18. Hukuk Dairesi 2014/384 E. , 2014/2953 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Malatya 2. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 11/09/2012
NUMARASI : 2012/726-2012/925
Dava dilekçesinde, kayyımlık kararının kaldırılması istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde; dava konusu 2 parsel sayılı taşınmazın hissedarlarından "A. S.."nin nerede olduğu, sağ mı ölü mü olduğu, mirasçılarının bulunup bulunmadığı belli olmadığından 3561 sayılı Yasa uyarınca Malatya Defterdarının kayyım atandığını, ancak davacının taşınmaz hissedarı olan Ali"nin mirasçısı olduğunu dolayısıyla kayyımla idareye gerek kalmadığını belirterek kayyımlık kararının kaldırılmasını istemiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
3561 sayılı Kanunun amacı 1. maddesinde “Bu Kanunun amacı, bir kimsenin uzun süreden beri bulunamaması veya oturduğu yerin bilinememesi nedeniyle malvarlıkları üzerinde Hazine menfaatinin korunmasını sağlamak üzere; mahallin en büyük mal memurunun kayyım olarak atanması, yetkileri, yetki devri, kayyımlık mallarının yönetimi ve giderleri, kayyım ve görevli personele ödenecek ücretler ile diğer hususlara ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” biçiminde açıklanmıştır. Anılan Kanunun 2. maddesinde ise “22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 427 nci maddesine göre, bir kimsenin uzun süreden beri bulunamaması veya oturduğu yerin bilinememesi veya ortada bulunmayan ve miras açıldığında sağ olup olmadığı ispatlanamayan mirasçının payının resmen yönetilmesi amacıyla kayyım atanmasının gerektiği hallerde, vesayet makamı; bu kimselerin malları üzerinde Hazinenin hak ve menfaati bulunup bulunmadığını, mahallin en büyük mal memurluğundan araştırır. Hazinenin hak ve menfaatinin söz konusu olduğunun anlaşılması hâlinde, mahallin en büyük mal memurunu yönetim kayyımı tayin eder.” hükmü öngörülmüştür.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 477. maddesinde ise "Temsil kayyımlığı, kayyımın yapmakla görevlendirildiği işin bitirilmesiyle sona erer. Yönetim kayyımlığı, kayyımın atanmasını gerektiren sebebin ortadan kalkması veya kayyımın görevden alınmasıyla sona erer.”hükmü yer almaktadır.
Somut olayda; dava konusu taşınmazın maliklerinden "A. S.."nin nerede olduğu, sağ mı ölü mü olduğu, mirasçılarının bulunup bulunmadığı belli olmadığından 3561 sayılı Yasa uyarınca Malatya Defterdarının kayyım tayin edildiği, taşınmazın kadastro tutanaklarına göre "A.S.."nin 1953 yılında öldüğü, 2 parsel sayılı taşınmazdaki ortaklığın satış suretiyle giderildiği, "A.S.."nin hissesine isabet eden miktarın kayyım hesabına bankaya yatırıldığı, davacının taşınmaz hissedarı "Ali Sevimli"nin mirasçısı olduğunu ileri sürerek 08.01.1945 tarihinde ölen Halil oğlu "A.S.."e ait veraset ilamı sunduğu, taşınmaz hissedarı olan "A.S..i" ile davacının miras bırakanı olan "A. S.."in aynı kişi olduğu ve dolayısıyla taşınmaz hissesinin idaresi için kendisine kayyım tayin edilen "A. S.."nin mirasçısının davacı H.. K.. olduğu olgusunun nüfus kaydı ve mirasçılık belgesi gibi resmi belgelerle kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır. Dava, 3561 sayılı Kanun uyarınca kendisine kayyım tayin edilen taşınmaz hissedarı "A.S.."nin öldüğü ve mirasçısının belli olduğundan bahisle kayyımlık kararının kaldırılması istemine ilişkindir. Yukarıda yapılan açıklamalar dikkate alındığında taşınmazın hissedarı olan "A. S.." ve mirasçılarının açık kimlik ve adreslerinin belli olmaması, kayyımlık kararının kaldırılması şartlarının mevcut bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla, yukarıda açıklanan nedenler göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde bulunmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulüne, yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunla 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen Geçici 3. maddesindeki atıf nedeniyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 428. maddesi gereğince hükmün BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 24.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.