Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2018/701
Karar No: 2019/78

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2018/701 Esas 2019/78 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2018/701 E.  ,  2019/78 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın usulden reddine dair verilen 02.12.2015 tarihli ve 2015/191 E., 2015/658 K. sayılı kararın davacı vekilince temyizi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin, 30.10.2017 tarihli ve 2016/3717 E., 2017/5881 K. sayılı kararı ile:
    “…Davacı vekili, müvekkilinin Tunceli’de görev yapmakta iken 16.872,79 TL olağanüstü hal tazminatının Türkiye Emlak Bankası Van Şubesi’ne yatırıldığını, müvekkiline bu konuda tebligat yapılmadığını, Tasfiye Halinde Türkiye Emlak Bankası A.Ş. ile yapmış olduğu yazışma sonucu hesabına yatırıldığını öğrendiğini, Türkiye Emlak Bankası A.Ş"nin tasfiye olması ile birlikte bankanın kapatılarak Ziraat Bankası Van Şubesine aktarıldığını, olağanüstü hal tazminatını alamadığını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 6.576,13 TL’nin 26.02.1993 tarihinden itibaren, 10.296,65 TL"nin 15.07.1994 tarihinden itibaren toplam 16.872,77 TL olağanüstü hal tazminatı alacağından şimdilik 4.500,00 TL alacağın belirtilen tarihlerden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, zamanaşımı itirazında bulunmuş, 4603 sayılı Kanun"a 4684 sayılı Kanun ile eklenen geçici 3. madde ile Türkiye Emlak Bankası A.Ş"nin bankacılık iş ve işlemlerinden kaynaklanan yükümlülükleri ve bankacılıkla ilgili sabit kıymetlerinin Ziraat Bankasına ve Türkiye Halk Bankasına devredildiğini, devir protokolünün 10.07.2001 tarihinde imzalandığını, müvekkili tarafından davacı hakkında tesis edilen herhangi bir işlem bulunmadığını, Tasfiye Halinde Türkiye Emlak Bankası A.Ş"nin tüzel kişiliğinin tasfiyeyle sınırlı olmak üzere devam ettiğini, dava konusu hesapların müvekkili bankaya devredilmediğini, husumetin Tasfiye Halinde Türkiye Emlak Bankası A.Ş"ye yöneltilmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, tasfiye haline giren Türkiye Emlak Bankası A.Ş"nin bankacılık hizmetleri ve bankacılık iş ve işlemlerine ait yükümlülüklerinin Ziraat Bankası A.Ş’ye devredildiği, Ziraat Bankası A.Ş. Yönetim Kurulu’nun 18/03/2003 tarih ve 63 sıra sayılı kararı ile olağanüstü hal tazminatı ve ek tazminat konularının tasfiye halinde Emlak Bankası Tasfiye Kurulu tarafından tamamlanmasının uygun olacağına karar verildiği, Tasfiye Halinde Emlak Bankası A.Ş"nin tüzel kişiliğinin tasfiyeyle sınırlı olmak üzere dava konusu tazminatın tasfiyesi ve ödenmesi işlemleri ile bu konuda açılacak davalarda dava ehliyetine sahip olduğu, davalı Ziraat Bankası A.Ş"nin dava ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmiştir.
    Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
    Dava, davacı adına yatırılmış olan OHAL tazminatının ödenmesi istemine ilişkindir. 28.05.2014 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 6502 sayılı Yasa"nın 3/k bendinde "Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi" tüketici, 3/ı bendinde ise " Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan... bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem" tüketici işlemi olarak tanımlanmıştır. Aynı Yasa"nın 73/1. maddesinde tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiş, 83/2. maddesinde ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve 6502 sayılı Yasa"nın görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceğine değinilmiştir. HMK"nin 1. maddesinde ise görev hususunun kamu düzenine ilişkin olduğu, mahkemece yargılamanın her aşamasında resen gözetileceği düzenlenmiştir.
