Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/3404
Karar No: 2021/1672
Karar Tarihi: 23.03.2021

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2018/3404 Esas 2021/1672 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2018/3404 E.  ,  2021/1672 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-BEDEL

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, mirasbırakanı ..."nın ikinci eşi olduğunu, ölümü ile bir kısım eşya ve paranın paylaşıldığını ancak kendisine pay verilmediğini, ayrıca çok sayıda taşınmazını da mirasçıdan mal kaçırmak amacı ile muvazaalı olarak davalılara devrettiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tesciline, davalı ... tarafından 3. kişilere temlik edilen taşınmazların bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalı ..."dan; terekede bulunan 846.587.68-TL"den miras payına isabet eden kısmının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    Davalılar, dava konusu taşınmazların mirasbırakanın evliliğinden önce rızai ... yapılmak sureti ile paylaştırıldığını, dava dilekçesinde belirtilen paranın mirasbırakana değil anneleri ..."ya ait oluğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, temliklerin mal kaçırmak amaçlı olmadığı gerekçesi ile davanın reddine dair verilen kararın istinaf edilmesi üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi davacının istinaf istemini HMK"nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar vermiştir.
    Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 23.03.2021 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı ... vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... vekili Avukat ve davalı ... vekili Avukat gelmedi, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
    -KARAR-
    Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davacının yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 24.11.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalı ... vekili için 3.050.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin ve aşağıda yazılı 23.40. TL
    bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 23.03.2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
    - KARŞI OY -
    Dava, muris muvazaası hukuki sebebine dayalı tapu iptal tescil isteğine ilişkindir.
    İlk derece mahkemesince dava reddedilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince de, temlik tarihinde davacının mirasçı olmaması, mirasçılar arasında ... yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, sayın çoğunluk tarafından karar onanmıştır.
    Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan görüş aykırılığı, murisin yaptığı temlik tarihinde mirasçı olmayan ancak murisin ölüm tarihinde mirasçılık sıfatını kazanan kişinin muris muvazaası nedeniyle dava açıp açamayacağı, bir başka ifadeyle murisin bu davacı aleyhine mal kaçırma iradesinin mümkün olup olmayacağı noktasında toplanmaktadır.
    Öncelikle belirtilmelidir ki, mirasçılar arasında bir taksimden bahsedilebilmek için bütün mirasçılara az veya çok, hak dengesini gözetir bir şeylerin verilmesi gerekmektedir. Aksi halde paylaştırmadan bahsedilemeyecektir. Murisin takim yaptığı tarihte ilk eşi hayattadır ve ona bir şey verilmemiştir. Bu nedenle geçerli bir taksimden bahsedilemeyecektir.
    ... tarihinde henüz evli olmayan ikinci eşten mal kaçırmanın mümkün olup olmadığına gelince, ileride evlenmeyi düşünen ancak ona mal kalmasını istemeyen, bütün mal varlığını önceki eşinden olma çocuklarına veren kişinin kastı diğer delillerle birlikte değerlendirilerek belirlenmelidir. Somut olayda murisin ilk eşinin hastalığı döneminde temliklerin çocuklarına yapıldığı, hatta davacıyla o dönemde görüşmelerin başladığı anlaşılmakla, murisin davacıyla, hasta olan ilk eşinin ölümünden sonra evlenme düşüncesinde olduğunu kabul etmek gerekir. İşte bu nedenle bütün mal varlığını ilk eşinden olan çocuklarına veren murisin iradesi sonradan evlendiği ikinci eşten mal kaçırmaktır.
    Diğer yandan, muris bir kısım mirasçılarından mal kaçırabileceği gibi, terekeden de mal kaçırması mümkündür. Tereke ise murisin ölüm tarihindeki mevcut mal varlığıdır. Dava konusu taşınmazlar temlek edilmeseydi murisin ölümü ile terekede olacaktı ve davacı da yasal hakkını bu mallardan alacaktı. O nedenle murisin ölümü ile terekeye iştirak halinde malik olan davacının aleyhine temlikler yapıldığının kabulü gerekmektedir.
    Öte yandan Dairenin 2016/6514 Esas, 2019/1735 Karar sayılı kararında da belirtildiği gibi “Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 01.03.2000 tarih 2000/1-126 Esas, 2000/143 Karar ilamında da belirtildiği üzere, 01.04.1974 tarih ½ sayılı Yargıtay İnançları Birleştime kararında” bir kimsinen mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla tapu sicilinde kayıtlı taşınmaz malını gerçekte bağışlamak istediği halde, tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıkladığının gerçekleşmesi durumunda saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların görünürdeki satış sözleşmesinin muvazaalı olduğunu ve gizlenen bağış sözleşmesinin de biçim koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek açabilecekleri bu dava hakkının geçerli sözleşmeleri için düzenlenen Medeni Kanunun 565 ve 669. maddelerinin sağladığı haklara etkili olamıyacağı öngörülmüştür.Gerek kararın gerekçesinden, gerekse bağlayıcı olan sonuç bölümünden böyle bir davanın temlikin yapıldığı tarihte mirasçılık sıfatını taşıyanların açabileceğini kabul etme olanağı yoktur.Aksine değinilen kararda belirli bir mirasçı veya mirasçılardan söz edilmeyip genel “mirasçı sözcüğü kullanılmak “miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar”denmek suretiyle temlik tarihinde mevcut ve sonradan ortaya çıkabilecek mirasçılar bakımından ayrım yapılmış değildir. Nitekim 22.05.1987 tarih 4/5 sayılı inançları birleştirme kararının sonuç bölümünde de “mirasbırakanın yaptığı temliki tasarruflardan zarar gören mirasçıların “dava açabilecekleri belirtilmiştir. O halde muvazaalı temlik tarihinde mirasbırakanın başka bir mirasçısının bulunması, mirasçıdan mal kaçırma iradesinin oluşması için yeterlidir. Esasen muvazaalı temlikten bir veya bir kaç mirasçı değil, tüm mirasçıların zarar göreceği aşikardır.
    Öte yandan Türk Medeni Kanunu’nun 580. maddesi uyarınca “mirasçı olabilmek için mirasbırakanın ölümü anında mirasa ehil olarak sağ olmak şarttır.” Başka bir koşul söz konusu olamaz. Yine aynı kanunun 599. maddesinde” mirasçılar, mirasbırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar. Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, mirasbırakanın ayni haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanırlar ve mirasbırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar” hükmü getirilmiştir. Türk Medeni Kanunu’nun değinilen açık hükümleri karşısında bir mirasçının daha önce değil, murisin ölüm tarihinde (mirasın açılma tarihinde)mirasçılığa ehil ve sağ olması esastır. İstikrar kazanmış Yargıtay İçtihatlarında murisin muvazaalı temliki yaptığı tarihteki çocukları ile bundan sonra ana rahmine düşen çocukları arasında dava hakkı yönünden hiç bir fark gözetilmemiştir. Türk Medeni Kanunu’nun 500. maddesinin “evlatlık ve altsoyu, evlât edinene kan hısımı gibi mirasçı olurlar “ hükmü gereğince füruu ve evlâtlık arasında bir ayırım yapmak da olanaksızdır. Bunun yanında mirasbırakanın başka bir mirasçısının muvazaa nedeniyle dava açıp tapu kaydının iptali ile terekeye döndürülmesini sağladığı takdirde temlik tarihinden sonra mirasçı olan kişinin o taşınmaza payı oranında malik olacağı kuşkusuzdur.
    Hâl böyle olunca, muvazaalı temlik tarihinden sonra mirasçılık sıfatı kazanan mirasçıya muvazaa nedeniyle dava açmak hakkı tanınmaması izahı güç bir çelişki oluşturur, muvazaalı işlemlerin hüküm ve sonuçlarına ilişkin ilkelere, Türk Medeni Kanunu’nun açık hükümlerine, sözü edilen inançları birleştirme kararlarına, Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarına ters bir sonuç doğurur. Öyle ise miras bırakanın muvazaalı temlikinden sonra evlât edindiği, veya evlendiği kişinin yahut ana rahmine düşen çocuğunun muris muvazaasına dayanarak tapulu taşınmazlar hakkında açtığı iptal ve tescil davalarında 01.04.1974 tarih ½ sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulama yeri bulacağı, buna bağlı olarak somut olayda da davacının dava açabileceği kabul edilerek, yukarıda açıklanan ilke ve olgular gözetilmek suretiyle işin esasına girilmesi, taraf delillerinin eksiksiz toplanıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir”
    Yukarıda ayrıntısıyla açıklandığı üzere, somut olayda murisin asıl amacının ikinci eş olan davacıdan mal kaçırmak olduğu, davacının da murisin ölüm tarihinde mirasçı olması nedeniyle bu davayı açmakta hakkı ve hukuki menfaati bulunduğu gözetilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği kanaat ve düşüncesinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun onama görüşüne katılmıyoruz.









    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi