
Esas No: 2017/17375
Karar No: 2018/23623
Karar Tarihi: 06.11.2018
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2017/17375 Esas 2018/23623 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraflar vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, iş sözleşmesinin davacı tarafından emeklilik sebebiyle feshedildiğini, işçilik alacaklarının ödenmediğini beyanla kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla çalışma ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Karar, yasal süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında davacının çalışma süresinin kesintisiz olup olmadığı ve kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti yönünden zamanaşımına uğrayan kısım olup olmadığı noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta mahkemece davacının 01/04/2002 öncesine yönelik kıdem tazminatı ile yıllık izin ücretinin zamanaşımına uğradığı kabul edilerek, bu dönem dikkate alınmadan hesaplanan kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti hüküm altına alınmıştır.
Yargılama sırasında dinlenen müşterek tanık, kendisi 1998 yılında işe girdiğinde davacının orada çalışmakta olduğunu, davalı tanığı ... da, davacının işe giriş tarihini net olarak bilmemekle birlikte hatırladığı kadarıyla 1987 yada 1988 yılında olabileceğini, tanık olarak dinlenen davacının eşi de davacının 25 yıldır aynı işyerinde çalıştığını beyan etmiştir.
Dosyada mevcut SGK kayıtlarına göre davacının 15/09/1986-30/04/1997 tarihleri arasında “... Sk No 8 ...” adresinde bulunan ...-... Bakkaliyesinde; 01/05/1997-10/10/2001 tarihleri arasında “... Mah ... Cad no:8 ...” adresinde bulunan ... Gıda Ltd Şti’nde, 11/10/2001-30/03/2002 tarihleri arasında yine “... Mah ... Cad no:8 ...” adresinde bulunan ... işyerinde, 01/04/2002-02/04/2012 ... Gıda “... Mah ... Cad no:8 ...” işyerinde çalıştığı anlaşılmaktadır. Davacının işe giriş ve çıkış tarihleri arasında boşluk bulunmamaktadır. Davalı vekili, hem davacının 11/10/2001-30/03/2002 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde çalışmadığını ileri sürmekte hem de anılan döneme ilişkin alacaklarının ödendiğini ileri sürmektedir. Dosya kapsamında söz konusu döneme ilişkin alacakların ödenerek, anılan dönemin tasfiye edildiğini ispata yönelik bilgi veya belge bulunmamaktadır. Diğer taraftan, davacının işe girdiği tarihten itibaren çalıştığı işyerinin değişmediği, işyerlerinin faaliyet alanları, ortakları ve sahipleri arasında açık bir bağ bulunduğu, davacının gerek şahıs işletmesinde gerekse şirkete ait kesintisiz biçimde çalıştığı dosya kapsamı ile sabittir. Şu halde davacının 15/09/1986-02/04/2012 tarihleri arasında geçen çalışmasının kesintisiz olduğu ve davalı şirketin, varsa bu döneme ilişkin alacaklardan sorumlu tutulması gerektiği açıktır.
Mahkemece davalı şirket ile diğer işverenler arasında organik bağ bulunduğunun kabul edilmesi isabetli ise de; zamanaşımı yönünden bu kabul şekline aykırı düşecek ve çelişki yaratacak şekilde, belli bir dönem dışlanmak suretiyle değerlendirme yapılması yerinde olmamıştır.
Somut olayın niteliğine göre zamanaşımı süresi yönünden değerlendirme yapılacak olursa, kıdem tazminatı alacağının iş sözleşmesinin feshinden itibaren on yıl geçmekle, yıllık izin ücretinde de yine iş sözleşmesinin feshinden itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı dikkate alındığında, davacının kıdem ve yıllık izin ücreti alacakları yönünden 01/04/2002 öncesi taleplerin zamanaşımına uğradığından söz edilemez. Bu bakımdan mahkemece çalışma süresinde herhangi bir kesinti bulunmadığı halde, 01/04/2002 öncesine ait kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti alacağının zamanaşımına uğradığı sonucuna varılması hatalıdır. Kaldı ki aralıklı çalışmalarda önceki çalışma sonrasında ara verilen dönemin on yılı aşması halinde, önceki hizmet bakımından kıdem tazminatı hesaplanmasının mümkün olmayacağı; yıllık iznin de özde bir dinlenme hakkı olması sebebiyle aralıklı çalışmalarda önceki dönemin zamanaşımına uğramayacağı açıktır. Mahkemece bu yönler göz önüne alınmadan karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
3-Taraflar arasındaki bir diğer uyuşmazlık ıslah tarihi itibariyle zamanaşımına uğrayan alacak miktarı noktasındadır.
Somut uyuşmazlıkta davalı vekili, ıslaha karşı yasal süresi içinde zamanaşımı def’i ileri sürmüştür. Mahkemece bu yönde değerlendirme yapılmak üzere bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş, bilirkişi ek raporunda zamanaşımına uğrayan alacak miktarı belirlenmiştir. Buna rağmen mahkemece zamanaşımına uğrayan alacak miktarı yokmuş gibi değerlendirme yapılarak, dava ve ıslah dilekçesinde bildirilen toplam miktar üzerinden karar verilmesi hatalıdır. Davalı vekilinin süresinde ileri sürdüğü zamanaşımı def’i dikkate alınarak zamanaşımına uğrayan alacak miktarı usulünce belirlenmeli ve buna göre talep edilen alacaklar hüküm altına alınmalıdır. Mahkemece hatalı değerlendirme yapılarak yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
Temyiz edilen mahkeme kararın belirtilen sebeplerle bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 06/11/2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.