    Somut olayda; davanın açıldığı 20.02.2015 tarihi itibariyle 6502 sayılı Yasa"nın yürürlükte olduğu, davacının ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket etmesi nedeniyle tüketici, dava konusu bankacılık işleminin de tüketici işlemi sayıldığı, yukarıda belirtilen yasa hükümleri uyarınca davaya bakma hususunda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu hususu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, pasif husumet yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi doğru olmamış kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
    2-Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir…”
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Davacı vekili, müvekkilinin Tunceli’de görev yapmakta iken 16.872,779 (E)TL olağanüstü hâl tazminatının Türkiye Emlak Bankası Van Şubesine yatırılmış olduğunu, müvekkiline bu konuda tebligat yapılmadığını, Tasfiye Halinde Türkiye Emlak Bankası A.Ş. ile yapmış olduğu yazışma sonucu bu meblağın hesabına olağanüstü hâl tazminatı olarak yatırılmış olduğunu öğrendiğini, Türkiye Emlak Bankası A.Ş.’nin tasfiye olması ile birlikte bankanın Van Şubesi’nin kapatılarak tazminatının Ziraat Bankası Van Şubesine aktarıldığını, olağanüstü hâl tazminatını alamadığını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 6.576,129 (E)TL’nin 26.02.1993 tarihinden itibaren, 10.296,650TL"nin 15.07.1994 tarihinden itibaren toplam 16.872,779 (E)TL olağanüstü hâl tazminatı alacağından fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 4.500,00TL’sinin alacağın belirtilen tarihlerden itibaren güncel değerinin hesaplanarak işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, 4603 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketi Ve Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun’a 4684 sayılı Kanun ile eklenen Geçici 3’üncü madde ile Türkiye Emlak Bankası A.Ş.’nin bankacılık iş ve işlemlerinden kaynaklanan yükümlülükleri ile bankacılıkla ilgili sabit kıymetlerinin müvekkili Ziraat Bankasına ve Türkiye Halk Bankası A.Ş.’ye devredildiğini, devir protokolünün 10.07.2001 tarihinde imzalandığını, müvekkili tarafından davacı hakkında tesis edilen herhangi bir işlem bulunmadığını, Tasfiye Halinde Türkiye Emlak Bankası A.Ş.’nin tüzel kişiliğinin tasfiyeyle sınırlı olmak üzere devam ettiğini, dava konusu hesapların müvekkili bankaya devredilmediğini, husumetin Tasfiye Halinde Türkiye Emlak Bankası A.Ş.’ye yöneltilmesi gerektiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    Yerel Mahkemece, Ziraat Bankası A.Ş. ve Emlak Bankası A.Ş.’den davacıya hitaben yazılan yazı cevapları, OHAL tazminatına ve Türkiye Emlak Bankası A.Ş."nin tasfiyesine yönelik yasal mevzuat, Ziraat Bankası Yönetim Kurulu tarafından OHAL tazminatlarından kaynaklanan işlemlerin Tasfiye Halinde Türkiye Emlak Bankası A.Ş. tarafından yürütülmesine yönelik alınan karara göre davalı Ziraat Bankası A.Ş.’nin bu davada davalı olma ehliyetinin bulunmadığı ve kendisine husumet yöneltilemeyeceği gerekçesiyle, davanın dava şartı yokluğu sebebiyle HMK’nın 114/1-d, 115 maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmiştir.
    Davacı vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Yerel Mahkemece önceki kararda direnilmiş, direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, eldeki davaya bakmakla görevli mahkemenin ticaret mahkemeleri mi tüketici mahkemeleri mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
    Uyuşmazlık noktasının çözümüne ilişkin açıklamada bulunmadan önce davacının talebinin hangi yasal hükümlere dayandığının tespitinde yarar vardır.
    Davacının eldeki dava ile davalı Bankanın kendisine ödemesini istediği alacak, Tunceli İl Jandarma Komutanlığında görev yaptığı 1993 yılından itibaren adına tahakkuk eden ve davalı Bankaya yatırılan OHAL tazminatının güncel değeridir. OHAL tazminatları ile ilgili yasal düzenleme “3920 sayılı 375 ve 285 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması ve 14.7.1965 Tarih ve 657 Sayılı,27/7/1967 Tarih ve 926 Sayılı,18/3/1986 Tarih ve 3269 Sayılı,28/5/1988 Tarih ve 3466 Sayılı Kanunların Bazı Maddeleri ile 481 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Kanun”u olup, belirtilen Kanun’un geçici 1’inci maddesinin “c” bendinde “375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin, bu Kanunun 1 inci maddesi ile değiştirilen 28’inci maddesinin önceki hükümlerine göre ödenen tazminattan en az bir yıl süreyle yararlanmış veya ölüm, emeklilik yahut görev başında sakatlanma sonucu bir yıl dolmadan bu tazminatın ödendiği bölgeden ayrılmış olanlar ile halen bölgede çalışan kamu görevlilerine; nemalandırılmak üzere adlarına Toplu Konut Fonuna yatırılmış bulunan meblağlar neması ile birlikte, 31.12.1994 tarihini geçmemek üzere başvuru tarihlerinden itibaren en geç altı ay içinde kendilerine veya kanunî mirasçılarına ödenir” ; 2’nci fıkrası ise “Bu madde hükümlerine göre personele yapılacak ödemelerden sonra Toplu Konut Fonu adına Türkiye Emlak Bankasında açılan hesaplarda nema dahil kalan bakiye, 1.4.1995 tarihinde Bütçeye gelir yazılmak üzere Hazine hesaplarına intikal ettirilir” hükümlerini içermektedir.
    Bu genel açıklamadan sonra uyuşmazlığın çözümünde hangi mahkemenin görevli olduğunun yasal düzenlemelere göre değerlendirilmesi gerekir.
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri (HMK)’nın 1’inci maddesinde mahkemelerin görevinin, ancak kanunla düzenlenebileceği ve göreve ilişkin kuralların kamu düzeninden olduğu belirtilmiştir.
    6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun (TKHK)’un “Kapsam” başlıklı 2’nci maddesinde bu Kanun’un her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsadığı belirtilmiştir. Bu maddenin gerekçesi ise:
    “Kanun’un kapsamının belirlendiği ikinci maddede “tüketici işlemlerinin” ve “uygulamaların” kapsam dâhilinde olduğu belirtilmiştir. Böylece, kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişilerin, tüketicilerle sözleşme imzalanmadan önce, sözleşmenin kurulması esnasında ve sözleşme imzaladıktan sonra yaptıkları uygulamalar da Kanun kapsamında değerlendirilecektir. Örneğin, tüketici kredisi verilmeden önce tüketicilere verilmesi öngörülen sözleşme öncesi bilgi formu, devre tatil sözleşmesinin kurulması esnasındaki satış yöntemi veya bir malın satışından sonra o mala ilişkin satış sonrası hizmetler gibi uygulamalar konusunda çıkabilecek uyuşmazlıklara bu Kanun hükümleri uygulanacaktır. Bu hüküm ile özellikle bir hukuki işleme veya sözleşmeye dayanmayan, tüketiciye yönelik haksız ticari uygulamaların da Kanun kapsamında olduğu açıklığa kavuşturulmuş olmaktadır” şeklindedir.
    6502 sayılı TKHK’nın 3’üncü maddesinde tüketici; “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi”yi, tüketici işlemi; “mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari ve mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, taşıma, eser, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” ifade eder şeklinde tanımlanmıştır.
    Anılan Kanun’un 73/1’inci maddesinde; “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.” ; 83/2’nci maddesinde ise “Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez.” düzenlemelerine yer verilmiştir.
    Tüketici mahkemesinin görevli olması için öncelikle uyuşmazlığın bir tüketici uyuşmazlığı olması gerekir. Hangi tür uyuşmazlıkların tüketici uyuşmazlığı olduğu ise dava konusu işlem veya uygulamanın taraflarından birinin tüketici, diğerinin ise girişimci/satıcı/sağlayıcı olmasına göre belirlenmektedir (Topuz, G.; Tüketici Mahkemeleri, Ankara 2018, s.37).
    Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelindiğinde, davacının OHAL ile ilgili mevzuat hükümlerine göre adına nemalandırılmak üzere Toplu Konut Fonuna yatırılmış olan tazminatın davalı bankadan tahsilini talep ettiği ve mesleki bir amaçla hareket etmediği, her ne kadar davacı ile davalı banka arasında bankacılık sözleşmesi bulunmasa da, 6502 sayılı Kanun’un “Kapsam” başlıklı bu Kanun’un her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsadığı 2’nci maddesi ile ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi tüketici; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari ve mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan her türlü hukuki işlemin tüketici işlemi olarak tanımlayan 3’üncü maddesi birlikte değerlendirildiğinde davacının ticari ve mesleki amaçlarla hareket etmeyip tüketici, dava konusu alacağın dayanağı bankacılık işleminin de tüketici işlemi olduğu ve tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevli bulunduğundan eldeki davaya bakmakla görevli mahkeme tüketici mahkemeleridir.
