11. Hukuk Dairesi 2015/7763 E. , 2016/2462 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ..... Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 24/03/2015 tarih ve 2014/276-2015/126 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi.... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, asıl davada, müvekkilinin 1968 yılından beri...."da işçi olarak çalıştığını, tasarruflarını .... Şubesi"nde mevduat olarak değerlendirdiğini, 16.05.2001 tarihinde Euro hesabı açtırdığını, hesap cüzdanına göre 2006 yılı Ağustos ayında hesabında 58.332,37 Euro para bulunduğunu, üçer aylık % 2,5 faiz oranlı hesapta parasının tutulduğunu, 2007 yılında şube yetkililerince hesabındaki paranın çekilmiş olduğunun söylendiğini, şikayet sonucu müfettişlerin yaptığı inceleme sonucunda da paranın iade edilmediğini, hesabındaki paranın aynı şekilde işletilmesi durumunda 17.08.2008 tarihinde 60.861,61 Euro"ya ulaşması gerektiğini ileri sürerek, şimdilik 60.861,61 Euro’nun akdi faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 22.03.2010 günlü ıslah dilekçesi ile talebini 61.838,57 Euro"ya yükseltmiş, birleşen davada ise paranın noterlik vekaletnamesi ile çekilmesi nedeniyle noterin de zarardan sorumlu olması gerektiğini ileri sürerek, şimdilik 1.000 Euro"nun kamu bankalarınca Euro cinsinden mevduata uygulanan en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalı noterden tahsilini talep ve dava etmiş; 15.10.2014 harç tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 60.861,61 TL"ye yükselterek diğer davalı ile müteselsil sorumluluğu kapsamında davalı...."tan tahsilini istemiştir.
Davalılar vekilleri, asıl ve birleşen davaların reddini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına ve bilirkişi raporuna göre; zamanaşımı itirazının reddi gerektiği, her iki davalının eylemleri sonucunda davacının bankada olan parasının yetkisiz kişilerce alınarak zarara uğratıldığı, zararın da davalıların her ikisinin fiilleri nedeniyle ve katkılarıyla oluştuğu, oluşan zarardan her iki davalının da sorumlu olduğu gerekçesiyle, davacının davalı... yönünden açtığı asıl davanın, note.... ile tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile 60.861,55 Euro"nun 02.09.2008 dava tarihinden itibaren
Euro cinsinden bir yıllık mevduata kamu bankalarında uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanarak ödeme tarihindeki faizi ile ulaştığı miktarın Euro"nun efektif satış kuru karşılığının ..."ndan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine; davacının birleşen davasında, davalı noter .... ile ilgili açtığı davanın kabulü ile tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile, 1.000 Euro"nun 03.02.2009 dava tarihinden itibaren 59.861,55 Euro için ıslah tarihi 15.10.2014 tarihinden itibaren bir yıllık mevduata kamu bankalarında uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanarak ödeme tarihindeki faizi ile ulaştığı miktarın Euro"nun efektif satış kuru karşılığının ....."tan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalılar vekilleri temyiz etmiştir.
1-Asıl dava, bankacılık işlemlerimden kaynaklanan zararın, zarar sorumlusu olan davalı Banka"dan; birleşen dava ise, davalı noterden tazmini istemlerine ilişkindir.
Hüküm tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK"nın 186. maddesi uyarınca, tarafların tüm delilleri toplanıp inceledikten ve son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra, hakimin, aynı Yasa"nın 298. maddesi uyarınca, kararı gerekçesi ile birlikte yazması ve hüküm sonucunu 297. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne var ki, uygulamada Yasa"nın 294/4 fıkrası hükmüne dayanılarak, zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
Bu gibi hallerde, HMK"nın 297. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara uygun olarak gerekçeli kararın yazılması zorunludur. Esasen, kısa karar yazıp tefhim etmekle davadan el çekmiş olan hakimin, artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması yargılamanın aleniyetine, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa"nın 141. maddesi ile HMK"nın yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksi düşünce ve uygulama yargının, yargıcın ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Somut olayda, davacı bozmadan sonra ıslah dilekçesiyle birleşen davadaki talebini artırmış, aynı dilekçede ayrıca, bozmadan sonra ıslah yapılamayacağından bahisle, mahkemece ıslah talebinin reddedilmesi haline binaen, ıslah dilekçesinin yeni bir dava dilekçesi olarak esasa kaydedilerek, işbu dava dosyası ile birleştirilmesini istemiş ve mahkeme veznesine 15.10.2014 tarihinde başvurma ve ıslah harcı yatırmıştır. Mahkemece, davanın 26.11.2014 tarihli duruşmasında, davacının işbu dilekçesindeki talebi yeni bir dava niteliğinde görülerek, aynı esas üzerinden yargılamaya devam edilerek, bir sonraki duruşmada yeni davaya ilişkin ön inceleme duruşması yapılmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, davacının birleşen davadaki yukarıda bahsi geçen dilekçesi yeni dava dilekçesi olarak kabul edilmiş ise de, ıslah yapılmış gibi hüküm tesis edilmiştir. Bu durum karşısında, kısa ve gerekçeli kararlar arasında çelişki oluştuğundan, yeni bir kısa ve buna uygun gerekçeli karar verilmek üzere hükmün res"en bozulması gerekmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre, davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, usul ve yasaya aykırı hükmün res"en BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 07/03/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.