Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/6936
Karar No: 2015/7179
Karar Tarihi: 13.05.2015

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2014/6936 Esas 2015/7179 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2014/6936 E.  ,  2015/7179 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ANAMUR 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 05/12/2013
    NUMARASI : 2012/352-2013/913

    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil ve alacak davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karardavalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi "ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

    -KARAR-

    Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil olmazsa alacak isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece, alacak davasının kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 260 parsel sayılı kargir ev ve tarla vasıflı taşınmazın 2040/17320 payının davacı, 2040/17320 payının davacının kardeşi, davalının babası olan Mustafa adlarına kayıtlı iken 28.06.2007 tarihinde her ikisinin de bizzat hareketle paylarını 1.000,00"er TL bedel ile davalıya satış suretiyle devrettikleri anlaşılmaktadır.
    Davacı, okuma-yazma bilmeyen, cahil bir kişi olduğunu, davalı yeğeninin dava konusu taşınmazdaki payını 12.000,00 TL bedelle satın almak istediğini, babası Mustafa"nın da kendi payını vereceği, her ikisinin de işlemini yapacağı telkini üzerine tapuya gittiklerini, cahilliğinden, hulus ve saffetinden yararlanan davalının devirden sonra parasını ödeyeceğini bildirip, kendisini kandırıp imzasını aldığını, tapuda takririn okunmadığını, yeğenine güvendiğinden devir sırasında para almadığını, daha sonra da bedelin bir kısmını ödeyip kalan parasını ödemediğini ileri sürerek tapu kaydının payı oranında iptali ile adına tescilini olmazsa alacağının faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
    Davalı, tapuda düzenlenen resmi senedin aksinin aynı güçte yazılı delille ispatlanabileceğini, satış bedelinin tamamını satıcıya ödediğini, işlemin üzerinden 5 yılı aşkın bir zaman geçtiğini bildirerek davanın reddini savunmuştur.
    İddianın ileri sürülüş biçimi itibarıyla davada hile hukuksal nedenine dayanıldığı açıktır.
    Bilindiği üzere; hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur. Borçlar Kanunu"nun 28/l. (Türk Borçlar Kanunu"nun 36/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

    Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir, iptal hakkı Borçlar Kanunu"nun 31/1. (Türk Borçlar Kanunu"nun 39/1.) maddesine göre, hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
    Somut olaya gelince; davacı dava konusu taşınmazdaki payını 28.06.2007 tarihinde satış yoluyla davalıya temlik etmiş, eldeki davayı ise 14.06.2012 tarihinde açmış, davalının hileli davaranışlarını daha sonraki bir tarihte öğrendiğini de iddia etmemiştir. Hal böyle olunca, akit tarihi itibariyle hileyi bildiği ve dava tarihi itibariyle de hak düşürücü sürenin geçtiği gözetilerek iptal-tescil isteğinin reddine karar verilmiş olması doğrudur.
    Ne var ki, taraflar arasındaki asıl çekişmenin satış bedelinin ödenmemesinden kaynaklandığı, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 246. maddesi (818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 217. maddesi) delaletiyle TBK"nın 235. maddesi (818 sayılı BK"nın 211. maddesi) hükmü uyarınca; " Satılanın zilyetliği satış bedeli ödenmeden alıcıya devredilmişse, alıcının temerrüdü sebebiyle satıcının dönme hakkını kullanarak satılanı geri alması, bu hakkın sözleşmede açıkça saklı tutulmasına bağlıdır." hükmü uyarınca resmi senette, satış bedeli ödenmediği takdirde taşınmazın mülkiyetinin iade edileceğine dair bir ihtirazi kayıt dermeyan edilmediğine göre davacının alacak iddiasının da dinlenme olanağının bulunmadığı tartışmasızdır.
    Öyle ise, davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmelerle yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması isabetsizdir.
    Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.05.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

    (Muhalif)


    -KARŞI OY-

    Bilindiği gibi TBK"nun 39/1. maddesi uyarınca Yanılma (hata) ve aldatma (hile) sebebiyle ya da korkutulma (ikrah) sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır.
    Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise; Aldatma veya korkutmadan dolayı bağlayıcılığı olmayan bir sözleşmenin onanmış sayılması, tazminat hakkını ortadan kaldırmaz denilmektedir.
    Somut olaya gelince, davacı hileye dürüşüldükten sonra bir yılık hak düşürücü süre içerisinde akitle bağlı kalmadığını karşı tarafa bildirmediğine göre akde onam vermiş demektir. Akde onam verdiğine göre artık iptal tescil istemeyeceği tartışmasızdır. Ne var ki, akde onam vermiş olması onun tazminat isteme hakkını ortadan kaldırmaz. Bu tazminat, akde konu taşınmazın başta bedeli olmak üzere bu ilişkiden kaynaklanan her türlü zarar ziyanı kapsar. Burada hile sebebi ile tazminata ilişkin kanunda özel düzenleme var iken, konu ile alakası olmayan TBK"nun 235. maddesinin burada uygulanma olanağı yoktur. Bu nedenle, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş olması doğrudur. Daire çoğunluğunun bozma gerekçesine katılmıyorum.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi