Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2014/409
Karar No: 2016/124

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/409 Esas 2016/124 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2014/409 E.  ,  2016/124 K.

    "İçtihat Metni"

    Yargıtay Dairesi : 13. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Asliye Ceza
    Günü : 20.02.2014
    Sayısı : 14-72

    Temyiz Edenler : Cumhuriyet savcısı, sanık
    Hırsızlık suçundan sanık ..."in 5237 sayılı TCK"nun 141/1, 62 ve 51. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve ertelemeye ilişkin Ilgın Asliye Ceza Mahkemesince verilen 09.11.2010 gün ve 219-405 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 19.01.2008 gün ve 101502 sayı ile 6352 sayılı Kanunun Geçici 2/2. maddesi uyarınca yeniden değerlendirme yapılmak üzere dosyanın mahalline gönderilmesine karar verilmiş,
    Yeniden inceleme yapan Ilgın Asliye Ceza Mahkemesince 26.02.2013 gün ve 51-79 sayı ile sanığın TCK"nun 163/3, 62 ve 51. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve ertelemeye karar verilmiştir.
    Hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 13. Ceza Dairesince 25.12.2013 gün ve 32820-41308 sayı ile; “02.07.2012 tarihinde kabul edilerek, 28344 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ve 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun Geçici 2. maddesinin l. fıkrası uyarınca aynı maddenin 2. fıkrası gereğince, şikayetçi kurumun zararını tazmin etmesi halinde sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği gözetilerek, kurumun zararını gidermesi halinde hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceğine dair bildirimde bulunularak sonucuna göre hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiş,
    Yerel mahkeme ise 20.02.2014 gün ve 14-72 sayı ile;
    “Her ne kadar Yargıtay 13. Ceza Dairesi tarafından mahkememizin önceki hükmü; 6352 sayılı Kanun"un Geçici 2. maddesinin l. fıkrası uyarınca aynı maddenin 2. fıkrası gereğince, şikayetçi kurumun zararını tazmin etmesi halinde sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği gözetilerek, kurumun zararını gidermesi halinde hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceğine dair bildirimde bulunularak sonucuna göre hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuş ise de, 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun"un Geçici 2. maddesinin 2. fıkrasındaki "Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun ve doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi dolayısıyla bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla hakkında hırsızlık suçundan dolayı kovuşturma yapılan veya kesinleşmiş olup olmadığına bakılmaksızın hakkında hüküm verilen kişinin, bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde, zararı tamamen tazmin etmesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmaz, verilen ceza tüm sonuçlarıyla ortadan kalkar" hükmü dikkate alındığında, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren öngörülen 6 aylık sürenin kesin nitelikte olduğu, bilahare, başka bir düzenleme ile sürenin uzatılmadığı, kanun yürürlüğe girdikten sonra ve kanunda öngörülen 6 aylık süre zarfında sanığın herhangi bir şekilde müşteki idarenin zararını tazmin etmediği gibi 4 yıla yaklaşan soruşturma ve kovuşturma aşamasının hiçbir safhasında sanığın zararı tazmin iradesi veya isteğini ortaya koymadığı, aşamalardaki savunmalarında suçlamayı kabul etmediği için zararı ödemediğini de açıkça beyan ettiği, öte yandan, 6352 sayılı Kanun"un sanık hakkında mahkememizin bir önceki 2010/219 Esas - 2010/405 Karar sayılı dava dosyasının temyiz aşamasında Yargıtay"da bulunduğu esnada yürürlüğe girdiği, ancak, dosyanın mahkememize 6352 sayılı Kanun uyarınca değerlendirme yapılmak üzere iade edildiği 04.02.2013 tarihi itibariyle kanunda öngörülen 6 aylık tazmin süresinin zaten dolmuş olduğu, geçici kanunla sanık veya şüphelilere suçtan kaynaklı zararı tazmin etmeleri hususunda bildirimde bulunulması yönünde mahkemelere yüklenen herhangi bir yükümlülük bulunmamasına rağmen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 29.01.2013 tarihli "Lehe aleyhe kanun karşılaştırması yapılması amacıyla dosya iadesi hakkında" konulu iade kararının sanığa duruşma gün ve saatini bildirir davetiye ekinde 12.02.2012 tarihinde tebliğ edildiği, ceza hukukunun temel prensiplerinden olan "Kanunu bilmemek mazeret sayılmaz" kuralı da gözönünde bulundurulduğunda sanığın geçici kanunun yürürlükte olduğu süre içinde müşteki idarenin zararını tazmin etmediği, kanunda öngörülen bu sürenin herhangi bir şekilde uzamasının ve uzatılmasının mümkün olmadığı, mevcut durum ve dosya kapsamı itibariyle 5271 sayılı CMK"nun 40 vd. maddelerinde düzenlenen "Eski hale getirme" kurumunun da şartları bulunmadığından sanık hakkında uygulanmasının mümkün olmadığı, neticede, mahkememizin bozmaya konu ilamının usul ve yasaya uygun olduğu, neticede, bu hükümde direnilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
    Bu sebeple, direnilen hükümdeki gibi, toplanan tüm delillere göre; sanığın Harmanyazı köyünde bulunan arazisinde su şebekesinden sayaca bağlamaksızın su alarak kullandığı dosya arasında bulunan 16.7.2010 tarihli olay yeri görgü tespit tutanağı ve mahkememiz tarafından yapılan keşifte su musluğunun sayaca bağlı olmadığının ve musluk başı çevrildiğinde suyun aktığının tespit edildiği, böylece, üzerine yüklenen suçu işlediğinin sabit olduğu kanaatine varılmış, sanığın kaçak su tüketim bedelini tazmin etmemiş olması sebebiyle hakkında 6352 sayılı Kanun geçici 2/1-2. maddeleri uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmemiştir.
    Öte yandan, iddianamedeki sevk maddesi olan 5237 sayılı TCK"nun 141/1. maddesi ile suç tarihinden sonra yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK"nun 163/3. maddesinde öngörülen cezanın alt ve üst sınırları arasında farklılık bulunmamasına rağmen, 5237 sayılı TCK"nun 163/3. maddesi ile yapılan düzenleme neticesinde iddianameye konu kaçak su kullanımından kaynaklı hırsızlık suçunun vasfı değiştirilerek karşılıksız yararlanma suçuna dönüştürülmüş ve sonuçları itibariyle yüz kızartıcı suç olmaktan çıkarılmıştır. Mahkememizin önceki hükmünün yalnız sanık tarafından temyiz edilmiş olması ve önceki hükümdeki ceza miktarı ve ertelemeye ilişkin sanığın müktesep hakları da korunarak suç vasfı ve sonuçları itibariyle zaman bakımından uygulama ilkelerine göre sanık lehine olduğu anlaşılan 5237 sayılı TCK"nun 163/3. maddesi uygulanarak aşağıdaki şekilde karar verilmiştir” gerekçesiyle önceki hükmünde direnilmesine karar vermiştir.
    Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı ve sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04.06.2014 gün ve 137800 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; hırsızlık suçunun sanığına müşteki kurumun zararını gidermesi halinde 6352 sayılı Kanunun geçici 2/2. maddesi gereğince hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceğine dair bildirimde bulunularak hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden karşılıksız yararlanma suçundan mahkumiyetine kararı verilmesinin isabetli olup olmadığının tespitine ilişkindir.
    Sanık hakkında köy tüzel kişiliğine ait su şebekesinden, sayaçtan geçirmeksizin doğrudan ana borudan hat çekmek suretiyle su kullandığı iddiasıyla hırsızlık suçundan açılan kamu davasının yargılaması sonucunda 09.11.2010 tarihinde sanığın mahkûmiyetine karar verildiği, sanığın temyizi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca dosyanın 05.07.2012 tarihinde 6352 sayılı kanunun yürürlüğe girmesi nedeniyle yeniden değerlendirme yapılmak üzere mahalline gönderildiği, yerel mahkemece sanığa suçtan kaynaklanan zararın ödenmesi halinde ceza verilmeyeceğine ilişkin bildirimde bulunulmadan karşılıksız yararlanma suçundan mahkumiyetine karar verildiği, sanığın temyizi üzerine inceleme yapan özel dairece hükmün, sanığa 6352 sayılı kanun gereğince bildirimde bulunularak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verildiği, yerel mahkemece sanığa herhangi bir bildirimde bulunulmadan direnme kararı verildiği anlaşılmakatadır.
    Abonelik esasına göre yararlanılan su ve elektrik enerjisine karşı gerçekleştirilen eylemler 5237 sayılı TCK"nun 141. maddesinde;
    "(1) Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
    (2)Ekonomik bir değer taşıyan her türlü enerji de, taşınır mal sayılır",
    Aynı kanunun 142. maddesinin (1) fıkrasının (f) bendinde;
    "(1) Hırsızlık suçunun;
    ...
    f) Elektrik enerjisi hakkında,
    ...
    İşlenmesi halinde, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur" şeklinde hırsızlık suçu olarak düzenlenmişken 6352 sayılı Kanunun 105. maddesi ile TCK"nun 141 maddesinin (2) fıkrası, 82. maddesi ile de 142. maddesinin (1) fıkrasının (f) bendi yürürlükten kaldırılmış, yerine aynı kanunun 83. maddesi ile karşılıksız yararlanma suçunun düzenlendiği TCK"nun 163. maddesine;
    "Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun veya doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi halinde kişi hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur." şeklinde 3. fıkra eklenerek abonelik esasına göre yararlanılan su ve elektrik enerjisine karşı gerçekleştirilen eylemler karşılıksız yararlanma suçu kapsamında kaldığı belirtilmiştir.
    6352 sayılı Kanunun geçici 2. maddesinin 1 ve 2. fıkraları ise de;
    "(1) Bu Kanunda yapılan değişiklikler karşısında; ilgili suçlardan dolayı açılan ve temyiz aşamasında bulunan dava dosyalarından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında bulunanlar, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca; Yargıtay ilgili dairesinde bulunan dosyalar ise bu dairece, hükmü veren mahkemeye gönderilir.
    (2) Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun ve doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi dolayısıyla bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla hakkında hırsızlık suçundan dolayı kovuşturma yapılan veya kesinleşmiş olup olmadığına bakılmaksızın hakkında hüküm verilen kişinin, bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde, zararı tamamen tazmin etmesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmaz, verilen ceza tüm sonuçlarıyla ortadan kalkar" şeklinde düzenlenmiştir.
    6352 sayılı Kanunun Geçici 2. maddesinin 1. ve 2. fıkraları birlikte değerlendirildiğinde 05.07.2012 tarihinden önce işlenen suçlar yönünden öncelikle kurum zararının giderilmesi halinde işin esasına girilmeden ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilerek bu dosyaların bir an önce sonuçlandırılmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Kanunun genel gerekçesindeki "iş yükü açısından önemli yer tutan bazı davaların daha hızlı sonuçlandırılması amacıyla yeni düzenlemeler yapılmakta ve ceza yargılamasına ilişkin süreci hızlandıracak değişiklikler öngörülmektedir" şeklindeki açıklamada bu düşünceyi doğrulamaktadır.
    Her ne kadar kanunda “yürürlük tarihinden 6 ay içinde” ibaresine yer verilmiş ise de, suç nedeniyle meydana gelen zararın tespitinin bilirkişi marifetiyle mümkün olduğu dikkate alınarak meydana gelen zarar tespit edildikten sonra sanığa zararı tazmin ettiği takdirde hakkında ceza verilmeyeceğine ilişkin bildirim yapıldıktan sonra sanığın durumunun değerlendirilmesi gerekmekte olup bu görüş af niteliğinde bir düzenlemeyle sanığa ikinci bir şans veren kanun koyucunun amacına daha uygun olacaktır.
    Bu nedenle 07.07.2012 tarihinden önce işlenen karşılıksız yararlanma suçlarından dolayı toplanan delillere göre suçun sabit olmadığının belirlenmesi halinde beraat kararı, suçun sabit olması halinde ise sanığa kurum borcunu ödediği takdirde ceza verilmesine yer olmadığı kararı verileceğine dair ihtarat yapılarak ve kurum zararının ödenmesi için makul bir süre verilerek ödemede bulunması halinde ceza verilmesine yer olmadığına, ödemede bulunmaması halinde ise mahkumiyetine karar verilmelidir. Hüküm tarihi itibariyle kanunun öngördügü 6 aylık sürenin dolduğu gerekçesi ile ödeme ihtaratında bulunulmayacağının kabulü lehe olan bir düzenlemeden sanığın bir kusuru olmadan yararlanamaması sonucunu doğuracaktır.
    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, köy tüzel kişiliğine ait suyu sayaçtan geçirmeksizin kullanan sanık hakkında hırsızlık suçundan mahkumiyet kararı verildikten sonra dosyanın Yargıtay’da bulunduğu sırada 6352 sayılı Kanunla sanığın eyleminin karşılıksız yararlanma suçu kapsamında kaldığına ve sanığın kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 6 ay içinde suçtan kaynaklanan zararı ödediği takdirde hakkında cezaya hükmolunamayacağına ilişkin düzenleme yapılmış ancak söz konusu 6 aylık sürenin dosyanın Yargıtay’da bulunduğu sırada dolduğu olayda, sanığa suçtan kaynaklanan zarar miktarı hesaplanarak makul bir süre içerisinde zararı ödediği takdirde hakkında ceza verilmeyeceğine ilişkin tebligatın yapılarak sonucuna göre sanığın durumunun değerlendirilmesi gerekirken, sanığa herhangi bir tebligat yapılmadan sürenin dolduğu ve sanığın zararı tazmin etmediğinden bahisle mahkumiyet kararı verilmesi usul ve kanuna aykırı olduğu kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Ilgın Asliye Ceza Mahkemesinin 20.02.2014 gün ve 14-72 sayılı direnme hükmünün, sanığa suçtan kaynaklanan zarar miktarı hesaplanarak makul bir süre içerisinde zararı ödediği takdirde hakkında ceza verilmeyeceğine ilişkin tebligatın yapılarak sonucuna göre sanığın durumunun değerlendirilmesi gerekirken mahkumiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 15.03.2016 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi