Abaküs Yazılım
Hukuk Bölümü
Esas No: 2016/637
Karar No: 2016/659

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2016/637 Esas 2016/659 Karar Sayılı İlamı

                    T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2016 / 637

            KARAR NO  : 2016 / 659

            KARAR TR   : 26.12.2016

ÖZET  : 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’nun 12. Maddesinin 11. Fıkrasının (n) bendi uyarınca makam tazminatının ödenmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

                                                          

 

 

K  A  R  A  R

           

Davacı           : F.E.

Vekili              : Av. K.A.

            Davalı             : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

            Vekilleri          : Av. S.A.- Av. Ö.Ş.G.

 

            O L A Y         : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, 1980-1984 yılları arasında Ordu İli, Mesudiye İlçesi, Yeşilce Beldesinde atanmak suretiyle Belediye Başkanı olarak görev yapan davacının, 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’nun 12. Maddesinin 11. Fıkrasının (n) bendi uyarınca makam tazminatının ödenmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin Kamu Görevlileri Emeklilik İşlemleri Daire Başkanlığı’nın 01.12.2009 günlü 43.764.056 sayılı işleminin iptali ile 15.09.2009 tarihinden itibaren yoksun kaldığı makam tazminatının yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle idari yargı yerinde  dava açmıştır.

            ANKARA 13. İDARE MAHKEMESİ:  25.03.2010 gün ve 2010/15 Esas, 2010/370 Karar sayı ile özetle, “…Davacının makam tazminatı ödenmesine dayanak gösterdiği 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’nun 12. Maddesini 11. Fıkrasının (n) bendinin makam tazminatı ile ilgisinin bulunmadığı, davacının kendisine makam tazminatı ödenmesi istemiyle başvuruda bulunduğu 02.11.2009 tarihinde 5434 sayılı Kanunun Ek 68. maddesi yürürlükte olmadığından uyuşmazlığın belediye başkanlarına makam tazminatı ödenmesi hususunu düzenleyen 5510 sayılı kanunun ‘‘5434 sayılı Kanuna İlişkin Geçiş Hükümleri” başlıklı Geçici 4. maddesinin 11. fıkrası hükümleri uyarınca çözümlenmesi zorunludur.

 5510 sayılı Kanunun geçici 4. maddesinin 11. fıkrasında, hangi belediye başkanlarının makam, görev ve temsil tazminatı alacakları hususu açıkça düzenlenmiştir. Söz konusu fıkrada seçimler neticesinde belediye başkanı olarak görev yapmış olanlara makam tazminatı verileceği hükme bağlanmış, seçimler neticesinde belediye başkanı olarak görev yapanların ne şekilde makam, görev ve temsil tazminatı alacakları tartışmaya yer bırakmayacak şekilde ifade edilmiştir.

            Bu itibarla, yürürlükte olan mevzuata göre, yalnızca seçimler neticesinde belediye başkanı olarak görev yapanlara makam tazminatı ve buna bağlı olarak görev ve temsil tazminatı ödeneceği açık olduğundan, yukarıda yapılan açıklamalar ışığında atanmak suretiyle belediye başkanı olarak görev yapan davacıya makam tazminatı ödenmemesi yolunda tesis olunan işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı…” şeklindeki gerekçesi ile davanın reddine karar vermiş, verilen karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.

            DANIŞTAY 11. DAİRESİ: 27.06.2012 gün ve 2010/6497 Esas, 2012/4987 Karar sayılı bozma ilamında; “…davacının makam tazminatından yararlandırılmak istemiyle 02.11.2009 tarihinde davalı idareye başvurduğu, Sosyal Güvenlik Kurumunun 01.12.2009 tarihli dava konusu işlemi ile davacının 5510 sayılı Kanun’un geçici 4. maddesinde belirtilen şartları taşımadığı gerekçesiyle isteminin reddedildiği, davacının başvurusundan önce, 01.10.2008 tarihi itibariyle 5434 sayılı Kanun’un kurallarının yürürlükten kalktığı ve anılan tarihten itibaren 5510 sayılı Kanun’un ilgili maddelerinin yürürlüğe girdiği görülmektedir.

Bu durumda, 5510 sayılı Kanun’un 101. maddesinde bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceğinin kurala bağlandığı göz önüne alındığında; 5510 sayılı Kanunun uygulanmasından kaynaklanan uyuşmazlığın görüm ve çözüm yerinin adli yargı olduğu ve kararın bu nedenle usul hükümlerine uygun olmadığı…” gerekçesiyle temyiz isteminin kabulü ile davanın reddine ilişkin  kararın görev yönünden bozulmasına karar verilmiştir.       

