11. Hukuk Dairesi 2015/11084 E. , 2016/2610 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada... Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 31/12/2014 tarih ve 2014/539-2014/645 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı tarafından müvekkili aleyhine açılan rücuen tazminat davasında verilen kabul kararı üzerine davalı tarafından başlatılan icra takibinde borcun müvekkili tarafından ihtirazi kayıtla ödendiğini, akabinde Yargıtay tarafindan mahkeme kararının haksız olduğuna karar verilmesi üzerine müvekkili yönünden davanın reddedildiğini, icra dosyasına ödenmiş bulunan paranın 25/06/2013 tarihinde müvekkiline iade edildiğini ileri sürerek, icra dosyasına yatan 31.772,00 TL" nin yatırıldığı tarihten iade edildiği tarihe kadarki yasal faizi kadar uğranılan zarardan şimdilik 10.000,00 TL"nin davalıdan tahsilini talep etmiş, 14/04/2014 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 12.720,16 TL"ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, icra dairesine yatırılan tutarın yatırılan tarihten iade edildiği tarihe kadar yasal faizinin istenebileceği gerekçesi ile davanın kabulüne, 12.720,16 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, alacak istemine ilişkin olup, mahkemece yazılı geekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “Fazla Verilen Paranın Geri Alınması” başlıklı 361. maddesi, “İcra dairelerince borçludan fazla para tahsil olunarak alacaklıya verildiği yahut yanlışlıkla bir tarafa para tediye olunduğu hesap neticesinde anlaşılırsa verilen para ayrıca hükme hacet kalmaksızın o kimseden geri alınır” şeklinde emredici bir düzenlemeyi içermektedir.
Belirtilmelidir ki; 361. madde hükmü, ilamlı veya ilamsız tüm icra takiplerinde, her ne sebeple olursa olsun, borçludan fazla para tahsil edilen her durumda uygulama yeri ve alanı bulan, özel bir hükümdür (Yargıtay HGK"nın 24.06.2009 gün ve 2009/17-242 E.-2009/290 K.sayılı ilamı).
Aynı Kanun"un "İcranın İadesi" başlıklı 40/2. maddesi, "bir ilâm hükmü icra edildikten sonra bölge adliye mahkemesince kaldırılır veya yeniden esas hakkında karar verilir ya da Yargıtayca bozulup da aleyhine icra takibi yapılmış olan kimsenin hiç veya o kadar borcu olmadığı kesin bir ilâmla tahakkuk ederse, ayrıca hükme hacet kalmaksızın icra tamamen veya kısmen eski hâline iade olunur" hükmünü içermektedir.
Açıktır ki, burada, icra müdürüne kanun tarafından verilmiş, özel bir görev ve daha da önemlisi cebri icra gücünün kullanılması kapsamındaki bir yetki söz konusudur. İcra müdürü, dayanağı ve şekli ne olursa olsun, girişilmiş bir icra takibinde, borçludan tahsil edilen paranın, tahsili gerekenden daha fazla olduğunu hesap sonucunda belirlediği durumlarda, cebri icra gücünü kullanarak, fazla tahsilatı borçluya geri verecektir.
Tehir-i icra talebinde bulunulmaması nedeniyle, alacaklının icra takibine devam etmesi ve icra dosyasına yatırılan parayı tahsil etmesi, yasadan kaynaklanan hakkın kullanılması olarak kabul edilmelidir. Tüm bu işlemlerden dolayı alacaklıya kusur izafe edilemeyeceği de açıktır. Alacaklının icra prosedürü içinde aldığı parayı, icra dosyasına yatırmakla yükümlü olduğu tarihten sonra iade etmesi halinde, geç kaldığı dönem itibariyle kusurlu olduğu ve bu döneme ait zararın alacaklıdan istenebileceği de kabul edilmelidir.
Şu hale göre, İİK"nın 40/2. maddesi gereğince paranın icra dosyasına iade edilmesi konusunda icra dairesince gönderilen muhtıradaki son gün itibariyle paranın iade edilmesi gerektiği, bu tarihten sonra iade edilmesi durumunda, geç kalınan dönem için zararın oluştuğunun kabulü gerekir.
Somut olayda, muhtıranın 23.06.2011 tarihinde davalı tarafça tebellüğ edildiği savunulmuş olup, buna da bir itiraz bulunmadığına göre, paranın 25.06.2013 tarihinde ve süresinde iade edildiği açık olup, mahkemece, davalının hükmün infazı sırasında tahsil ettiği parayı İİK"nın 40/2. maddesi uyarınca icranın eski hale iade prosedürü içinde süresi içerisinde icra dosyasına yatırdığının kabulü ile davanın reddedilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün temyiz eden davalı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 09/03/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.