1. Hukuk Dairesi 2014/7712 E. , 2015/7242 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : HATAY 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/12/2013
NUMARASI : 2011/253-2013/599
Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi "ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Davacı, davalılar ile ortak mirasbırakanları H.. K.."dan intikal eden dava konusu 632 parsel sayılı taşınmazda payına düşen yaklaşık 4 dönüm yüzölçümündeki zeytinliğin, 1995 yılından bu yana rızası hilafına davalılar tarafından kullanıldığını, uyarılarına rağmen müdahalelerine devam ettiklerini ileri sürerek, payına elatmalarının önlenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Mehmet, mirasbırakan babaları H.. K.."nın 1992 yılında ölümünden sonra mal varlığını mirasçıların aralarında paylaştıklarını, davacının payını diğer davalı Ahmet"e sattığını, satış parasını aldığını belirterek, davanın reddini istemiştir.
Davalı Ahmet, davacı kardeşinin dava konusu taşınmazda miraspayını kendisine haricen sattığını, satış parasını aldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının davaya konu taşınmazdaki payını diğer davalı Ahmet"e haricen satarak taşınmazla ilgisini kestiği, artık taşınmazın maliki olmadığı bu nedenle atmanın önlenmesi yönünde dava açma hakkı bulunmadığı gerekçesiyle davanın sıfat yokluğundan reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre, davaya konu 632 parsel sayılı taşınmazın tarafların murisi H.. K.."ya ait iken 04.03.1992 tarihinde ölümü ile taraflarında aralarında bulunduğu mirasçılarına intikal ettiği, 11.01.1994 tarihinde kesinleşen kadastro tespiti ile taşınmazın miras hisseleri oranında miraşçılar adına tapuya tescil edildiği, davacının 06.10.1998 tarihli adi yazılı şekilde düzenlenmiş senetle, taşınmazdaki miras payını davalı Ahmet"e satış yaptığı dosya içeriği ile sabittir.
Hemen belirtilmelidir ki, tapuda kayıtlı olan bir taşınmazın Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Borçlar Kanununun (BK) 213 ve 2644 sayılı Tapu Kanunu"nun 26. maddeleri hükmü uyarınca, resmi olarak yapılmayan satışına değer verilemez. Ne var ki, haricen satın alma olgusu satın alan bakımından TMK’nun 994. maddesi ve 10.07.1940 tarihli 2/77 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca bedelden kaynaklanan kişisel hak sağlar. Bu durum da, bedel ödenmedikçe taşınmazı haricen satın alanın taşınmazdan tahliye edilmesi istenemez. Başka bir ifade ile değinilen kişisel hak kural olarak satın alan yararına taşınmazı kullanma bakımından hapis hakkı sağlayacağı kuşkusuzdur.
O halde, davacının mülkiyet hakkı karşısında, davalı Ahmet"in, davacının payını haricen satın alma nedeniyle satış bedelinden kaynaklanan kişisel hakkına değer verilemeyeceği tartışmasızdır.
Bu durumda, taraflar taşınmazda paydaş olduğundan uyuşmazlıgın müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi gerekeceği açıktır.
Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şüyuun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği gibi, TMK"nın 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz.
Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şüyuun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahde vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olaya gelince; mahkemece yukarıda açıklanan olgu ve ilkeler doğrultusunda hüküm vermeye yetecek derecede bir araştırma yapıdığından söz edilemez.
Hâl böyle olunca; yukarıdaki ilke ve olgular doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, taraflar arasındaki ihtilafın çözümü bakımından, çekişme konusu taşınmazda pay sahibi olan tüm paydaşlar arasında harici bir taksim olup olmadığının ve ya tüm paydaşlarca uzunca bir zaman için her bir paydaşın kullandığı yer bulunacak şekilde bir fiili durumun yaratılıp yaratılmadığının araştırılması, harici taksimin varlığı veya fiili kullanma biçiminin oluştuğu belirlenirse çekişmeli bölümün kime özgülendiğinin saptanması, aksi halde, davacının çekişmeli taşınmazda kullandığı veya kullanabileceği bir yer olup olmadığının kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yanılgılı değerlendirme ile davacının çekişmeli taşınmazdaki mülkiyet hakkı gözetilmeksizin harici satışa değer verilmek suretiyle yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Davacının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.