4. Hukuk Dairesi 2020/1435 E. , 2021/1528 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve ... aleyhine 24/08/2015 gününde verilen dilekçe ile muvazaa hukuksal sebebine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 10/05/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi. Geri çevirme kararı üzerine, boşanma dosyasının gönderildiği anlaşıldı. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
- KARAR -
Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 19. maddesinde düzenlenen genel muvazaa sebebine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; davalılardan Kadir ile müvekkilinin 1986 yılında evlendiklerini, uzun yıllar Almanya’da çalıştıklarını, 2014 yılı Mayıs ayından bu yana ise ayrı yaşadıklarını, müvekkilinin 30/09/2014 tarihinde boşanma istemiyle dava açtığını, 27/10/2014 tarihinde karşı boşanma davası açan davalı ...’in 08/08/2014 tarihinde evlilik birliği içinde edindikleri davaya konu iki bağımsız bölümü mal kaçırmak, mal rejimine ilişkin katkı payı ile edinilmiş mallara ilişkin alacak hakkını ihlal etmek amacıyla gerçek değerinin altında muvazaalı olarak babası olan diğer davalı ...’e devrettiğini, bu satış işleminin geçersiz olduğunu belirterek, davaya konu taşınmazların davalı ... adına olan tapu kayıtlarının iptali ile diğer davalı ... adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili; davalı ...’in ihtiyacı nedeniyle babası olan davalı ...’e taşınmazı sattığını, boşanma niyeti olmayan Kadir’in muvazaalı satış yapmadığını, satışların gerçek olup aile apartmanı içinde olan dairelerin yabancıya satılmasını istemedikleri için iyi niyetle kendi aralarında alışveriş yaptıklarını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; davacının mal rejiminin tasfiyesi davasında elde etmesi muhtemel alacak hakkının tahsil kabiliyetini güçlendirmek amacıyla eldeki davada tapu iptali ve tescil isteminde bulunduğu, ancak davacının mal rejiminin tasfiyesine ilişkin bir dava açmadığı, öte yandan davanın açılabileceği böyle bir davada aynî değil şahsî sonuç doğuran bir alacak hakkı elde edilebileceği ve üçüncü kişi konumundaki davalı ...’e karşı ayni hak değil, alacak hakkı isteminde bulunabileceği gerekçesiyle, davacının eldeki muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil davasını açmakta hukuki yararı bulunmadığından davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmiştir.
Dava, 6098 sayılı Kanun’un 19. maddesine dayalı muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları zarara uğratılanlar, tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. Çünkü, danışıklı olan bir hukuki işlem haksız eylem niteliğindedir. Muvazaalı muamele (danışıklı işlem) ile hakkın zarar gördüğünün benimsenebilmesi için danışıklı işlemde bulunandan bir alacağın olması ve bu alacağın ödenmesini önlemek amacıyla danışıklı işlemin yapılması gerekir. Satışın danışıklı olduğu kanıtlanırsa davacı, satışa konu edilen maldan alacağını almak için yararlanabilecektir. Davacının bu davadaki amacı, alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır.
Öte yandan medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta (mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının bulunmasıdır. Bu çıkarın da karar verilene kadar sürmesi gerekir. 6098 sayılı Kanun’un 19. maddesine göre bir dava açılabilmesi için davacının kesinleşmiş bir alacağının varlığı ön koşul değildir. Ancak davacının bu davayı açmakta hukuki yararı olması için, davalıdan bir alacağının olması gereklidir.
Somut olayda; davacının davalı ... ile aralarında Yeşilova Aile Mahkemesinin 2014/97 esasına kayden görülen ve 31/10/2017 tarihinde kesinleşen karşılıklı açtıkları boşanma davasında her iki tarafın da kusur derecelerinin eşit olduğu değerlendirilerek asıl ve birleşen davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına 20/10/2015 tarihinde karar verilmiş, eşit kusurlu olduğu değerlendirilen tarafların maddi, manevi tazminat ve yoksulluk nafakası istemleri reddedilmiştir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında; eldeki davada davacının muvazaa nedeniyle tapu iptal ve tescil talebini yöneltmesinde dava tarihi itibariyle hukuki yararı var ise de kesinleşen boşanma davasının sonucuna göre davacı lehine mali haklara hükmedilmediği, dolayısıyla davalı eşinden herhangi bir alacağının bulunmadığı, böylece davacının hukuki yararının ortadan kalktığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar ve yasal düzenlemeler gözetilerek, taraflar arasındaki boşanma davasının sonucuna göre davacının davayı açmaktaki hukuki yararının ortadan kalkması nedeniyle davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, davacının açması muhtemel mal rejiminin tasfiyesi davasındaki hakkının ayni değil şahsi sonuç doğuracağından bahisle eldeki muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil davasını açmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesi doğru değil ise de mahkeme kararı sonucu itibariyle doğrudur. Bu nedenle HUMK’nın 438/9. maddesi uyarınca değiştirilen bu gerekçeyle karar onanmalıdır.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle mahkeme kararının gerekçesinin değiştirilmesine ve bu açıdan temyiz itirazlarının reddedilerek kararın düzeltilmiş bu biçiminin ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 30,10 TL kalan onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına 24/05/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.