3. Hukuk Dairesi 2014/2129 E. , 2014/9386 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : MERSİN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/04/2013
NUMARASI : 2007/648-2013/243
Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü;
Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili ile davalının 2006 yılı Ocak ayında tanıştıklarını, müvekkilinin ekonomik sıkıntı içinde olması sebebiyle davalının müvekkiline 20.000 TL para verme teklifini müvekkilinin kabul ettiğini, davalının müvekkiline vermiş olduğu bedele karşılık 15.000 TL bedelli iki senet aldığını, müvekkilinin davalıya sürekli ödeme yapmasına rağmen davalının ne ödeme belgesi ne de senetleri iade etmediğini, davalının aldığı tüm bedelleri görmezden gelerek elinde bulunan iki adet senedin baskısı altında müvekkilinden 65.000 TL talep ettiğini, çaresiz kalan ve ödemelere bir son vermek isteyen müvekkilinin davalı ile protokol tanzim ettiğini, müvekkilinin senetleri alabilmek için aralarındaki protokol kapsamında 65.000 TL bedeli ödediğini, davalının bu şekilde müvekkilinden 45.000 TL fazla para tahsil ettiğini, davalı hakkında suç duyurusunda bulunduklarını, tefecilik suçlaması ile davalı hakkında ceza davası açıldığını da ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla 10.000 TL"nin ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili dilekçesinde; davacının müvekkiline olan 65.000 TL borcu nedeniyle 03.06.2006 tarihinde protokol yaptıklarını, belirlenen tarihlerde davacının borcunu kapattığını, borcunu ödemesi sonucunda müvekkilinde bulunan 2 adet 15.000 TL bedelli senetlerini aldığını, davacının son taksidi ödediği tarih ile dava tarihi arasında 1 yıldan fazla zaman geçtiğini, 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde istirdat talebinde bulunulmadığından davanın reddi gerektiğini, hiçbir şekilde fazla bir tahsilatın sözkonusu olmadığını, gerçek dışı iddialarla ve kötüniyetli olarak açılan davanın süresinde olmadığından ve sabit olmadığından davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davanın 10.000 TL alacak istemine ilişkin olduğu, BK.nun 66. maddesi uyarınca sebepsiz zenginleşme nedeniyle açılan davada 1 yıllık zamanaşımı süresinin bulunduğu, davacının fazla ödemeyi ve muhatabını öğrendiği tarih olan son ödemeden itibaren 1 yıllık sürenin geçtiği gerekçesi ile davalının zamanaşımı itirazının kabulü ile davanın süre yönünden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ve 818 sayılı Borçlar Kanunundaki sebepsiz zenginleşmeye ilişkin maddelerdeki düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir. Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır.
Sebepsiz zenginleşmenin borç doğurmasının nedeni kişinin iradesi dışında malvarlığında bir eksilmenin meydana gelmesidir. Bunun sonucu olarak, taraflar arasında malvarlıkları arasındaki değişim bir sözleşmeye, tarafların açıkladıkları iradeye dayanırsa sebepsizlikten ve sebepsiz zenginleşmeden söz edilemeyeceği gibi, sözleşmeden doğan bir hukuki ilişkinin bulunduğu hallerde taraflar sebepsiz zenginleşmeye dayanan bir talepte bulunamazlar. Nitekim, aynı ilkeler HGK"nun 13.06.2007 tarih 2007/18-330 E.2007/350 K. ve 17.02.2010 tarih 2010/13-93 E. 2010/88 K. 15.02.2010 tarih 2010/13-618 E. 2010/668 K sayılı kararlarında da benimsenilmiştir.
Uyuşmazlığın, taraflar arasındaki ödünç sözleşmesi ve buna bağlı olarak yapılan 03.06.2006 tarihli protokolden kaynaklandığı anlaşıldığından, somut olayda, sebepsiz zenginleşme hükümlerine ilişkin BK. 66. maddesinin uygulanması mümkün olmayıp, sözleşme ilişkisine uygulanması gereken 818 sayılı BK.nun 125. ( 6098 sayılı TBK.nun 146.md) maddesindeki 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanmalıdır. Dava tarihi itibariyle 10 yıllık zamanaşımı süresi henüz dolmamıştır.
Hal böyle iken; mahkemece, işin esasına girilerek hüküm tesis edilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile BK"nun 66. maddesinde yer alan 1 yıllık zamanaşımı süresi esas alınarak davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla; yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine , 11.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.