17. Hukuk Dairesi 2015/12413 E. , 2018/6231 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ve davalı ... şirketi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, davalı ... şirketi tarafından sigortalı bulunan, davalı ..."ya ait davalı ... sevk ve idaresindeki aracın müvekkillerinin murisi ..."a çarpması sonucu hayatını kaybettiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 50.500,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen , 200.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte sigorta şirketi dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece; davacı ... için 9.262,88 TL , davacı ... için 713,92 TL , davacı ... için 2.138,45 TL destekten yoksun kalma tazminatı olmak üzere toplam 12.115,25 TL tazminatın davalı ... AŞ"den poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydıyla dava tarihinden itibaren, davalılar ... ve ..."dan olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline, ... için 5.000,00 TL, ..., ... için ayrı ayrı 1.000,00 "er TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar ... ve ..."dan alınarak davacılara verilmesine, karar verilmiş, hüküm; davacı vekili
ve davalı ... vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
10.04.1992 gün 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı hakimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olmasını öngörmektedir. Kısa kararda hükmedilen bir yükümlülüğünün gerekçeli kararda hüküm altına alınmamış olmasının çelişki teşkil etmediğini söylemek mümkün değildir. Yargı erkinin görev ve yetkisi ... ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak keza İBK"nın bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir.
Gerekçenin hükümle farklı olması halinde bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. Öyle ki İBK ile bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde başka bir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Diğer taraftan 1086 sayılı HUMK.’nun 381.-389. maddelerinde (6100 sayılı HMK m. 294-297), hükmün tefhimi, nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. HUMK’nun 388. maddesinde (HMK m.
297/II); hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu açıklanmıştır. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.
Yargıtay"ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır.
Somut uyuşmazlıkta, yerel mahkeme kararının hüküm bölümünde taraf isimlerinin yazıldığı hesaplamanın dosya
içerisindeki hükme esas alınan bilirkişi raporuna uygun olduğu ancak gerekçenin somut olay ile uyumlu olmadığı, taraf isimlerinin, kaza tarihi ve bilirkişi raporlarının, tazminat miktarlarının da farklı olduğu görülmektedir. Bu durum HMK"nin 294/3. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden 10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas-1992/4 Karar Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uyarınca kısa karar ile gerekçe arasındaki çelişkinin giderildiği bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin davalı ... şirketi vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle bozma nedenine göre bu aşamada davacı vekilinin ve davalı ... şirketi vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ve davalı ..."ya geri verilmesine 21.06.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.