Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı vekili dava dilekçesinde; dava dışı şirket ile aralarında akaryakıt istasyonu işletme sözleşmesi yapıldığını, şirketin bayilik faaliyetini yürüttüğünü, davalıların maliki olduğu taşınmazların intifa hakkının davacı şirkete verildiğini, davacının taşınmazlarda kalıcı yatırımlar yaptığını, Rekabet Kurulunun düzenlemesi ile intifa hakkının 18/09/2010 tarihinde sona erdiğini, sebepsiz zenginleşmeye yolaçtığını belirterek, 28.289.00 TL ticari faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davanın reddini istemiştir. Mahkemece; davalıların sözleşmenin tarafı olmadıkları gerekçesi ile davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki akaryakıt istasyonu işletme sözleşmesinden davalıların anılan sözleşmenin tarafı olmadıkları, resmi senetten ise davaya konu taşınmazların malikleri olan davalıların 03/02/1992 tarihinde bu taşınmazların tamamının intifa hakkını 20 yıl süre ile davacıya devretmiş oldukları anlaşılmaktadır. Davada sözleşmenin tarafı olmayan taşınmaz malikleri olan davalıların sebepsiz zenginleştiği ileri sürülerek, talepte bulunulmuştur. Sebepsiz zenginleşme BK.nun 61-66.maddeleri (TBK.nun 72-82.maddeleri) gereğince, bir kimsenin malvarlığının geçerli (haklı) bir sebep olmaksızın diğer bir kimsenin malvarlığı aleyhine çoğalması (zenginleşmesi) demektir. Sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak talep edilebilmesi için borçlunun malvarlığından bir başkasının aleyhine olarak zenginleşme meydana gelmeli, zenginleşme ve zenginleştirici olay arasında illiyet bağı bulunmalı ve zenginleşme haklı bir sebebe dayanmamalıdır. Sebepsiz zenginleşme kurumunun en temel özelliği şahsilik prensibi gereğince kime karşı zenginleşme olduysa ona karşı talepte bulunulması gerekir. Somut olayda; davalıların bedelini alarak taşınmazların intifa hakkını 20 yıl boyunca davacıya devrettikleri, davacı tarafından taşınmazlarda kalıcı teknik yatırımlar yapıldığı, davalıların bedelini ödemeden bunlara da sahip olmak suretiyle sebepsiz zenginleştikleri ileri sürülmektedir. Bu durumda davacı tarafça husumet doğru yöneltilmiştir, mahkemenin red gerekçesinde de isabet yoktur, zira yukarıda ayrıntılı olarak anlatıldığı şekilde davaya konu taşınmazlar davalılara aittir. Mahkemece, esasa girilip, taraf delillerinin toplanması ve varılacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekir iken pasif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 04.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.