23. Hukuk Dairesi 2018/1047 E. , 2020/4272 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacılar vekili, takibin dayanağı olan kredi sözleşmesindeki kefalet miktarının imza anında belirtilmemiş olduğundan kefil sıfatına haiz davacılar açısından sözleşmenin geçersiz olduğunu, davalının yetkisini aşarak 10.000.000.000,00 TL olan kredi limitini 45.000.000.000,00 TL olarak sonra da irade hilafına aykırı şeklinde doldurduğunu, esaslı unsurlardaki tahrifat nedeni ile kredi sözleşmesi geçersiz hale geldiğini, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde, ana para açısından azami kredi limiti olan 10.000.000.000 TL"nin yarısı oranında kredi kullandırılabileceğinden takibin 5.000.000.00 TL kısmı dışındaki bölümünün ve faiz oranının fahiş olduğunu, tahrifatın açıklığına rağmen 45.000.000.00 TL kredi limitinin geçerli olacağına hükmederse A4-2. Maddesi uyarınca anaparanın 22.500.000.00 TL olacağı göz önüne alınarak takibin 33.500.000.000 TL"lik kısmı ile faiz oranının fahiş olduğunu ileri sürerek, davacıların fahiş ana para ve faiz talepleri açısından borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı kooperatif vekili, taraflar arasında Mihalıççık İcra Hukuk Mahkemesi"nde görülmekte olan takibin iptali konulu bir davanın görülmesi sebebiyle dava şartlarının bulunmadığını, davaya konu Tarım Kredi Kooperatifleri Kredi Genel Sözleşmesinin ilam niteliğinde olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 14.03.2016 tarihli 2015/9527 Esas, 2016/1569 Karar sayılı ilamı ile; sözleşmedeki temlik kaydı ve özellikle kredi genel sözleşmesi 22. maddesi birlikte değerlendirildiğinde, davalı kooperatifin davacılar aleyhine takip başlatmakta haklı olup olmadığı ve anılan sözleşme uyarınca Ziraat Bankası tarafından davalı kooperatif hesabından herhangi bir kesinti veya tahsilat yapılıp yapılmadığının araştırılarak banka tarafından böyle bir kesinti veya tahsilat yapılması halinde kooperatifçe icra takibine geçilebileceği, aksi halde ise kooperatifin takip başlatıp başlatamayacağı konuları üzerinde durularak, sonucuna göre husumetin doğru tayin edilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmasına, bozma nedenine göre, taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda; davalı kooperatifin takip başlatmakta haklı olduğu, bankaya herhangi bir borcun temlik edilmediği ve icra takibi yapma konusunda bankanın yetkisinin bulunmadığı, hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2- Dava, menfi tespit istemine ilişkindir. Dava dışı borçlu ve davacı kefiller ile davalı kooperatif arasında, 17.02.2004 tarihinde Tarım Kredi Kooperatifleri Kredi Genel Sözleşmesi imzalanmış, davacı kefiller kredi sözleşmesindeki kefalet miktarının imza anında belirtilmediği sonradan doldurulduğunu, sözleşmenin kendileri açısından geçersiz olduğunu yargılama sırasında savunmuşlardır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 583/1. maddesi “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” hükmünü içermektedir. Yine mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 484. maddesi, “Kefaletin sıhhati, tahriri şekle riayet etmeğe ve kefilin mes"ul olacağı muayyen bir mikdar iraesine mütevakkıftır.” hükmünü içermekte ve buna göre, kefaletin geçerli olması için yazılı şekilde yapılması ve kefilin sorumlu olacağı miktarın belirtilmesi gerekmektedir. Yazılı şekil şartının sebebi kefilin sorumlu olduğu miktarı bilerek kefalet senedini imzalamasıdır. Dava konusu kredi ile ilgili ceza mahkemesince yargılama yapılmış sözleşmenin düzenlenme tarihinde kredi miktarının yazılmayarak boş bırakıldığı boş bırakılan kısmın daha sonradan doldurularak açığa imzanın kötüye kullanılması suçunun işlendiği ve verilen cezanın kesinleştiği anlaşılmıştır. Maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır. Tüm bu hususlar değerlendirildiğinde kefalet miktarının kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihte boş olduğu bu kısmın sonradan düzenlendiği ceza mahkemesi dosyası ile sabit olduğundan TBK’nun 583. maddesi ve mülga BK’nun 484 maddesinde kredi sözleşmelerinde kefalet miktarının yazılı olması geçerlilik şartı olması nedeniyle davacıların terditli taleplerinden ilki olan bahse konu kredi sözleşmesi nedeniyle borçlarının bulunmadığının tespitine yönünde davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, aşağıda dökümü yazılı harcın davalıdan alınmasına, peşin alınan harcın istek halinde davacılara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 14.12.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.