Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2014/636
Karar No: 2016/112

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/636 Esas 2016/112 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2014/636 E.  ,  2016/112 K.

    "İçtihat Metni"

    Yargıtay Dairesi : 11. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Asliye Ceza
    Günü : 31.03.2008


    Mühür bozma suçundan sanık ..."ın 5237 sayılı TCK’nun 203/1, 62 ve 52/2-4. maddeleri uyarınca 3.000 Lira adlî para cezasıyla cezalandırılmasına ve adli para cezasının taksitlendirilmesine ilişkin, Ayvalık 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 31.03.2008 gün 214-379 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 02.06.2014 gün ve 26403-10759 sayı ile;
    "TCK"nun 203. maddesi, esasta bir şeyin saklanmasını veya varlığının olduğu gibi muhafazasını sağlamak üzere, kanunun veya yetkili makamların emrine uyularak konulmuş mührün kaldırılmasını cezalandırmaktadır. Burada mühürleme işleminin amacı Devlet yönetiminin bir şeyi koruma altına alma ve başkalarının tasarrufunu önleme iradesinin konulan mühürle açıklanması olup, bu iradeyi etkisiz duruma getirerek onu ihlal eden herhangi bir eylem gerçekleştiği takdirde suç işlenmiş olacaktır. Bu nedenle, yasaya uygun biçimde konulan bir mührün varlığı, mühür bozma suçunun ön koşuludur. Elektrik sayaçlarında bulunan ve bakanlık mührü olarak adlandırılan mühürlerin, sayaçların imali aşamasında konulup amacının, üretilen sayacın uluslararası standartlara uygun olarak üretildiği ve bu standartlara uygun tüketimi kaydettiğini açıklayıcı mahiyette bulunduğu, bu mühürlerin sayaçlara takılması işlemiyle elektrik dağıtım şirketlerinin bir ilgisinin bulunmadığı, sayaçların imali aşamasında konulan bakanlık mührünün anılan yasa ve maddesinde belirtilen mühür olarak kabul edilemeyeceği cihetle; mühür bozma suçunun unsurları itibariyle oluşmadığı gözetilmeden yazılı şekilde sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına oyçokluğuyla karar verilmiş;
    Daire Üyesi ...; "1- Türk Ceza Kanununun mühür bozma suçunu düzenleyen 203. maddesi "Kanun veya yetkili makamların emri uyarınca bir şeyin saklanmasını veya varlığının aynen korunmasını sağlamak için konulan mührü kaldıran veya konuluş amacına aykırı hareket eden kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır" şeklindedir. Görüldüğü üzere mühür ya bir şeyin saklanması veya varlığının aynen korunması amacıyla konulmuş olmalıdır.
    3516 sayılı Ölçüler ve Ayar Kanununun "Amaç" başlıklı 1. maddesi "Bu kanunun amacı, milli ekonominin ve ticaretin gereklerine ve kamu yararına uygun olarak Türkiye hudutları içinde her türlü ölçü ve ölçü aletlerinin doğru ayarlı ve uluslararası birimler sistemine uygun olarak imalini ve kullanılmasını sağlamaktır." Bu kanunun amacı da ölçü ve ölçü aletlerinin uluslararası birimlere uygun ve doğru ölçüm yaptığını belirlemek ve bu hususun korunmasını sağlamaktır.
    Ölçüler ve Ayar Kanununun "Kapsam" başlıklı 2. maddesi "Uzunluk, alan, hacim, ağırlık ölçüleri, areometreler, hububat muayene aletleri, elektrik, su, havagazı, doğalgaz, akaryakıt sayaçları, taksimetreler, naklimetreler, akım ve gerilim ölçü transformatörleri ile demiryolu yük ve sarnıçlı vagonlarının muayenesi, ayarlanması ve damgalanması bu Kanun hükümlerine göre yapılır" hükmünü içermektedir. Yani elektrik, su, doğalgaz sayaçları da uluslararası birimlere uygun ve doğru ölçüm yapmasının sağlanması ve mühürlenmesi bakımından bu kanun hükümlerine tabidir.
    Aynı kanunun 3. maddesinde ise bu kanun kapsamına girmeyen ölçü ve ölçü aletleri sayılmıştır. İstisnalar başlıklı bu maddede elektrik sayaçları sayılmamıştır. Yani bu kanun kapsamı dışına çıkarılmamıştır.
    Bakanlık mührü de kanuna dayalı olarak konulan bir mühürdür. Mühür kaldırılarak veya sayacın üzerinde delik açılarak diske veya numaratöre müdahale edilip doğru ölçmenin engellenmesi halinde bu suç oluşacaktır.
