14. Hukuk Dairesi 2016/1423 E. , 2016/6405 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 26.09.2008 gününde verilen dilekçe ile suya elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 05.11.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, suya vaki elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir.
Davacı, maliki olduğu 615 parsel sayılı taşınmazında 1970 yılından beri kullandığı suya, davalının yakın mesafede kazı çalışması yapmak suretiyle müdahalede bulunduğunu ileri sürerek suya elatmasının önlenmesini istemiştir.
Mahkemece, daha önce davanın kabulü ile eski 615 yeni 241 ada 29 parsel sayılı davacının hissedarı olduğu taşınmazdaki davalı ... tarafından yapılan suya vaki müdahalenin men"ine karar verilmiş, hükmü davalı vekilinin temyiz etmesi üzerine Dairemizce 24.05.2013 tarihli, 2013/3466 Esas, 2013/7931 Karar sayılı ilam ile "... dosya içerisindeki 16.09.2012 tarihli jeoloji bilirkişi raporunda davalı tarafından açılan kuyunun, davacı kaynağını önce azaltıp sonra tamamen kurumasına yol açtığı belirtilmiş ancak davalıya ait kaynağın kapatılması halinde suyun eski hale dönüp dönmeyeceği hususu tespit edilmemiştir. Bu durumda mahkemece, suların en az olduğu dönemde uzman bilirkişi kurulu (jeolog, ziraat ve fen) marifetiyle yeniden keşif yapılarak, suyun eski hale dönüp dönmeyeceği tespit edilmeli, şayet suyun eski hale dönmesi mümkün değil ise davalının açmış olduğu yarmadan tarafların ihtiyaçları saptanmak suretiyle tarafların sudan ortaklaşa yararlanabileceği bir su düzeneği ve su rejimi oluşturulmalıdır. Değinilen yönler gözetilmeden, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması" doğru görülmeyerek kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Dairemiz bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda mahkemece, davanın kabulü ile Aksaray ili, Sarıyahşi İlçesi, Yaylak Köyü 242 ada 24 nolu parsel içerisinde (fen bilirkişi İlkay Gürsoy imzalı rapor ve ekindeki krokide 3-4 numaraları ile gösterilen) kalan su kuyusundan saniyede 0.1 litre akan suyun, davacının kendisine ait hali hazır önceki yıllarda kullandığı (aynı fen bilirkişi raporu ve ekindeki krokide 1-2 numaraları ile belirtilen yerdeki) su borularından oluşan düzeneğe aktarılmasına, taraflar arasında bu şekilde sudan ortaklaşa yararlanabilecekleri bir su düzeneği kurulmasına karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
T.M.K"nın 756. maddesine göre; Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup, bunların mülkiyetinin ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabileceği belirtilmiştir.
Gerçek kaynağın suyu bir akiferden gelir. Su çıkışı bir noktadan veya bir alandan olabilir. Bu alana kaynak alanı denir. Kaynak, yeraltı suyunun doğal olarak yeryüzüne çıkması halidir.
Kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular yararlanabilir.
Uygulamada kaynak; “yeraltı suyunun üst düzeyinin yer yüzeyini kestiği yer” olarak tanımlanmaktadır. Yeraltı suyu doğal yoldan yeryüzüne çıkmamış, drenaj vs. yollarla çıkarılmış ise, kaynak olarak değil, drenaj veya kuyu vs. isimlerle anılır. Bu şekilde insan eliyle çıkarılan sular, yeraltı suyu olarak kabul edilir.
Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak, onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz (TMK m. 756/2).
Arazisinde faydalı ihtiyaçları için yeter miktarda su bulunmayan veya bu suyu elde etmesi fahiş masrafı icabettiren bir kimsenin, komşu arazideki yeraltı suyundan istifade şartları 20"nci maddede sözü geçen tüzükte belirtilir (167 Sayılı Yeraltı Suları Kanunu 1-6. madde).
Her ne kadar mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyulmuş ise de bozma gereği tam olarak yerine getirilmemiş; kabule göre de infazda tereddüt olacak şekilde hüküm kurulması isabetli görülmemiştir.
Mahkemece yapılacak iş hidrojeoloji ve zirai bilirkişi marifetiyle mahallinde suların en az olduğu dönemde uygulamalı keşif yapılarak gerekirse boyama usulüyle davalının sonradan açtığı kuyunun kapatılması halinde davacı kuyusuna suyun gelip gelmediği kesin olarak saptanmalıdır. Suyun dönmemesi halinde tarafların suya ihtiyaç durumları ile bu ihtiyaca uygun infaza elverişli yeni ihtilaflara yol açmayacak su rejiminin ne şekilde olacağı zirai bilirkişi aracılığı ile belirlenip raporlar denetlendikten sonra sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece, belirtilen hususlar gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 27.05.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.