MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ


Taraflar arasında görülen davada....Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 09/09/2015 tarih ve 2013/294-2015/256 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosyanın incelenmesinde duruşma için gerekli tebligat giderinin yatırılmamış olması nedeniyle 6100 sayılı Kanun"un geçici 3/2. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK"nın 3156 sayılı Kanun ile değişik 438/1. maddesi gereğince duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, 30.06.2012 vade tarihli, 30.000 TL bedelli senede dayalı olarak müvekkilinin davalılardan alacaklı olduğunu, her ne kadar senet kambiyo vasfında değilse de imzalar açıkça inkâr edilmediğinden borç ikrarını havi bir belge niteliği taşıdığını, davalılar aleyhine başlatılan icra takibine yapılan itirazın haksız olduğunu ileri sürerek itirazın iptalini ve icra inkâr tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, senette keşideci ve alacaklı olarak müvekkili..."ın gösterildiğini, imzanın inkâr edilmemesinin senedi borç ikrarını havi bir belge haline getirmeyeceğini, müvekkillerinin davacıya bir borcunun bulunmadığını savunarak davanın reddini ve kötüniyet tazminatının tahsilini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, keşidecisi ve lehdarı ... olan ve bu nedenle kambiyo senedi vasfında olmayan bonoya dayanarak genel haciz yoluyla ilamsız takip başlatıldığı, ceza dosyasındaki kolluk ifadeleri ve tutanaklar ile dinlenen tanık ifadelerinden senet altındaki imzanın borçlular tarafından atıldığının anlaşıldığı, ancak senet kambiyo senedi vasfında olmadığından taraflar arasındaki asıl borç ilişkisinden bağımsız olarak alacağı ispata elverişli bulunmadığı, davacı alacaklı lehine borç ikrarını içeren bir belge niteliği de taşımadığı, davacının alacağını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine, %20 kötüniyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı, davalılar hakkında..... İcra Müdürlüğünün 2013/8271 Esas sayılı dosyası ile davalılar hakkında genel haciz yoluyla icra takibi başlatmış, borcun sebebini de 30.000 TL"den 2.500 TL"nin ödendiği nakit borç olarak göstermiş, asıl alacak tutarının 27.500 TL olduğunu belirtmiştir. Davalılar genel haciz yoluyla yapılan takibe mesnet senet altındaki imzalarını inkâr etmemişler, senedin geçersiz olduğunu belirterek takibe itiraz etmişlerdir. Mahkemece de senet altındaki imzaların davalılara ait olduğu kabul edilmiştir. Ayrıca 30.000 TL bedelli senette kefil olarak.... görünmekteyse de, isim altındaki .... ile davalı ..."ın vekaletnamedeki kimlik numarası aynı olduğu gibi davalı ... takipte ve davada husumet itirazında bulunmamış, husumeti benimsemiştir.
Alacak iddiasına dayanak yapılan senette keşideci ve lehdar olarak davalı ... görünmekte, bu itibarla senet kambiyo senedi vasfı taşımamakta ise de senet hamili akdi ilişkiyi diğer delillerle de ispatlayabilir. Yürütülen ceza soruşturması çerçevesinde davalı ..., kolluk kuvvetlerine verdiği ifadede "aramızda ticari masraflardan alacak verecek olmasından dolayı ben....firmasında.... isimli şahsa 30.000 TL"lik senet imzaladım, işlerini yaptığımdan dolayı ben de işimin karşılığı olarak miktarını hatırlamadığım para aldım", davalı ... da "tam ne kadar olduğunu bilmiyorum, ancak babamın adına düzenlemişler, beni de kefil olarak imzalattılar, bizi zorlamadılar, aramızda ticari bir ilişki olduğu için biz de imzaladık" şeklinde beyanda bulunmuşlardır. Bu durumda davalıların anılan beyanları ve yukarıda açıklandığı gibi davacının akdi ilişkiyi diğer yasal delillerle ispatlayabileceği nazara alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken senedin kambiyo senedi vasfında olmadığı, borç ikrarını içerir belge niteliği taşımadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
2- Kabule göre de, davacı, dava dilekçesinde yemin deliline dayandığı halde bu delil hatırlatılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması da doğru görülmemiş, kararın bu yönden de bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 07/03/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.