    2- 3516 sayılı Ölçüler ve Ayar Kanununun "Tarifler" başlıklı 4. maddesinde;
    Damganın: Muayene sonunda uygun olduğu anlaşılan ölçü ve ölçü aletlerinin üzerine konulan umumi ayar işaretini,
    Umumi Ayar İşaretinin: Damgada kullanılan TC şekli olan işareti,
    Bu kanuna dayanılarak çıkarılan Ölçü ve Ölçü Aletleri Damga Yönetmeliğinin "Tanımlar" başlıklı 4. maddesinde;
    Damganın: Muayene sonucu uygun olduğu anlaşılan ölçü ve ölçü aletlerinin dışardan istenmeyen müdahalelere açık yerlerinin kapatılması ve emniyet altına alınması için de kullanılan, üzerinde bu Yönetmelikte belirtilen bilgilerin yer aldığı yakma, asitle aşındırma, yapıştırma, basma, vurma veya tele takılan kurşunun sıkılması suretiyle yapılan veya kendinden yapışma özelliğine sahip, çıkartıldığında tahrip olan özel olarak hazırlanmış hologramlı etiketi veya elektronik olarak emniyet tedbirlerinin alınmasını sağlayan sistemi, ifade ettiği açıklanmıştır.
    Tariflerden de damganın (mührün) dışarıdan müdahaleyi engellemek ve emniyet altına almak amacıyla konulduğu, TCK"nun 203. maddesi anlamında mühür olduğu anlaşılmaktadır.
    3- Ölçüler ve Ayar Kanununda sayılan cihazları, isteyen herhangi bir fabrika veya imalathane, kendi inisiyatifiyle üretme hak ve yetkisine sahip değildir.
    Kanununun, "Marka Kaydı ile Tip ve Sistemin Onaylanması" başlıklı 7. maddesinde:
    "Türkiye"de yapılan veya dışarıdan getirilen ölçü ve ölçü aletlerinin üzerine, bunları yapan şahıs veya firmaya ait özel bir markanın; kolaylıkla okunabilecek, silinmeyecek ve ölçü ve ölçü aletinden ayrılmayacak şekilde konulması ve Bakanlığa kaydettirilmiş olması şarttır.
    Ayrıca;
    a) Yurt içinde ölçü ve ölçü aleti yapan fabrika ve imalathanelerle tamir atölyeleri, yaptıkları veya tamir ettikleri ölçü ve ölçü aletleri için Bakanlıkça tespit edilecek esaslar dahilinde ve örneğine uygun, tasdikli bir imalat defteri tutmak zorundadırlar.
    b) Elektrik, su, havagazı, doğalgaz, akaryakıt sayaçları, ölçü transformatörleri, taksimetreler, naklimetreler ve 2 nci madde ile kanun kapsamına alınacak diğer sayaçların muayene ve damgalanmaya kabul edilmeleri, bunların kullanışlı tip ve sistemde olduklarının Bakanlıkça önceden onaylanmış bulunmasına bağlıdır"
    "Tamir ve Ayar Yetki Belgesi" başlıklı 10. maddesinde: "Sayaç ayar istasyonları ile ölçü ve ölçü aletleri tamir ve ayar atölyelerinde çalışanlara Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikte belirlenecek usul ve esaslara göre yetki belgesi verilir" denilmektedir. Sayaçların imali, ithali, mühürlenmesi gibi tüm hususlar Sanayi ve Ticaret Bakanlığının denetimi, kontrolü ve izni dahilinde yapılmaktadır.
    4- Ölçü ve Ölçü Aletleri Damga Yönetmeliğinin aşağıdaki maddeleri de elektrik sayaçlarının dışarıdan müdahalenin önleneceği şekilde damgalanmasından sonra kullanılabileceğini ifade etmektedir.
    Üçüncü Bölüm : Damgayla İlgili Uygulama Usul ve Esasları
    Damganın iptali
    Madde 9 - (1) Damgalanmış ölçü ve ölçü aletleri, yapılacak muayenelerde, mevzuat hükümlerine uygun bulunmadığı takdirde, il müdürlüklerince damgaları iptal edilerek kullanımdan men edilir.
    Damganın yaptırılması
    Madde 10 - (1) Genel Müdürlük, il müdürlükleri ve belediyelerin kullanacağı damgalar bedelleri Bakanlıkça ödenmek üzere Bakanlık tarafından yaptırılır.
    (2) Yetkilendirilmiş imalatçıların kullanacağı damgalar, Bakanlık tarafından veya Bakanlığın uygun görüşü ile imalatçılarca yaptırılır. Ancak damgaların Bakanlık tarafından yaptırılması durumunda, bedelleri ilgili imalatçı tarafından ödenir.
    Damga mecburiyeti
    Madde 11 - (1) 3516 sayılı Ölçüler ve Ayar Kanunu kapsamında bulunan ölçü ve ölçü aletlerinin kullanılabilmesi için damgalanmış olması zorunludur.
    5- Ölçüler ve Ayar Kanununun "Yasaklar" başlıklı 14. maddesinin (b), (c) ve (d) bentlerinde damgalanmamış ölçü ve ölçü aletlerinin satışa arzı veya satılması, damgası kopmuş, damga süresi geçirilmiş veya iptal edilmiş aletlerin kullanılması ve satışa arzı veya satılması, tamir ve ayarlarının yetki belgesi taşımayan kişilerce yapılması yasaklanmıştır. Bunlardan damganın ölçü aletinin yasal çerçevede kullanılması için zorunlu olduğu anlaşılmaktadır.
    6- Mühür bozma suçu 765 sayılı TCK"nun "Devlet İdaresi Aleyhine İşlenen Cürümler" başlıklı üçüncü Babının "Mühür Fekki ve Hükümetin Muhafazası Altında Bulunan Eşyayı Çalmak" başlıklı onuncu faslındaki 274. maddesinde düzenlenmişken, 5237 sayılı TCK"nun "Topluma Karşı Suçlar" başlıklı üçüncü kısmının "Kamu Güvenine Karşı Suçlar" başlıklı dördüncü bölümüne alınmıştır.
    Millete ve Devlete Karşı Suçlar ise 5237 sayılı Kanunun dördüncü kısmında, 247 ile 343. maddeleri arasında sekiz bölüm halinde düzenlenmiştir. Görüleceği gibi mühür bozma suçu Devlet otoritesi değil kamu güvenine karşı işlenmiş suçlardandır. Mevzuat gereği konulan mührün kaldırılmasının da topluma karşı olduğu ve kamu güvenini sarsacağı hususunda da kuşku bulunmamaktadır.
    7- TCK"nun 203. maddesindeki "kanun veya yetkili makamların" şeklinde düzenleme ile veya bağlacı kullanılarak mühürlemeyi ya yetkili makamların yapması ya da dayanağını kanundan alması amaçlanmıştır. Aradaki veya bağlacı çıkarılarak yetkili makam ve kanun terimlerinin birlikte değerlendirilmesinin ve mutlaka kamu görevlisi tarafından yapılması gerektiği düşüncesinin doğru olmadığı kanaatindeyim.
    Anayasa Mahkemesi, TCK"nun 203. maddesinde yazılı bulunan "yetkili makamların" ibaresinin Anayasa"nın 38. maddesine aykırı olduğu, zira yasada hangi yetkili makamın, hangi şartlarda, nerelerde, nasıl, hangi amaçla mühürleme yapabileceğinin belirtilmesi gerekirken, bu hususlar belirtilmeksizin salt yetkili makamın emri şeklindeki düzenlemenin "kanunilik ilkesine" aykırı olduğu şeklindeki başvuruyu, "mühür, kanun veya yetkili makamların emri uyarınca bir şeyin saklanmasını veya varlığının aynen korunmasını sağlamak için konulmaktadır. Mühürleme, kanun ya da yetkili makamların emri uyarınca yapılmaktadır. Kanunlarda, "bir şeyin saklanmasını veya varlığının aynen korunmasını sağlamak için" mühür konulması şeklinde bir düzenlemeye yer verilmesi durumunda, kanunun emriyle konulan mühür söz konusu olmaktadır. Bunun yanında idari organlar kanunlarla, bir iş veya işlemin yerine getirilmesi konusunda yetkili kılınabilirler. Kanunla verilen bu yetkiyi kullanan organlar, "bir şeyin saklanmasını veya varlığının aynen korunmasını sağlamak için" mühür konulması emrini verebilirler. Burada mühürleme emrini verme yetkisi dayanağını yine kanundan almaktadır." gerekçesiyle reddetmiştir. (22.05.2013 tarih ve 2012/77 E. 2013/66 K. sayılı kararı)
    Karardan yetkili makamların idari organlardan ibaret olmadığı, mühürleme yetkisinin kanundan alınması gerektiği, mührü uygulayan makamın yetkisini kanundan almasının yeterli olduğu anlaşılmaktadır.
    8- Ölçüler ve Ayar Kanununun "Ceza Hükümleri" başlıklı üçüncü bölümünün "İdari Cezalar" başlıklı 15. maddesinin (c) bendi; "Damgası kopmuş, bozulmuş, damga süresi dolmuş ölçü aletini kullanan kişiye, bin Türk Lirası idarî para cezası verilir. Ayrıca bu ölçü aletlerine el konularak mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilir." hükmünü amirdir.
