10. Hukuk Dairesi 2015/18203 E. , 2017/658 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, yaşılılık aylığından yapılan haczin kaldırılarak Kurum’a borçlu olmadığının tespiti yapılan kesintilerin yasal faiziyle iadesi ve ödeme emirlerinin zamanaşımına uğradığı gerekçesi ile iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Tebligat Kanunun 16. maddesinde; " Kendisine tebliğ yapılacak şahıs adresinde bulunmazsa tebliğ kendisi ile aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır." hükmü yer almakta olup maddede açıklandığı üzere birlikte oturanlara tebliğ için "adreste bulunmazsa" koşulunun gerçekleşmesi gerekir.
Dosya incelendiği zaman, davacıya 1996/12-1997/3. aylara ilişkin 1999/49 no’lu ve 1996/12-1998/8. aylara ilişkin 1999/1373 no’lu 2 adet ödeme emrinin düzenlendiği ve 1999/49 no’lu ödeme emrinin 06.02.1999 tarihinde kızı Emine Bolat’a tebliğ olduğu diğer 1999/1373 no’lu ödeme emrinin ise 13.08.1999 tarihinde oğlu Adem Bolat ‘a tebliğ olduğu anlaşılmaktadır. Tebliğ mazbatasında ise davalının adreste bulunup bulunmadığına ilişkin şerh bulunmamaktadır. Bu ödeme emirleriyle ilgili olarak 18.04.2013 tarihli yazıyla davacının maaşına haciz konulduğu belirgindir.
Mahkemece, öncelikle, tebligat yapılan kimselerin davacı ile birlikte sakin olup olmadığının yöntemince belirlenmesi sonucuna göre de tebligatın usulüne uygun olup olmadığına karar verilmesi gerekmektedir. Tebligatın geçersiz sayılması halinde, ödeme emirleri kesinleşmediğinden var olan hacizlerin iptali söz konusu olacaktır.
2-Tebligatların geçerli sayılması halinde ise,
Davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun “Primlerin ödenmesi” başlığını taşıyan 80. maddesinde, 08.12.1993 tarihinde yürürlüğe giren 3917 sayılı Kanunun 1. maddesiyle değişiklik yapılarak Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
./...
Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüş, 4958 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 30.09.2003 günü yürürlüğe giren 38. maddesiyle anılan Madde değiştirilerek tahsilde 6183 sayılı Kanunun 51. maddesi hariç diğer maddelerinin uygulanacağı belirtilmiş, sonra bu maddede 06.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5198 sayılı Kanunun 11. maddesi ile bir kez daha değişikliğe gidilerek tahsilde 6183 sayılı Kanunun 51 ve 102. maddeleri hariç, diğer maddelerinin uygulanacağı açıklanmış, böylelikle, 3917 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki duruma dönülmüştür.
Şu durumda, söz konusu mevzuat kapsamında, zamanaşımı süresi bakımından, 08.12.1993 günü öncesine ve 06.07.2004 sonrasına ilişkin prim ve diğer alacaklar yönünden Kurumun alacak hakkı, Borçlar Kanununun 125. maddesinde öngörülen (10) yıllık zamanaşımı süresine tabi olup, zamanaşımının başlangıç tarihi, anılan Kanunun 128. maddesi gereğince alacağın muaccel olduğu tarihtir ve zamanaşımının kesilmesi ile durmasına ilişkin 132. ve ardından gelen maddelerindeki düzenlemeler de uygulama alanı bulmaktadır. 08.12.1993 – 05.07.2004 dönemine ait prim ve diğer alacaklar yönünden ise, 6183 sayılı Kanunun “Tahsil zamanaşımı” başlığını taşıyan 102. ve ardından gelen maddeleri uygulanmakta, anılan madde hükmüne göre (5) yıl olan zamanaşımı süresinin başlangıcı da, alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını izleyen yılbaşı olarak kabul edilmektedir.
Öte yandan 6183 sayılı Kanunun "Zamanaşımının Kesilmesi" başlıklı 103. maddesinde;
"Aşağıdaki hallerde tahsil zamanaşımı kesilir:
1.Ödeme,
2.Haciz tatbiki,
3.Cebren tahsil ve takip muameleleri sonucunda yapılan her çeşit tahsilât,
4.Ödeme emri tebliği
5.Mal bildirimi, mal edinme ve mal artmalarının bildirilmesi,
6.Yukardaki 5 sırada gösterilen muamelelerden her hangi birinin kefile veya yabancı şahıs ve kurumlar mümessillerine tatbiki veya bunlar tarafından yapılması,
7.İhtilaflı amme alacaklarında kaza mercilerince bozma kararı verilmesi,
8.Amme alacağının teminata bağlanması,
9.Kaza mercilerince icranın tehirine karar verilmesi,
10.İki amme idaresi arasında mevcut bir borç için alacaklı amme idaresi tarafından borçlu amme idaresine borcun ödenmesi için yazı ile müracaat edilmesi.
11.Amme alacağının özel kanunlara göre ödenmek üzere müracaatta bulunulması ve/veya ödeme planına bağlanması.
Kesilmenin rasladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren zamanaşımı yeniden işlemeye başlar. Zamanaşımının bir bozma kararıyla kesilmesi halinde zamanaşımı başlangıcı, yeni vade gününün rasladığı; amme alacağının teminata bağlanması veya icranın kaza mercilerince durdurulması hallerinde zamanaşımı başlangıcı teminatın kalktığı ve durma süresinin sona erdiği tarihin rasladığı; takvim yılını takip eden takvim yılının ilk günüdür." düzenlemesine yer verilmiştir.
../...
Haciz, zamanaşımını kesen sebepler arasında sayılmışsa da, ayrıca, zamanaşımını kesen sebebinde yani haciz işlemininde yine zamanaşımı süresi içinde gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Ödeme emirlerinin 06.02.1999 ve 13.08.1999 tarihlerinde davacıya tebliğ edilerek kesinleştiği, maaş haczinin ise, 18.04.2013 tarihinde yapıldığı dikkate alındığında, haciz işleminin zamanaşımını süresi dolduktan (5 yıl) sonra yapıldığı için haczin iptali gerekecektir. Ayrıca, zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalabilmesini ifade eder. Buna göre, zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve alacağın “dava edilebilme özelliği”ni ortadan kaldırır. Bu haliyle ödeme emirlerine ilişkin borcun zamanaşımına uğrayarak eksik borç haline geldiği böylece Kurum’a yapılan rızai ödemelerin istirdatının mümkün olamayacağı göz ardı edilmemelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 06.02.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.