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, davacı adına yatırılan paranın bankada olmasının davacının bankayla yaptığı bir sözleşmeye veya hukuki işleme dayalı olmayıp fon ile banka arasındaki işlemden kaynaklandığı dolayısıyla, 6502 sayılı TKHK kapsamında tüketici işleminin bulunmadığı, tahsili istenen tazminatın mesleki nedenlerle tahakkuk ettirilmiş olduğu, bu sebeplerle ticaret mahkemelerinin görevli olduğu belirtilerek direnme kararının açıklanan nedenlerle onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
    Bu durumda, eldeki davada tüketici mahkemelerinin görevli olduğuna işaret eden ve Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Hâl böyle olunca bozma kararında belirtilen nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.
    S O N U Ç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun"un 30’uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Geçici 3’üncü maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429’uncu maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine aynı Kanun’un 440/III-3 maddesine göre karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 07.02.2019 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.



    KARŞI OY

    6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun 3/1. maddedeki tanımlara göre tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi; tüketici, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi; sağlayıcı, kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi ifade eder.
    Yukarıda sözü edilen hukuki işlem, bir hak veya hukuki ilişkinin doğumu, değiştirilmesi veya ortadan kaldırılması sonucuna yönelmiş tek taraflı, iki taraflı veya çok taraflı irade beyanları şeklinde, sözleşme ise, iki veya daha çok kişinin, aralarında bir hukuki bağ yaratmak, bu bağı değiştirmek veya ortadan kaldırmak amacıyla, karşılıklı ve birbirine uygun iradelerini beyan ederek yaptığı hukuki işlem olarak tanımlanabilir.
    285 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin O tarihte yürürlükte olan 5. maddesi gereğince bölgeye dahil iller ve mücavir illerde görev yapan personele olağanüstü hal tazminatı ödenmekte ve ilgiliye ödenen miktar kadar da ayrıca Toplu konut veya kamu Ortaklığı fonlarından birine personel adına nemalandırılmak üzere yatırılması gerekmektedir. Bu yatırılan miktar belli şartların oluşması halinde ilgiliye ödenmektedir. Bu yatırılan paranın idaresi yatırılan fona ait olup nemalandırılmak amacıyla bankaya yatırılması doğrudan ilgiliye ödenmesi için olmayıp ilgili adına fon tarafından nemalandırılması amacıyladır. Bankaya yatırıldığı için doğrudan ilgili bunu bankadan alabilecek durumda değildir. İlgiliye ancak belli koşullar oluştuğunda ödeneceğinden paranın idaresi ilgili fona ait olup fonun ödenmesi talimatı vermesi halinde adına nemalandırılmak üzere yatırılan görevliye ödenebilecektir. Diğer bir ifadeyle parının bankada olması görevlinin bankayla yaptığı bir sözleşmeye veya hukuki işleme dayalı olmayıp fon ile banka arasındaki işlemden kaynaklanmaktadır.
    6502 sayılı Yasa"nın 73/1. maddesine göre tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.
    Somut olayda davacı kendisi adına nemalandırılmak üzere Fona yatırılan ve Fon tarafından da nemalandırılmak amacıyla bankada değerlendirilen olağanüstü hal tazminatının tahsilini istemiş olup bankanın sağlayıcı davacının da tüketici sayıldığı bir tüketici işleminden söz etmek mümkün değildir. Bu şekilde yatırılan paraların tasfiye edilmesi gereken paralar haline gelmesi konuyu tüketici işlemi haline de getirmemektedir. Bu durumda davaya bakmaya tüketici mahkemesi değil genel mahkemede görevli olduğu için verilen direnme kararının onanması ve verilen kararın diğer yönleri incelenmek üzere daireye gönderilmesi gerektiği görüşünde olduğumuzdan tüketici mahkemesinin görevli olduğu şeklinde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi