18. Hukuk Dairesi 2014/175 E. , 2014/2156 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Hanak Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 17/09/2012
NUMARASI : 2010/160-2012/82
Dava dilekçesinde, davacının Ali ve Şehriban çocuğu olarak kayıtlı nüfus kaydının iptali ile gerçek babası Kemal ile annesi Meryem üzerine yazılmak suretiyle nüfus kaydının düzeltilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve HUMK 438/2 maddesi uyarınca görevsizlik kararları hakkında duruşma yapılamayacağından, evrak üzerinde inceleme kararından sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı; Kemal ve M. C.. çocuğu olarak doğduğu halde yörenin kültürel ve ekonomik vb. koşulları nedeni ile amcası A.. C.. ve yengesi Ş.. C.. nüfusuna kaydedildiğini bildirerek yanlış nüfus kaydının düzeltilip, gerçek anne ve babası üzerine kaydedilmesini istemiştir. Mahkemece davanın soybağının reddine ilişkin olduğu ve Türk Medeni Kanunu"nun 289/2. maddesinde belirlenen süre geçtiğinden davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmiştir.
Öncelikle çözümlenmesi gereken husus; davanın soybağının reddi ya da nüfus kayıtlarının düzeltilmesi davası olup olmadığıdır. Bilindiği üzere soybağı, birbirinin soyundan gelen kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Bu kavram içerisinde kan bağının yanında hukuki münasebetin de bulunması, diğer bir ifadeyle kan bağının hukuk düzeninin aradığı koşullar içerisinde oluşması zorunludur. Türk Medeni Kanunu"nun 282. maddesi uyarınca ""Çocuk ile ana arasında soybağı doğumla kurulur. Çocuk ile baba arasında soybağı, ana ile evlilik, tanıma veya hakim hükmüyle kurulur. Soybağı ayrıca evlat edinme yoluyla da kurulur."" Ayrıca, kısaca af kanunları olarak nitelendirilen “bir evlenme aktine dayanmayan birleşmelerden doğan çocukların neseplerinin düzeltilmesine” ilişkin kanunlara göre de soybağı düzeltilebilir. (HGK 30.01.2008 gün 2008/2-36-47 sayılı kararından)
Çocuk ile ana arasında soybağı, doğumla kendiliğinden kurulur. Çocuk ile annesi arasındaki soybağının tesisi için, hükme gerek bulunmadığından, çocuğun annesi ile soybağı ilişkisinin kurulması değil, çocuğu doğuran kadının kim olduğunun tespiti dava konusu edilebilir.
Öte yandan Türk Medeni Kanunu"nun 36/1. maddesine göre kişisel durum, bu amaçla tutulan resmi sicille belirlenir. Aynı Kanunun 39. ve Nüfus Hizmetleri Kanunu"nun 35/1. maddesi uyarınca ""Kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez ve kayıtların anlamını ve taşıdığı bilgileri değiştirecek şerhler konulamaz. Ancak olayların aile kütüklerine tescili esnasında yapılan maddî hatalar nüfus müdürlüğünce dayanak belgesine uygun olarak düzeltilir.""
Kişisel durumlardaki değişikliklerin nüfus kaydında belirtilmesi ve doğru olmayan kayıtların düzeltilmesi ile “nüfus kayıtlarının düzeltilmesi” anlaşılır (Ergun Özsunay, Gerçek Kişilerin Hukuki Durumu, İstanbul 1982, s:243). “Kayıt düzeltilmesi”, aile kütüğüne düşürülmüş nüfus kaydının bir kısmının “ düzeltilmesi” veya “değiştirilmesi”dir. Nüfus kütüklerindeki “doğru olmayan kayıtların” düzeltilmesi için mahkemeden karar alınması zorunludur. İşte bu noktada, nüfus kütüğünde yer alan “doğru olmayan kayıtlar”, ilgilileri veya Cumhuriyet Savcısı tarafından açılacak olan “kayıt düzeltme davası” ile gerçek durumuna uygun hale getirilebilir ki, bu dava uygulamada “nüfus kaydının düzeltilmesi davası” olarak adlandırılmaktadır. Önemle vurgulanmalıdır ki; zamanaşımı ve hak düşürücü süreye bağlı olmayan nüfus kaydının düzeltilmesine ilişkin davalarda, her türlü kanıta başvurulabilir (YHGK, 11.02.1998, 2-87/77). Şu durumda; nüfus kaydının düzeltilmesine ilişkin davada resmi kayıt ve belgelere başvurulabileceği gibi, tanık da dinlenebilecektir (Özsunay, age. S:244; Bilge Öztan, Şahsın Hukuku Hakiki Şahıslar, Ankara 1997, s:210). Görüldüğü üzere; soybağının reddi davası ile kayıt düzeltme davası, sonuçları (hane dışına çıkarmak) bakımından benzerlik göstermekte ise de, içerik ve yargılama kuralları açısından kendi özel hükümlerine bağlıdır. Soybağının reddinde, kişisel duruma ilişkin nüfus kaydında yer alan bilgi “doğru” olarak doğmuş ve kütüğe tescil edilmiştir. Ancak bu doğru daha sonra “soybağının reddi davası” ile teknik anlamda bir yanlışlığa dönüştürülmüştür. Nüfus kadının düzeltilmesi davasında ise, nüfus kaydının “gerçek durumu” yansıtmadığı, baştan yanlış olarak kütüğe geçirildiğinden söz edilmesi gereklidir. (HGK 30.01.2008 gün 2008/2-36-47 sayılı kararından)
Somut olayda; davacı 31.01.1986 doğumlu olarak Şehriban ve A.. C.. çocuğu olarak 31.01.1990 tarihinde nüfusa tescil edilmiştir. Davacının, annesi olduğunu iddia ettiği Meryem ile babası olduğunu iddia ettiği K.. C.."in evli olduğu, Kemal"in halen sağ olduğu Meryem"in ise 2006 yılında öldüğü anlaşılmaktadır.
Davacı ana ve baba yönünden kaydın düzeltilmesini istemiştir. Davacının iddialarının kabulü halinde, yukarıda da açıklandığı gibi; davacının kayden baba ve annesi görünen Ali ve Şehriban yönünden nüfus kaydının “gerçek durumu” yansıtmadığı, baştan yanlış olarak kütüğe geçirildiğinden söz edilmesi gereklidir. Bu yönden davanın soybağı ile ilgisi bulunmamaktadır. Anne olduğu iddia edilen Meryem yönünden ise soybağının olamayacağı tartışmasızdır. Baba olduğu iddia edilen ve Meryem ile evli olan Kemal yönünden ise; Meryem"in anne olduğunun tespiti halinde evlilik içi doğmuş olacağından, Türk Medeni Kanunu"nun 285/1 maddesindeki babalık karinesi geçerli olacak ve ""koca"" yasa gereği ""baba"" olacağından ayrıca koca yönünden soybağı incelenemeyecektir. Açıklanan nedenlerle dava nüfus düzeltilmesi davası olup görevli mahkeme 5490 sayılı Yasa"nın 36.maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesi olduğundan ve bu davalar süreye tabi olmadığından mahkemece; işin esasının incelenmesi, delillerin toplanması, DNA incelemesi de yapıldıktan sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 13.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.
.