10. Hukuk Dairesi 2016/6194 E. , 2018/4638 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, ödeme emirlerinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacının 2002/10 - 12, 2003/9 - 12, 2004/01 - 05 arası dönemlere ilişkin prim borcu nedeniyle ödeme emirlerinin iptali istemine ilişkin davada, zamanaşımı nedeniyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 6183 sayılı Kanunun 58. maddesine göre; kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi (7) gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu nezdinde itirazda bulunabilir. İtiraz etmezse borç kesinleşmiş olur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 10.04.2001 gün ve 2002/21-201 E. - 2002/297 K.; 24.03.2004 gün ve 2004/10-164 E. - 2004/170 K. sayılı kararlarında da benimsendiği üzere itiraz davası için öngörülen yedi (7) günlük sürenin hak düşürücü nitelikte olduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır. Hak düşürücü süre, niteliği itibariyle defi değil, bir itiraz olup; sonuçlarını kendiliğinden meydana getirir ve resen göz önünde tutulmalıdır.
Kurum alacağı için 6183 sayılı Kanunun 55. maddesi uyarınca düzenlenip, tebliğ edilen ödeme emrine karşı borçlu, anılan Kanunun 58. maddesi uyarınca 7 gün içinde iş mahkemesine itiraz davası açabilir.
Anılan madde metninde, itirazın, “vergi itiraz komisyonuna yapılacağı” hükmü yer almakta ise de, mülga 506 sayılı Kanunun 80. maddesinin “Kurum alacaklarının tahsilinde 21.07.1953 tarih ve 6183 sayılı Kanunun uygulanmasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde, alacaklı Sigorta Müdürlüğünün bulunduğu yer İş Mahkemesi yetkilidir” düzenlemesi ve yürürlükte bulunan 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinin “Kurumun prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunun uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde, Kurumun alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesi yetkilidir” hükümleri ile birlikte davalı Kurum bünyesinde 6183 sayılı Kanunun itiraz mercii olarak belirttiği vergi itiraz komisyonunu bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde, maddede belirtilen vergi itiraz komisyonuna itiraz yolunun; ... Güvenlik Kurumu alacaklarının tahsili yönünden 6183 sayılı Kanunun uygulanmasından doğacak uyuşmazlıklarda, iş mahkemesine dava açılması gerekmektedir.
Nitekim, bu husus Hukuk Genel Kurulunun 26.04.2006 gün ve 2006/21-198 E. - 2006/249 K. sayılı kararında da belirtilmiştir.
Uyuşmazlığın çözümü için Anayasal “Hak Arama Özgürlüğünün” de değerlendirilmesi gerekmektedir.
2709 sayılı T.C. Anayasası’nın “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40. maddesi uyarınca; “... ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.”
Maddeye 03.10.2001 tarihli 4709 sayılı Kanunun 16. maddesi ile eklenen 2. fıkra uyarınca “Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilerine başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır”.
Bu bağlamda, anılan madde hükmüyle hak arama özgürlüğü Anayasal bir kurum olarak, diğer temel haklar gibi düzenlenmiş ve ... güvencesine bağlanmış, ...’da kişinin hak arama özgürlüğü ile kişilik değerleri güvence altına alınmıştır.
Vatandaşlara hak arama özgürlüğü konusunda anayasal bir hak tanınırken, Devlete de, onların bu haktan yararlanmayı sağlayacak şartları hazırlama görevi yüklenmiştir. Devlet için öngörülen bu zorunluluk ilgilinin Anayasal haklar içinde yer alan hak arama özgürlüğünün yaşama geçirilmesini sağlayacaktır.
Bu anayasal görevin yerine getirilmesi için getirilen yasal düzenlemeler ve kurulan kurumların görevleri de bu bilinçle değerlendirilmelidir.
Bu kapsamda, Anayasal teminat altına alınmış hak arama özgürlüğünden bahsedebilmek için, Devletin işlemlerinde işleme karşı başvuru yollarını ve süresini açıkça, vatandaşında kuşku ve tereddüt uyandırmayacak şekilde göstermesi gerekmektedir.
Bu görevin yerine getirildiğinin kabulü için, Kurum alacaklarının tahsiline yönelik işlemlerin tamamında ilgili mevzuatın vergi alacaklarının tahsili ile Kurum alacaklarının tahsiline ilişkin olarak uygulanmasındaki farklılıklar da dikkate alınarak ilgiliye, işleme karşı, başvurabileceği kanun yolu ve süresinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
Somut olayda; ödeme emirlerinin tebliğ tarihinin 09.09.2015 olduğu, davacının 14.09.2015 tarihini içeren 18.09.2015 havale tarihli dilekçe ile davalı kuruma itirazda bulunduğu, itirazın reddine ilişkin 01.10.2015 tarihli kararın davacıya tebliğ edildiğine dair herhangi bir evrakın dosya kapsamında bulunmadığı, davacının işbu davayı 16.10.2015 tarihinde açtığı ve mahkemece, davanın esasına girilmek suretiyle, zamanaşımı nedeniyle davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmış ise de; mahkemece öncelikle davacının 6183 sayılı Kanunun 58. maddesi ile öngörülen itiraz hakkını kullanabilmesi için, ödeme emirlerinin yedi günlük süre içinde iş mahkemesine dava açabileceği ihtaratını da içeren şekilde usulüne uygun olarak düzenlenmiş olup olmadığı ile davaya konu ödeme emirlerinin tebliğ tarihlerinin araştırılması gerekmekte olup; yasada, dava açılmadan önce Kuruma başvuru yapılarak, başvurunun reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açılabileceği, keza başvuruda geçirilecek sürenin zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesabında dikkate alınmayacağının belirtilmiş olması karşısında, kuruma süresinde müracaat olup olmadığı, süresinde müracaat olması halinde kurumun red cevabi yazısının hangi tarihte davacıya tebliğ edildiği hususları araştırılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 14/05/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.