16. Hukuk Dairesi 2015/14756 E. , 2017/5531 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : KADASTRO
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında ... Köyü çalışma alanında bulunan 115 ada 11, 122 ada 23, 132 ada 46, 137 ada 14 ve 143 ada 70 parsel sayılı sırasıyla 11.980.96, 15.849.44, 40.785.04 , 20.004,07 ve 18.254,69 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar zilyedi adına yüz dönümü aşan miktarda taşınmaz tespit edilmiş olduğu belirtilerek ... adına tespit edilmiştir. Davacılar ... ve arkadaşları, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine, çekişmeli 115 ada 11, 122 ada 23, 132 ada 46, 137 ada 14 ve 143 ada 70 parsel sayılı taşınmazların tespit gibi tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmazların davacıların murisi ..."ya ait iken ölümü ile mirasçılarına kaldığı, ... mirasçıları arasında usulüne uygun şekilde yapılan paylaşım sonucu çekişme konusu taşınmazların davacılar İmdat, Aydın ve ... payına isabet ettiği, ancak davacılar ve bayileri adına belgesizden zilyetliğe dayalı olarak tespit edilen taşınmazların miktarları toplamının 100 dönümü aştığı kabul edilmek suretiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de inceleme, araştırma ve uygulama hüküm için yeterli bulunmamaktadır. Davacılar ..., ... ve ..., kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak çekişmeli taşınmazların adlarına tescili talebiyle dava açmışlardır. Mahallinde yapılan keşifte yerel bilirkişi olarak dinlenen 1339 doğumlu ..., çekişme konusu 115 ada 11 parsel sayılı taşınmazın davacı ... babası ..."dan çocuklarına kaldığı, ..."nun ölümünden sonra mirasçıları arasında yapılan taksim sonucunda davacılar payına isabet ettiği, 132 ada 46 parsel sayılı taşınmazın davacıların dedesi ..."dan kaldığı, ..."nun ölümünden sonra mirasçıları arasında yapılan taksim sonucunda davacılar payına isabet ettiği, 122 ada 23 parsel sayılı taşınmazın önce davacılar muris babaları ..., ...ve..."den davacılara kaldığını beyan etmiş olmasına rağmen daha sonra taşınmazın aslında davacıların dedesi ..."den kaldığını beyan ettiği, 137 ada 14 parsel sayılı taşınmazın öncesinde ..."e ait olup oğulları ... ve ..."ye kaldığı, ... ve ..."nin de taşınmazı davacılara sattığı, 143 ada 70 parsel sayılı taşınmazın ise davacıların atalarından, dedelerinden kalıp, mirasçılar arasında yapılan paylaşım sonucu davacılara kaldığını beyan etmek suretiyle taşınmazların kimden kaldığı hususunda çelişkili beyanda bulunmuştur. Yine dosya kapsamında davacılara ait nüfus kayıtlarının incelenmesinde davacı ..."nun babasının ..., davacı ..."nun babasının ... ve davacı ..."nun babasının ise ... olduğu, müşterek dedelerinin ise ... adlı kişi olduğu anlaşılmaktadır. Bu haliyle yerel bilirkişi beyanında adları davacıların müşterek murisi olarak adı geçen “...”, “...” ile davacılara ait nüfus kayıtlarında adı geçen müşterek muris “Refik”"in aynı kişi olup olamadıkları anlaşılamamaktadır. Mahkemece, çekişme konusu taşınmazların kimden geldiği, kimden kime ne şekilde intikal ettiği duraksamasız belirlenmemiş, yerel bilirkişi beyanı ile nüfus kayıtları arasında oluşan çelişki giderilmemiştir. Mahalli bilirkişi ve tutanak bilirkişilerinin taşınmazların kime ait olduğu, kimden kime kaldığı ve ne şekilde kullanıldığı hususlarında yetersiz ve soyut nitelikteki beyanlarına itibar edilerek hüküm kurulmuştur. Hal böyle olunca; sağlıklı sonuca varılabilmesi için mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişilerle; taraf tanıkları ile ziraat ve fen bilirkişileri huzuru ile yapılacak keşifte; çekişme konusu taşınmazların kim tarafından hangi tarihten beri, ne şekilde kullanıldığı, kimden kime ne şekilde intikal ettiği, davacıların murislerinden kalıp kalmadığı, yerel bilirkişi ve tanıklardan ayrıntılı biçimde sorulup saptanmalıdır. Çekişme konusu taşınmazların davacı tarafın murislerinden kaldığının belirlenmesi halinde murisin terekesi taksim edilmiş ve elbirliği mülkiyeti son bulmuş ise kesin olarak belirlenecek taksim tarihinden tespit tarihine kadar davacıların en az 20 yıl süre ile zilyet olduklarının anlaşılması halinde artık lehlerine 3402 sayılı Kanun"un 14. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmiş olacağı, çalışma alanında belgesiz tespit edilen taşınmaz miktarına diğer mirasçılar adına tespit edilen taşınmazların dahil edilemeyeceği göz önüne alınmalı; aksi durumda, yani taksim tarihinden tespit tarihine kadar 20 yıllık sürenin dolmadığının belirlenmesi halinde ise murisin tüm mirasçıları yönünden 3402 sayılı Yasa"nın 14. maddesindeki sınırlamalar dikkate alınmalı ve sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır. Mahkemece böylesine bir araştırma ve inceleme yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, davacı ..."nun temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 20.09.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.