    Kişinin ölçü aletinin üzerinde bulunan bakanlık mührünü kaldırdığının belirlenmesi halinde TCK"nun 203. maddesi ile cezalandırılmalı, aksi halde, yani mührü kaldıranın o olmadığı ancak mührü bulunmayan, bozulmuş veya süresi dolmuş sayacı kullandığı anlaşılan sanık hakkında da idari para cezası uygulanmalıdır" düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 17.07.2014 gün ve 291878 sayı ile;
    “...5237 sayılı TCK’nun "Mühür Bozma" başlıklı 203. maddesi, "Kanun veya yetkili makamların emri uyarınca bir şeyin saklanmasını veya varlığının aynen korunmasını sağlamak için konulan mührü kaldıran veya konuluş amacına aykırı hareket eden kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır" biçiminde düzenlenmiştir.
    Mühür bozma suçu, mührün kaldırılması veya konuluş amacına aykırı hareket edilmesi ile oluşmaktadır. Seçimlik hareketlerden birinin yapılması ile suç oluştuğundan, ayrıca bir zarar veya somut bir tehlikenin doğması gerekli görülmemiştir.
    Suçun seçimlik hareketlerinden ilki, yasa veya yetkili makamın emri ile konulan mührün kaldırılmasıdır. Mührün kaldırılması fiili, mührün konulduğu eşya üzerinden sökülmesi ya da bozulması şeklinde işlenebilir.
    Suçun oluşumu açısından diğer seçimlik hareket ise; mührün konuluş amacına aykırı davranılması olarak düzenlenmiştir. Bu seçimlik hareketin gerçekleştirilmesinde, konulan mührün fiziken kaldırılması suçun oluşması açısından şart değildir. Örneğin, mührün bir faaliyetin engellenmesi için konulması halinde, mühür sökülmese bile faaliyete devam edilmesi durumunda suç oluşabilecektir. Mühür, kamu idaresi tarafından belirli bir mal veya eşyanın aynen muhafaza edilmesi, varlığının aynen korunmasının sağlanması ya da bir faaliyetin engellenmesi gibi amaçlarla konulmaktadır.
    Mühür bozma suçuyla korunan yarar, devletin kamu otoritesini korumak ve söz konusu faaliyetinin engellenmemesini temin etmektir. Başka bir deyişle, mühürlenen eşyanın mevcut haliyle aynen korunmasında görülen kamu yararının gerçekleşmesine yönelik devlet iradesine karşı gelen eylem cezalandırılmaktadır. Bazen mühürleme işlemi, bir iş yerinin çalıştırılmasının önlemesi için uygulanan bir önlem niteliğinde yapılmakta olup, mührün bozulması ya da mührün fiziken bozulmadığı halde bu işyerinin yeniden çalıştırılması sonucu bu konudaki kamu yararı ile birlikte devletin otoritesinin ve etkinliğinin de zaafa uğratıldığı kabul edilmektedir.
    Suçun maddi konusu "kamu idaresince konulan mühür"dür. Mühür aslında kamu idaresinin ortaya koyduğu iradenin simgesidir. Amaç, eşyanın o halinin korunması olup, devletin suça konu eşya konusundaki iradesi mühür ile somutlaştırılmaktadır. Mührün konulmuş olması bu iradenin varlığını göstermektedir. Bu nedenle, suçun oluşması için mühürleme işleminin yapılması şarttır. Dolayısıyla mühürleme yapıldığına ve yine mührün bozulduğuna ilişkin tutanakların da düzenlenmesi gerekmektedir.
    Mühür, yasanın verdiği yetkiye dayanılarak ya da yetkili makamın emri gereğince konulmalıdır. Mühür koyma gerekliliği doğrudan yasadan kaynaklansa bile mührü koyma işlemi buna yetkili olan kişilerce yerine getirilmelidir.
    Mühür bozma suçu yalnızca kasten işlenebilir; genel kast yeterli olup saik önemli değildir. Failin, mührün yetkili merci tarafından konulduğunu, bu mührün eşyanın varlığını koruma veya varlığını sürdürme amacını güttüğünü, yaptığı hareketin mührü sökmeye yönelik bulunduğunu bilmesi ve bu hareketi istemesi gerekir.
    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    Davaya konu sayaca iki adet delik açmak suretiyle fiziki müdahalede bulunulduğu ve bu deliklerden tel vs. sokularak, diskin dönmesine ve sayacın endeks yazmasına engel olunmak suretiyle kaçak elektrik kullanıldığının tespit edildiği gibi bahse konu sayacın da 05.05.2003 tarihinde ayrıca kurum mührü ile de mühürlendiğinin anlaşılması karşısında ve Yüksek Yargıtay Dairelerinin süregelen uygulamalarında müsnet suça benzer eylemlerde verilen mahkûmiyetlerin onanması nedeniyle mühür bozma suçundan mahkûmiyete ilişkin yerel mahkeme hükmünün onanması gerektiği” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 11. Ceza Dairesince 22.09.2014 gün ve 16554-15420 sayı ile, itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanık hakkında karşılıksız yararlanma suçundan verilen ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin hüküm temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup, itirazın kapsamına göre inceleme mühür bozma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
    Sanığın mühür bozma suçundan mahkûmiyetine karar verilen somut olayda Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
    1- Sanığın elektrik sayacına TEDAŞ tarafından yapılan mühürleme işlemine ilişkin olarak mühür bozma suçundan kamu davası açılıp açılmadığı,
    2- Ölçüler ve Ayar Kanunu uyarınca damgalanmış olan elektrik sayacından kaçak elektrik kullanılması eyleminin, TCK"nun 203. maddesinde düzenlenen mühür bozma suçunun yasal unsurlarını oluşturup oluşturmayacağı,
    Noktalarında toplanmaktadır.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Sanığın kullandığı elektrik sayacının 05.05.2003 tarihinde TEDAŞ görevlisince mühürlendiği,
    Katılan şirket görevlilerince 10.04.2007 tarihinde sanığın evinde yapılan kontrollerde; elektrik sayacının sol üst tarafında iki adet delik açmak suretiyle kaçak elektrik kullandığının tespit edildiği, kaçak/usulsüz elektrik tespit tutanağının sanık tarafından da imzalandığı,
    Katılan ...Ş"nin özelleştirmesinin suç tarihinden sonra 31.08.2010 tarihinde yapıldığı,
    İki elektrik mühendisi ve bir makine mühendisinden oluşan üç kişilik bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 17.01.2008 tarihli raporda; sanığın elektrik sayacının sağında ve solunda bulunan Sanayi ve Ticaret Bakanlığına ait ölçü mühürlerinin sağlam olduğu, sayacın klamens kapağının TEDAŞ"ın 10 nolu pens mühürü ile mühürlenmiş ve sağlam olduğu, sayacın sol üst kısmına sert bir cisimle vurularak iki adet delik açıldığının belirtildiği,
    Sanığın; sayacı delmediğini ve mühürlerini koparmadığını, görevlilerce tutulan tutanağı okumadan imzaladığını savunduğu,
    Anlaşılmaktadır.
    1- Sanığın elektrik sayacına TEDAŞ tarafından yapılan mühürleme işlemine ilişkin olarak mühür bozma suçundan kamu davası açılıp açılmadığı;
    Ayvalık Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianamede “Olay tarihinde ihbar eden TEDAŞ görevlileri tarafından şüpheli ..."ın ikametgahında yapılan kontrolde, şüphelinin abonesi olduğu "215970" abone nolu elektrik sayacının Ticaret Bakanlığı mühürleri koparılarak sayaç sol üst tarafından delinmek suretiyle müdahale edilerek kaçak elektrik kullanmakta olduğunun tespit edildiği, şüphelinin firarda olduğu hakkında yakalama kararı çıkartıldığı, kaçak elektrik bedelinin kurumuna ödenmediği,
    Bu suretle atılı suçun işlendiği iddia, "2938" nolu kaçak elektrik kullanma tespit tutanağı, ihbar yazısı ve ekleri, TEDAŞ cevabi yazısı ve tutanakları ile tüm dosya kapsamından anlaşılmakla;
    Şüphelinin açık yargılamasının mahkemenizde yapılarak yukarıda yazılı yasa maddeleri gereğince cezalandırılması” açıklamaları ile sanık hakkında dava açıldığı,
    Anlaşılmaktadır.
    Ceza muhakemesi hukukumuzda mahkemelerce bir yargılama faaliyetinin yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için, yargılamaya konu edilecek eylemle ilgili, usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekmektedir. 5271 sayılı CMK’nun 170/1. maddesi uyarınca ceza davası, dava açan belge niteliğindeki icra ceza mahkemesine verilen şikâyet dilekçesi, son soruşturmanın açılması kararı gibi ayrık hükümler bulunmakla birlikte, kural olarak Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenecek bir iddianame ile açılır. Anılan Kanunun 170. maddesinin 4. fıkrasında da; “iddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır” düzenlemesine yer verilmiştir.
    CMK’nun 225. maddesinde yer alan; “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir” şeklindeki düzenleme gereğince de hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir.
    Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 6/3-a maddesine göre de; "bir suç ile itham edilen herkesin kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden en kısa sürede, anladığı bir dilde ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek" hakkı bulunmaktadır. İsnadın sebebi yargılama konusu fiildir, mahiyeti ise hukuki vasıflandırılmasıdır. İsnat hem yargılamanın konusunu hem de sınırını teşkil etmektedir.
    Anılan bu düzenlemeler uyarınca iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil veya olaydan dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması yasaya açıkça aykırılık oluşturacaktır.
    Öğretide “davasız yargılama olmaz” ve “yargılamanın sınırlılığı” olarak ifade edilen bu ilke uyarınca hâkim, ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve kişi ile ilgili yargılama yapabilecek ve önüne getirilen somut uyuşmazlığı hukuki çözüme kavuşturacaktır.
    Bu bağlamda davasız yargılama olmaz ilkesinin bir anlam ifade edebilmesi için isnadın dava açan belgede açıkça ve etraflıca açıklanması ve mahkemenin de dava açan bu belgedeki fiil ve fail ile bağlı olması gerekir. Aksi takdirde davasız yargılama olmaz ilkesinin ihlal edilerek dava konusu yapılmayan bir fiil ve fail hakkında yargılama yapılıp karar verilmesi durumunda iddia edenle yargılayan aynı makamda birleşmiş olacağından yapılan yargılamanın adil bir yargılama olduğundan da söz edilemez.
    Ceza Muhakemesi Kanunun 226. maddesi ile de; “Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.
    Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.
    Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir.
    Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır” hükmü getirilmiştir.
    Ancak kanun koyucu bu düzenlemeyle; iddianamede anlatılan eylem değişmemiş olmakla birlikte, o eylemin hukuksal niteliğinde değişiklik olmasını anılan ilkeye aykırı görmemiş, bu gibi hâllerde sanığa ek savunma hakkı verilerek değişen suç niteliğine göre hüküm kurulmasına imkan sağlamıştır. Bu düzenlemenin bir sonucu olarak mahkeme, eylemin hangi suçu oluşturacağına ilişkin nitelendirmede iddia ve savunmayla bağlı değildir. Örneğin iddianamede hırsızlık olarak nitelendirilen eylemin, suç eşyasının kabul edilmesi suçunu oluşturacağı görüşünde olan mahkeme, sanığa ek savunma hakkı vermek suretiyle suç eşyasının kabul edilmesi suçundan hüküm kurabilecektir. İddianamede anlatılan olayın dışında bir fail ve fiilin yargılanması söz konusu olduğunda ise, suç duyurusunda bulunulması ve iddianame ile dava açılması halinde de gerekli görüldüğünde her iki iddianame ile açılan davaların birleştirilmesi yoluna gidebilecektir.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    İddianamede tarif edilen ve yargılama konusu yapılan eylem; sanığın, elektrik sayacında bulunan Ticaret Bakanlığı damgalarını koparıp, sayacın sol üst tarafını delmek suretiyle kaçak elektrik kullanmasına ilişkin olup, elektrik sayacına TEDAŞ tarafından yapılan mühürleme işlemine yönelik olarak mühür bozma eylemini gerçekleştirdiğine ilişkin herhangi bir anlatıma yer verilmemiştir.
    Bu itibarla iddianamede sanığın, elektrik sayacına TEDAŞ tarafından yapılan mühürleme işlemine yönelik olarak mühür bozma suçunu işlediğine ilişkin bir anlatım olmadığından, bu fiilden açılan bir davanın bulunmadığının kabulü gerekmektedir.
    2- Ölçüler ve Ayar Kanunu uyarınca damgalanmış olan elektrik sayacından kaçak elektrik kullanılması eyleminin, TCK"nun 203. maddesinde düzenlenen mühür bozma suçunun yasal unsurlarını oluşturup oluşturmayacağı;
    Uyuşmazlığın isabetli bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi bakımından, öncelikle 5237 sayılı TCK"nun 203. maddesinde düzenlenen "mühür bozma" suçunun unsurlarının açıklanmasında yarar bulunmaktadır.
    Mühür bozma suçu 765 sayılı TCK"nun "Devlet İdaresi Aleyhinde İşlenen Cürümler" başlıklı üçüncü babının "Mühür Fekki ve Hükümetin Muhafazasında Bulunan Eşyayı Çalmak" başlıklı onuncu faslındaki 274. maddesinde düzenlenmişken, 5237 sayılı TCK"nun "Topluma Karşı Suçlar" başlıklı üçüncü kısmının, "Kamu Güvenine Karşı Suçlar" başlıklı dördüncü bölümünde "Mühür bozma" başlıklı 203. maddesinde; “Kanun veya yetkili makamların emri uyarınca bir şeyin saklanmasını veya varlığının aynen korunmasını sağlamak için konulan mührü kaldıran veya konuluş amacına aykırı hareket eden kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiştir.
    Millete ve Devlete Karşı Suçlar 5237 sayılı Kanunun dördüncü kısmında, 247 ila 343. maddeleri arasında sekiz bölüm halinde düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere kanun koyucu 5237 sayılı TCK"nun sistematiğinde “Mühür Bozma” suçunu Devlet otoritesine karşı işlenen suçlar bölümünde değil kamu güvenine karşı işlenen suçlar bölümünde düzenlemiştir. Nitekim mevzuat gereği konulan mührün kaldırılmasının kamu güvenini sarsacağı hususunda da şüphe bulunmamaktadır.
    Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere, madde, esasta bir şeyin saklanmasını veya varlığının olduğu gibi muhafazasını sağlamak üzere, kanunun veya yetkili makamların emrine uyularak konulmuş mührün kaldırılmasını veya konuluş amacına aykırı hareket edilmesini cezalandırmaktadır. Mührün konulmasının esas nedeni, durumun aynen muhafazasını sağlamaktır.
    Mühür, kanunun verdiği yetkiye dayanılarak ya da yetkili makamın emri gereğince konulmalıdır. Ancak yetkili makama mühürleme emri verme yetkisinin de yine kanunla verilmiş olması gerekmektedir.
    Mühür koyma gerekliliği doğrudan kanundan kaynaklansa bile mührü koyma işlemi buna yetkili olan kişilerce yerine getirilmelidir.
    Mühür bozma suçu, mührün kaldırılması veya konuluş amacına aykırı hareket edilmesi ile oluşmaktadır. Seçimlik hareketlerden birinin yapılması ile suç oluştuğundan, ayrıca bir zarar veya somut bir tehlikenin doğması gerekli görülmemiştir.
    Suçun seçimlik hareketlerinden ilki, kanun veya yetkili makamın emri ile konulan mührün kaldırılmasıdır. Mührün kaldırılması fiili, mührün konulduğu eşya üzerinden sökülmesi ya da bozulması şeklinde işlenebilir.
    Suçun oluşumu açısından diğer seçimlik hareket ise; mührün konuluş amacına aykırı davranılması olarak düzenlenmiştir. Bu seçimlik hareketin gerçekleştirilmesinde, konulan mührün fiziken kaldırılması suçun oluşması açısından şart değildir. Örneğin, mührün bir faaliyetin engellenmesi için konulması halinde, mühür sökülmese bile faaliyete devam edilmesi durumunda suç oluşabilecektir.
    Mühür bozma suçu yalnızca kasten işlenebilir; genel kast yeterli olup saik önemli değildir. Failin, mührün yetkili merci tarafından konulduğunu, bu mührün eşyanın varlığını koruma veya varlığını sürdürme amacını güttüğünü, yaptığı hareketin mührü sökmeye yönelik bulunduğunu bilmesi ve bu hareketi istemesi gerekir.
    Mühür bozma suçuna ilişkin bu açıklamalardan sonra uyuşmazlık konusuyla ilgili 3516 sayılı Ölçüler ve Ayar Kanunu hükümleri üzerinde durulması gerekmektedir.
    3516 sayılı Ölçüler ve Ayar Kanununun 1. maddesinde; “Bu Kanunun amacı, milli ekonominin ve ticaretin gereklerine ve kamu yararına uygun olarak Türkiye hudutları içinde her türlü ölçü ve ölçü aletlerinin doğru ayarlı ve uluslararası birimler sistemine uygun olarak imalini ve kullanılmasını sağlamaktır” şeklindeki düzenlemeyle kanunun amacı açıklanmış, 2. maddesindeki; “Uzunluk, alan, hacim, ağırlık ölçüleri, areometreler, hububat muayene aletleri, elektrik, su, havagazı, doğalgaz, akaryakıt sayaçları, taksimetreler, naklimetreler, akım ve gerilimölçü transformatörleri ile demiryolu yük ve sarnıçlı vagonlarının muayenesi, ayarlanması ve damgalanması bu Kanun hükümlerine göre yapılır. Bakanlar Kurulu, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının teklifi üzerine bu maddede yer almayan herhangi bir ölçü ve ölçü aletini bu Kanun kapsamına alabilir” hükmüyle kanunun kapsamı belirlenmiş, 4. maddesinde ise "damga" kavramı "Bu Kanunun uygulanmasında, Damga: Muayene sonunda uygun olduğu anlaşılan ölçü ve ölçü aletlerinin üzerine konulan umumi ayar işaretini ifade eder" biçiminde tanımlanmıştır.
    Aynı kanunun "muayeneler" başlıklı 9. maddesi
    "Ölçü ve ölçü aletleri aşağıdaki muayenelere tabi tutulurlar.