ANKARA 13. İDARE MAHKEMESİ: 28.11.2012 gün ve 2012/1393 Esas, 2012/2748 Karar sayı ile Danıştay 11. Dairesi’nin bozma ilamına uyarak, uyuşmazlığın 5510 sayılı Kanun’un 101. maddesinde bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceğinin kurala bağlandığı göz önüne alındığında; 5510 sayılı Kanun’un uygulanmasından kaynaklanan uyuşmazlığın görüm ve çözüm yerinin adli yargı olduğu gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 15/1-a maddesi hükmü uyarınca davanın görev yönünden reddine karar vermiş,  verilen karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili, bu kez aynı istemle adli yargıda dava açmıştır.

ANKARA 3. İŞ MAHKEMESİ: 08.10.2013 gün ve 2013/147 Esas, 2013/972 Karar  sayı ile “…davacının Ordu ili, Mesudiye ilçesi, Yeşilce beldesinde belediye başkanlığını atanmak suretiyle yaptığı anlaşıldığından yasanın aradığı seçimler sonucunda seçimle iş başına gelme şartı bulunmamaktadır. Bu itibarla Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin yerleşmiş kararlarında seçilme şartı arandığından atanmış belediye başkanının makam ve buna bağlı görev tazminatı alamayacağı belirtilmektedir. Ancak burada esas olan 2 yıl ve daha fazla belediye başkanlığı yapmaktır. Göreve atanma veya seçimle gelme işin usulü şeklidir. Bu nedenlerle davacının seçimle iş başına gelme şartı olmadığı mahkememizce kabul edilerek seçilme şartı aranmadığı düşünülmüş ve davacının 2 yıl ve daha fazla belediye başkanlığı yapmış olduğu göz önüne alınarak davacının diğer konularda da sorumluluk sahibi olduğu ve herhangi bir tahkikat sonucunda veya soruşturma sonucunda sorumluluk riski olabileceği kanaatine varılarak…’’ şeklindeki gerekçesiyle davanın kabulüne  karar vermiş, verilen karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİ: 15.01.2015 gün ve 2013/24204 Esas, 2015/317 Karar sayılı bozma ilamında özetle, “…Dava, …1967-31.08.1994 tarihleri arasında 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa tabi iştirakçiliği bulunan, 15.09.1994 günü itibarıyla anılan Kanun hükümleri gereğince Emekli Sandığı tarafından kendisine emekli aylığı bağlanan, Eylül/1980-Mart/1984 döneminde atama yoluyla belediye başkanı olarak görev yapan davacının istemi, makam tazminatı başvurusunun reddi yönündeki Kurum işleminin iptali ile tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesi gerektiğinin tespitine ilişkindir. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 1. maddesinde, İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen 2. maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak gerek görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulacağı, bu mahkemelerin, İşçi Sigortalan Kurumu ile sigortalılar veya yerine kaim olan hak sahipleri arasındaki uyuşmazlıklardan doğan itiraz ve davalara da bakacağı belirtilmiş, 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 101. maddesinde de bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan durumlarda, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği hüküm altına alınmıştır. Diğer taraftan, idari nitelikteki bir davanın hukuk mahkemesine açılması durumunda izlenecek sürece ilişkin olarak, 2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu ile 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda birbirini tamamlayan düzenlemeler yer almaktadır. 6100 sayılı Kanunun 114. maddesinde, yargı yolunun caiz olması durumu, dava koşulları arasında sıralanmış, 115. maddesinde, dava koşulu eksikliğini saptayan mahkemece davanın usulden reddine karar verileceği belirtilmiştir. 2577 sayılı Kanunun 2. maddesinde, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve amaç yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları ile idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel haklan doğrudan zarar görenlerce açılan tam yargı davaları idari dava türleri olarak sıralanmış, 9. maddesinde, çözümlenmesi Danıştay’ın, idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girmesine karşın, adli yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi durumunda, bu konudaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren (30) gün içinde görevli mahkemede dava açılabileceği, görevsiz yargı makamına başvuru tarihinin, Danıştay’a, idare ve vergi mahkemelerine başvurma tarihi olarak kabul edileceği, adli yargı yerlerine açılan ve görevsizlik sebebiyle reddedilen davalarda, görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra, anılan (30) günlük süre geçirilmiş olsa da idari dava açılması için öngörülen süre henüz dolmamış ise bu süre içinde idari dava açılabileceği bildirilmiştir. Yukarıdaki yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığında yapılan değerlendirmede, taraflar arasındaki hukuki ilişki, çekişmenin niteliği ve dayanılan hukuki sebep dikkate alındığında, bu tür davalarda adli yargı ve giderek sınırlı yetki ile donatılmış iş mahkemelerinin görevi bulunmamakta, uyuşmazlığın idari yargı yoluna başvurularak çözümlenmesi gerekmektedir…”  şeklindeki gerekçesiyle hükmün bozulmasına  karar vermiştir.

ANKARA 3. İŞ MAHKEMESİ: 22.06.2015 gün ve 2015/246 Esas, 2015/761 Karar sayılı kararıyla bozma ilamına uyarak görevsizlik kararı vermiş, karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekilinin, ortaya çıkan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesini talep etmesi üzerine dosya Mahkememizi gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 26.12.2016 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının; davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece 15. maddede belirtilen hükmün aksine, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası temin edilmeden gönderildiği görülmekte ise de; Başkanlıkça idari yargı dosyasının da ilgili Mahkemesinden getirtildiği ve sonuçta usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Sinem USTA’nın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 1980-1984 yılları arasında Ordu İli, Mesudiye İlçesi, Yeşilce Beldesinde atanmak suretiyle Belediye Başkanı olarak görev yapan davacının, 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’nun 12. Maddesinin 11. Fıkrasının (n) bendi uyarınca makam tazminatının ödenmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işleminin iptali ile tazminat alacağına ödenmesi istemiyle açılmıştır.

Dosyanın incelenmesinden; davacının 15.09.1994 tarihinde Emekli Sandığı iştirakçisi olarak emekliye ayrıldığı, Eylül 1980-Mart 1984 tarihleri arasında atanmak suretiyle Ordu İli, Mesudiye İlçesi, Yeşilce Beldesinde Belediye başkanı olarak görev yaptığı anlaşılmaktadır.

Davacı vekili, davacıya 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun 12.  Maddesi gereğince ödenmesi gereken makam tazminatının ödenmesi talebinin davalı kurum tarafından reddedilmesi üzerine; gerekli ödemenin yapılması için idari yargıya yaptığı başvurunun görev nedeniyle reddedilmesinin ardından adli yargıya başvurmuştur.

5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu’nun  (5510 sayılı kanunun 106. maddesi ile mülga edilen)  Ek 68.maddesinde;  “(Değişik madde: 24/11/1994 - 4049/7 md.)

            (Değişik fıkra: 23/02/1995 - KHK - 547/13 md.) Makam tazminatı ile Yüksek Hakimlik ve temsil veya görev tazminatı ödenmesini gerektiren görevlerde bulunanlardan, 10/10/1984 tarihli ve 3056 sayılı Kanunun 36 ncı maddesine göre istihdam edilenlere, Başbakanlıkta da makam tazminatı ödenmesini gerektiren görevlerde en az 6 ay çalışmış olmaları kaydıyla bu tazminatlardan yüksek olanı esas alınarak ödeme yapılır. (Ek cümle: 04/07/2001 - 631 S.KHK/1. md.) Makam veya yüksek hakimlik tazminatı ödenmesini gerektiren görevlerde toplam en az iki yıl bulunmadan veya bu görevlerde hiç bulunmadan emekliye ayrılanlara ise, en az altı ay süreyle bulundukları en üst görevleri için belirlenen görev tazminatı veya hizmet yılları itibarıyla belirlenen görev tazminatından yüksek olanı ödenir. Bu halde de iki yıllık süreyi doldurma şartı aranır. (Ek cümle: 12/02/2000 - 4505/3 md.) Ancak bu tazminatların ölenlerin dul ve yetimlerine ödenmesinde iki yıl görev şartı aranmaz.

            (...)

            (Ek fıkra:07/12/2004 - 5272 S.K./86.mad) Sandıkça emekli aylığı bağlanan büyükşehir belediye başkanlarına 7000, il belediye başkanlarına 6000, ilçe belediye başkanlarına 3000, diğer belediye başkanlarına 1500 gösterge rakamı üzerinden, bu Maddede belirtilen usul ve esaslar dahilinde makam tazminatı, buna bağlı olarak temsil veya  görev tazminatı ödenir. Bu tazminatlar ilgililere ödendikçe iki ay içinde faturası karşılığında Hazineden tahsil olunur. Birinci fıkrada öngörülen iki yıllık sürenin hesabında iştirakçi olup olmadıklarına bakılmaksızın belediye başkanı olarak geçen sürelerin tamamı dikkate alınır.

            (Ek fıkra: (12/02/2000 - 4505/3 md.) Temsil ve görev tazminatları; yönetim ve denetim kurulu üyelikleri dahil olmak üzere kamu kesiminde her ne suretle olursa olsun aylık veya ücret alıp almadıklarına bakılmaksızın görev alanlara bu durumları devam ettiği sürece ödenmez. Tazminattan yararlanırken, yararlanma şartlarını kaybedenler en geç bir ay içinde durumu Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Genel Müdürlüğüne bildirirler. Bu durumun ortaya çıktığı tarihi takip eden ay başından itibaren tazminat ödenmesine son verilir. Zamanında bildirimde bulunmayanlara ödenen tazminat kanuni faizi ile birlikte geri alınır.(...)

            Bu tazminatlar, ölenlerin 5434 sayılı Kanunun 67 nci maddesinde belirtilen aylığa müstehak dul ve yetimlerine 68 inci maddesindeki oranlar üzerinden ödenir.

            Bu ödemeler, T.C. Emekli Sandığınca ödenmesini müteakip iki ay içinde Genel Bütçeye giren kurumlardan ayrılanlar için Hazineden, diğerleri için son kurumlarından faturası karşılığında tahsil edilir.(...) denilmiş; 1.1.2007 tarihinde; maddenin “Bu tazminatlar, ölenlerin 5434 sayılı Kanunun 67 nci maddesinde belirtilen aylığa müstehak dul ve yetimlerine 68 inci maddesindeki oranlar üzerinden hesaplanır.” şeklindeki beşinci fıkra metni ile “Bu ödemeler, T.C. Emekli Sandığınca ödenmesini müteakip iki ay içinde Genel Bütçeye giren kurumlardan ayrılanlar için Hazineden, diğerleri için son kurumlarından faturası karşılığında tahsil edilir.” şeklindeki son fıkra metni yürürlükten kaldırılmıştır.

Diğer taraftan, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun  “5434 sayılı Kanuna ilişkin geçiş hükümleri” başlıklı   Geçici 4. maddesinin birinci fıkrasında; “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanuna göre; aylık, tazminat, harp malûllüğü zammı, diğer ödemeler ve yardımlar ile 8/2/2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre ek ödeme verilmekte olanlara, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanunda kendileri için belirtilmiş olan şartları haiz oldukları müddetçe bunların ödenmesine devam olunur. Ancak, 5 ilâ 10 yıl arasında fiili hizmet süresi olan iştirakçilerden dolayı dul ve yetim aylığı almakta olanların, aylık ve diğer ödemeleri, bu Kanunun 32 nci, 34 üncü ve 37 nci maddelerindeki şartları haiz oldukları müddetçe devam edilir.” hükmüne, aynı maddenin beşinci fıkrasında ise; “ Bu madde kapsamına girenlerin aylıklarının bağlanması, artırılması, azaltılması, kesilmesi, yeniden bağlanması, toptan ödemeleri, ilgi devamı, ihya ve borçlanmaları, diğer ödemeler ve yardımlar ile emeklilik ikramiyeleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır ve bu maddenin uygulanmasında mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri ayrıca dikkate alınır. (Ek cümle: 16/06/2010-5797 S.K/10. md.) Ancak, Polis Akademisinde öğrenim görmekte olan öğrencilerin yetim aylıkları bu öğrenimleri süresince kesilmeksizin ödenmeye devam edilir.” hükmüne yer verilmiştir.

31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır. 5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 nci ve Geçici 4 ncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı redle sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir… Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.

Bu durumda, 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, 5754 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce, Emekli Sandığı iştirakçisi olarak emekli olan davacının, Eylül 1980-Mart 1984 tarihleri arasında Belediye Başkanı olarak görevlendirilmesinden dolayı, makam tazminatından yararlandırılması istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ile yoksun kalınan tazminat tutarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açtığı davanın; 5434 sayılı Kanun hükümleri dikkate alınarak çözüme kavuşturulacağı gözetildiğinde;   idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Ankara 13. İdare Mahkemesince verilen 28.11.2012 gün ve 2012/1393 Esas, 2012/2748 Karar sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç  : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 13. İdare Mahkemesince verilen 28.11.2012 gün ve 2012/1393 Esas, 2012/2748 Karar sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 26.12.2016  gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN

 

 

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi