20. Hukuk Dairesi 2015/4676 E. , 2016/1964 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
... köyünde bulunan 1030 parsel sayılı 2693.775,00 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, 23.08.1984 tarihinde kayıt dışı kalmış yerlerin tescili işlemi ile orman vasfıyla ...adına tescil edilmiş ve tapu kaydı oluşmuştur.
Davacı, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak bu taşınmaz içinde kalan tarlasının bulunduğu yerin tapu kaydının iptali ile adına tescili iddiasıyla dava açmıştır.
Mahkemece; mirasçılardan birinin tek başına tescil isteyemeyeceğine, tüm mirasçılar adına tescil istenmediği, taksim olgusuna ilişkin bir delilin de ibraz edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı ... vekili tarafından esasa yönelik temyiz edilmiştir.
Dava, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1975 yılında yapılan tapulama çalışmalarında dava konusu yeride içine alacak şekilde 81 nolu alan tapulama parseli olarak tespit edilerek, haritasına işlenmiş, Orman Yönetiminin itirazı üzerine, komisyon kararı ile 81 nolu parsel orman sayılan yerlerden olduğundan bahisle tescil harici bırakılmış, karar verilmiş, dava konusu yerin de içinde bulunduğu 81 nolu parsel 1979 yılında yapılan orman kadastrosu ve 2/B uygulama çalışmalarında tahdidin dışında bırakılmıştır. 1984 yılında tapulama harici yerlerin tescili işlemi sırasında dava konusu yerin içinde bulunduğu tescil harici yerler 1030 parsel altında ...olarak tapuya tescil edilmiş, 2010 yılında yörede 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanun ile değişik 2/B uygulama çalışmaları başlatılmış, davalı yerin de içinde bulunduğu 1030 parsel, 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B maddesi uyarınca ...adına orman sınırları dışırna çıkarılmıştır.
Mahkemece her ne kadar tüm mirasçılar adına tescil istenmediği, taksim olgusuna ilişkin bir delilin de ibraz edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; davacı ... vekilinin mahkemeye sunduğu 29.12.2011 tarihli dilekçesinde; dava konusu taşınmazın muris...den miras yolu ile müvekkiline intikal ettiğini, murisin mirasçıları arasında yapılan sözlü taksimle müvekkiline kaldığını, 100 yılı aşkın süredir müvekkili ve murisi tarafından eklemeli olarak kullanıldığını beyan ettiği görülmüştür. Dava dilekçesinin yapılan incelemesinde, davacının diğer paydaşlarla aralarında yapmış oldukları sözlü taksim olgusunun varlığına dayandığı ve mahkemece asıl saptanması gereken hususun taksim olgusunun varlığının belirlenmesi olduğu açıktır.
Öyleyse mahkemece öncelikle; dava konusu taşınmazın ortak miras bırakandan kaldığı konusunda tereddüt bulunmuyorsa, çözülmesi gereken uyuşmazlığın, çekişmeli taşınmazın miras bırakanın ölümünden sonra terekenin mirasçıları arasında yöntemince paylaşılıp paylaşılmadığı ve dava konusu taşınmazın paylaşım sonucu iddia edildiği gibi davacı tarafa isabet edip etmediğine ilişkin olduğu bilinmeli, bundan sonra; paylaşımın varlığına dayanan
davacı tarafın, Medenî Kanunun 6. maddesi gereğince; dava dilekçesinde iddia ettiği gibi, paylaşımın varlığını, paylaşım tarihini, paylaşıma bütün paydaşların veya yetkili temsilcilerinin katıldıklarını, paylaşımda paydaşlara verilen paylar ile bunların akıbetlerini, Kadastro Kanununun bölgede uygulandığı tarihe kadar paylaşımın bozulmadığını kanıtlamakla yükümlü olduğu, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 15. maddesi uyarınca harici paylaşımın belgeler, bilirkişi ve tanık beyanları ile kanıtlanabileceğinden mahkemece, paylaşıma dayanan taraftan bu konuya ilişkin delilleri sorulmalı, paylaşım yapılmışsa, paylaşımın yapılmadığını iddia eden tarafın bu taşınmazdaki payına karşılık ne aldığı, taşınmaz almışsa nereden aldığı ve kadastro sırasında kimin adına tespit edildiği araştırılmalı, gerektiğinde ilgili tutanaklar getirtilip incelenerek taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıklara bu hususu aydınlatacak sorular sorulmalı, doğruluğu denetlenmeli, uzun süreli kullanmanın harici paylaşımın karinesi olabileceği, paylaşımda eşitliğin zorunlu bulunmadığı gözönünde tutulmalıdır.
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak inceleme ve araştırma sonucu taksim olgusunun varlığı ispat edilecek olursa; dava konusu taşınmazın taksim sözleşmesi sonucu davacıya düştüğü belirlendikten sonra işin esasına girilip usûlünce yapılacak inceleme ve araştırma sonucu bir karar verilmesi gerekmektedir. Şayet; davacı taraf yararına taksim olgusunun varlığı ispat edilemezse dava konusu taşınmazın elbirliği hükümlerine tâbi olduğu kabul edileceğinden ve elbirliği mülkiyetine tâbi bir taşınmazda tescil davasını mirasçılardan biri açmış olsa dahi, tüm mirasçılar adına tescil istendiği takdirde istemin dava konusu edilebileceği, oysa eldeki davada davacının taşınmazın tamamının kendi adına tescilini talep ettiği anlaşıldığından ve taksim olgusu ispatlanamadığından tereke malı durumundaki taşınmazın mirasçılardan birinin kendi adına tescili isteminin yasal olarak dinlenme olanağı bulunmadığından, mahkemece şimdi olduğu gibi davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin eksik araştırma ve incelemeye dayanılarak hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 18/02/2016 gününde oy birliği ile karar verildi.