    İlk muayene,
    Periyodik muayene,
    Ani muayene,
    Şikayet muayenesi,
    Stok muayenesi.
    a) İlk muayene: Yeni yapılan veya parçaların birleştirilmesi suretiyle meydana getirilen ölçü ve ölçü aletlerinin satışa veya kullanılmaya başlanmalarından önce veya ithal edilen ölçü ve ölçü aletlerinin yurda sokulmaları sırasında veya periyodik, ani, şikayet ve stok muayeneleri sonunda damgaları iptal olunan ölçü ve ölçü aletlerinin tamir ve ayarlanmalarından sonra veya ayarları bağlı bulundukları yere göre ayarlanmış olan ölçü ve ölçü aletlerinin ise her yer değiştirmeleri halinde uygulanır.
    b) Periyodik muayene: Belli sürelerde olmak üzere, bu Kanun kapsamına giren ölçü ve ölçü aletleri için yapılan genel muayenedir.
    c) Ani muayene: Bakanlık merkez ve taşra ölçüler ve ayar kuruluşları memurlarının görecekleri lüzum veya ihbar üzerine, ölçü ve ölçü aletlerinin bulundukları yerlerde habersizce yapılan muayenedir.
    d) Şikayet muayenesi: Bir ölçü ve ölçü aletinin doğru çalışıp çalışmadığını tespit etmek üzere, ölçü ve ölçü aleti sahibi veya diğer bir kimsenin yazılı müracaatı üzerine yapılan muayenedir.
    e) Stok muayenesi: İlk muayene damgasını taşıdıkları halde satılmayıp depo, atölye, imal veya satış yerlerinden, yahut henüz kullanılmasına ihtiyaç duyulmayarak stok halinde bulundurulan ölçü ve ölçü aletlerinin periyodik muayene süreleri içinde tekrar tabi tutuldukları bir muayene şeklidir.
    Bu muayenelerin usul ve esasları, kimler tarafından ne şekilde ve surette yapılacakları ve muayeneye tabi ölçü ve ölçü aletleri sahiplerinin veya bunları kullananların görev ve sorumlulukları ile tabi olacakları yasaklar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikte gösterilir" şeklinde düzenlenmiş, 13. maddesinde ise "İlk, periyodik ve stok muayenelerinde doğru oldukları anlaşılan ölçü ve ölçü aletleri damgalanmaya elverişli bulundukları takdirde damgalanır. Damgalanmaya elverişli bulunmayan ölçü ve ölçü aletleri için damga yerine geçmek üzere bir belge verilir. Damgalama veya damga yerine belge verme, yer değiştirme halinde damganın geçerliliği ve damgaların iptaline ait usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikte gösterilir" hükmüyle ölçü ve ölçü aletlerinin damgalanması veya damga yerine belge verilmesinin koşulları açıklanmıştır.
    Görüldüğü üzere 3516 sayılı Ölçüler ve Ayar Kanunu ile bu kanun kapsamındaki ölçü ve ölçü aletlerinin, doğru ayarlı ve uluslararası birimler sistemine uygun olarak imali ve kullanılmasını sağlamak amacıyla yapılan ilk, periyodik ve stok muayeneleri sonucu doğru olduklarının anlaşılması halinde bu durumun tespiti için damgalanmaları zorunluluğu getirilmiş olup, kanun içeriğinden de açıkça anlaşılacağı üzere ölçü ve ölçü aletleri üzerinde yapılan işlem "mühürleme" değil "damgalama" işlemidir.
    5237 sayılı TCK’ndaki "mühür bozma" suçuna ilişkin düzenleme ile ise "bir şeyin saklanmasını veya varlığının olduğu gibi muhafazasını sağlamak üzere, kanun veya yetkili makamların emri uyarınca konulmuş mührün kaldırılması veya konuluş amacına aykırı hareket edilmesi" yaptırım altına alınmış olup, suçun oluşumu için kanuna uygun biçimde konulan bir mührün varlığı, mühür bozma suçunun ön koşuludur. 3516 sayılı Ölçüler ve Ayar Kanunu gereğince elektrik sayaçlarına yapılan damgalama işlemi ise elektrik sayacının doğru ayarlı ve uluslararası birimler sistemine uygun olduğuna yönelik bir tespit işlemi olup, TCK"nun 203. maddesi kapsamında yapılan bir mühürleme sözkonusu değildir.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Sanığın, 3516 sayılı Ölçüler ve Ayar Kanunu uyarınca damgalanmış olan elektrik sayacının sol üst tarafında iki adet delik açmak suretiyle kaçak elektrik kullandığı olayda; sanığın elektrik sayacının doğru ayarlı ve uluslararası birimler sistemine uygun olduğunun tespitine ilişkin anılan kanun gereğince yapılan damgalama işlemi, TCK"nun 203. maddesi kapsamında yapılan bir mühürleme niteliğinde olmadığından, mühür bozma suçunun unsurlarının oluşmadığı kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, Özel Daire bozma kararı isabetli olup, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
    Bu uyuşmazlık konusuna ilişkin olarak çoğunluk görüşüne katılmayan sekiz Genel Kurul Üyesi; "Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmesi gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
    SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle,
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.03.2016 tarihinde yapılan müzakerede birinci uyuşmazlık yönünden oybirliği, ikinci uyuşmazlık yönünden ise oyçokluğuyla karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi