10. Hukuk Dairesi 2015/18642 E. , 2017/669 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : İş Mahkemesi
Tarihi : 26.03.2015
Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ...... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Kurumca, davacıya, muris eşi Ö.. B....i’nin, ....San.Tic.Ltd Şirketi ortağı ve yetkilisi olması sebebiyle, dava dışı şirketin 2002/6-2004/2 ve 2007/3-2009/3 dönemlerine ait prim borcuna ilişkin ödeme emri gönderilmiştir. Muris eşin 10.09.2006 tarihinde vefat ettiği belirgindir. Mahkemece, 2002-2004 dönemlerine ilişkin borca ilişkin olarak borçların zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle 2007-2009 dönemlerine ilişkin olarak murisin şirketle bir bağı kalmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Mahkemenin, 2002-2004 borç dönemine ilişkin olarak zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle verilen kabul kararı isabetliyse de 2007-2009 dönemi yönünden yapılan inceleme ve araştırma yetersizdir.
Mahkemece, davacının, murisin vefatı sonrası mirasçı sıfatıyla şirkete hissedar olup olmadığı irdelenmeli, bunun için dava dışı şirketin ticaret sicil kayıtları, şirket defter ve kayıtları getirtilerek araştırılmalı, davacının, miras yoluyla şirkette pay sahibi olduğu anlaşılırsa davacının şahsi sorumluluğu doğacağından elde edilecek sonuca göre bir karar verilmelidir. Davacının, 2007-2009 döneminde ortak ya da yetkili olduğunun belirlenmesi halinde;
Tüzel kişi işverenlerin ortak ve yetkililerinin kamu alacaklarından sorumluluğu; mülga 506 sayılı Kanunun 80., bazı maddeleri dışında 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 88., 6183 sayılı Kanunun 35 ve mükerrer 35. maddelerinde düzenlenmiştir.
506 sayılı Kanunun 80. maddesi; "Sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur." hükmünü öngörmüş; 5510 sayılı Kanunun 88. maddesi de bir kısım farklar dışında anılan maddeye benzer düzenleme getirmiş olup, "Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur." hükmünü getirmiştir.
6183 sayılı Kanunun 35. maddesinde; limited şirketlerin ortaklarının, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacakları düzenlenmiş; mükerrer 35. maddesinde ise; amme alacakları ve bu bağlamda davalı Kurumun işveren tüzel kişilerden prim ve diğer alacaklarının, tüzel kişinin mal varlığından kısmen veya tamamen tahsil edilememesi ya da tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde kanuni temsilcilerin şahsi mal varlıklarıyla sorumlu olacağı belirtilmiştir.
Yukarıdaki düzenlemelerden anlaşılacağı üzere, Kurumun prim alacağına ilişkin olarak işveren ile birlikte müteselsilen sorumluluk koşullarının oluşması için, işveren kamu kurum ve kuruluşu ise, kamu görevlilerinin tahakkuk ve tediye ile görevli olması, tüzel kişiliğe haiz diğer yetkilisi ve kanuni temsilci sıfatıyla işveren tüzel kişiliği temsil ve ilzama yetkili bulunulması gerekir. Ancak, 5510 sayılı Kanunun 88. maddesi burada bir ayrıma giderek özellikle şirket yönetim kurulu üyelerinin, temsil ve ilzam yetkisi aranmaksızın (haklı sebepleri olmazsa) müştereken ve müteselsilen sorumlu olacaklarını ayrıca belirtmiştir.
Mahkemece, yukarıda belirtilen açıklamalar doğrultusunda irdeleme yaparak bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 06.02.2017 gününde karar verildi.