda, ıslah ile talep edilen miktar gözetilmeden dava dilekçesinde yazılı miktar esas alınarak rücu alacağına hükmedilmesi isabetsiz bulunmuştur.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı biçimde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 14.05.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.