19. Hukuk Dairesi 2014/13974 E. , 2015/11116 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vek.Av... gelmiş, diğer taraftan kimse gelmemiş olduğundan, onun yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-KARAR-
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında imzalanan 31.03.2003 başlangıç ve 04.07.2017 bitiş tarihli akaryakıt bayilik sözleşmesi ile 31.03.2003 tarihli asgari alım taahhüdü kapsamında davalının 31.03.2003-31.03.2010 tarihleri arasında eksik alım gerçekleştirdiğini, taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin 31.03.2010 tarihinde sona erdiğini belirterek, davalının eksik alımı nedeniyle müvekkilinin uğradığı 1.450.000 .. kar mahrumiyeti alacağının şimdilik 20.000 USD kısmının bankaların yabancı paralara uyguladıkları en yüksek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının müvekkiline.. Bölgesinin dağıtımını vereceğini sözlü olarak beyan edip sözleşme baskısı altında taahhütnameyi almış olduğundan geçersiz olduğunu, müvekkili şirkete satış taahhüdüne güvenerek herhangi bir yatırım kredi vermediğini, davacı tarafından verilen beyaz ürünün yapılan analizinde ürünün ayıplı olduğunun tespit edildiğini, müvekkilinin katıldığı ihaleleri bu sebeple kaybettiğini, kamu ihalelerine katılmasının yasaklandığını, davacı şirketin taahhütnamede belirtilen iki yıl taahhüt edilen miktarda ürün satılmaması durumunda sözleşmeyi fesih hakkını kullanmadığını, davacı tarafın kar mahrumiyetini hangi miktar üzerinden hesap ettiğinin belli olmadığını ileri sürerek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılamada toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, 31.03.2003 tarihinde yürürlüğe giren bayilik sözleşmesinin davalı tarafından 17.06.2010 tarihli ihtarnamesi ile 18.09.2010 tarihine kadar yürürlükte kaldığı, bu tarihte ..Kurulu"nun tebliği doğrultusunda feshedildiği, davalının sözleşmenin ilk başlangıcından itibaren taahhüt miktarına uygun bir mal çekmemesi nedeniyle davacının 01/12/2003 tarihli yazı ile taahhüde uymasını talep etmiş ise de, davanın açıldığı tarih olan 03/03/2011 tarihine kadar geçen yaklaşık 8 yıllık süre içerisinde başkaca bir ihbar veya ihtar çekmediği yada dava açmadığı, sözleşme ve taahhütnamede davalının üst üste iki yıl taahhüt ettiği miktarı satamadığı takdirde, davacının tek taraflı olarak sözleşmeyi feshedebileceğinin düzenlendiği, 7,5 yıllık bir süreçte taahhüt edilen ile satın alınan arasındaki gerçekleşme oranının %33, hata payının ise %67 olduğu, davaya konu pazarda taahhüt edilen miktarda malın satılabilmesinin mümkün gözükmediği, dolayısıyla taahhütnamede öngörülen satışın afaki olduğu..Kurumunun kararlarında ve raporlarında da belirtildiği üzere, bayilik sözleşmelerinde yer verilen minimum satış sınır getirmesine ilişkin hükümlerin ilk bakışta bayilerin satışlarının arttırılması yönünde rekabetçi bir baskı yaratabileceği izlenimi uyandırdığı, ancak uygulamada bayilik ilişkisini sona erdirmek isteyen ve sözleşmelerde öngörülen satış tonajını gerçekleştiremeyen bayilerin tazminat yoluyla yeniden sözleşme yapmaya zorlanması yönünde
kullanıldığı, bu yolla bayilik sözleşmesinde öngörülen rekabet yasağının kapsamının fiilen genişlediği belirtilerek muafiyet tanınmaması gerektiğinin karar altına alındığı gözönünde tutularak, davacının davalı tarafından satış taahhüdüne ilk sözleşmenin kurulduğundan itibaren aykırı davranmasından sonra 01/12/2003 tarihinde çekilen ve tebliğ edildiğine ilişkin belge ibraz edilemeyen yazı dışında davacının davalıya yönelik her hangi bir ihtar, ihbar, yada dava açmaksızın davalının satış yaptığı miktarı zımni olarak kabul ederek sözleşme ilişkisini sürdürmesi ve sözleşme davalı tarafça fesih edildikten sonra yaklaşık 8 yıllık bir süre geçtikten sonra sözleşmeye dayanarak davalının alım taahhüdüne aykırı davrandığı iddiasıyla dava açmasının MK"nın 2. maddesindeki hakkın açıkça kötüye kullanılması olarak kabul edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 16.09.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.