Esas No: 2021/17528
Karar No: 2022/7987
Karar Tarihi: 26.05.2022
Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2021/17528 Esas 2022/7987 Karar Sayılı İlamı
6. Ceza Dairesi 2021/17528 E. , 2022/7987 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ : Nitelikli yağmaya teşebbüs
HÜKÜM : İstinaf başvurusunun esastan reddi
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Katılan ..., Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının nitelikli yağmaya teşebbüs suçundan verilen beraat hükmüne dair istinaf başvurusunun esastan reddi kararına yönelik temyiz itirazının incelenmesinde;
Anayasamızın Kanun Önünde Eşitlik başlıklı 10/2-3. maddesinde; Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz ve çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz hükmüne yer verilmiş yine 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un 2/d maddesinde yer alan şiddet tanımında ise; şiddet: Kişinin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfî engellenmesini de içeren, toplumsal, kamusal veya özel alanda meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranışı ifade ettiğini, aynı Kanun’un 20. maddesinin 2. fıkrasında da davaya katılma konusuyla ilgili olarak Bakanlık, gerekli görmesi hâlinde kadın, çocuk ve aile bireylerine yönelik olarak uygulanan şiddet veya şiddet tehlikesi dolayısıyla açılan idarî, cezaî, hukukî her tür davaya ve çekişmesiz yargıya katılabilir hükmüne yer verilmiştir.
6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un 20/2. maddesi uyarınca davaya katılma hakkı bulunan Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına yokluğunda yapılan yargılamaya ilişkin olarak mahkemelerce re'sen ihbarda bulunulmasının zorunlu olup olmadığı hususunda Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 13.12.2019 gün, 2019/6 Esas, 2019/7 Karar sayılı içtihadı birleştirme kararı ile özetle 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un 20/2. maddesi uyarınca, bu kanun kapsamına giren suçlarla ilgili olarak açılan ceza davalarında, kovuşturma evresinde mahkemesince; Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının davadan haberdar edilmesinin zorunlu olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Somut olayda pozitif ayrımcılığa tabi tutulan mağdurun 6284 sayılı Kanun kapsamında şiddet mağduru olması nedeniyle Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının aynı Kanun’un 20/2. maddesi uyarınca davaya katılmasında isabetsizlik görülmediğinden tebliğnamedeki bu husustaki temyiz isteminin reddine ilişkin görüşe iştirak edilmemiştir.
5271 sayılı CMK'nın 288. maddesinin ''Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır. Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.'', aynı Kanunun 294. maddesinin ''Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır. Temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir.'' ve aynı Kanunun 301. maddesinin ''Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapar.'' şeklinde düzenlendiği de gözetilerek, katılan vekilinin itirazının; “eksik inceleme ile beraat kararı verilmiştir silahla yama suçunun işlendiği anlaşılmasına rağmen suça sürüklenen çocuk lehine hüküm tesis edilmesine” dair temyiz dilekçesinde gösterilen hususlar ile re’sen incelenmesi gereken konular yönünden CMK'nın 288 ve 289. maddeleri kapsamında olduğu belirlenerek anılan sebeplere yönelik yapılan incelemede;
Oluş ve dosya içeriğine göre, suça sürüklenen çocuk hakkında nitelikli yağmaya teşebbüs suçundan kurulan hükümde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla katılan ..., Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz istemlerinin reddiyle, 5271 sayılı CMK'nın 302/1. maddesi uyarınca, usul ve yasaya uygun olan ... Bölge Adliye Mahkemesi 4.Ceza Dairesinin 01/06/2017 tarih, 2017/941 E. 2017/906 K. sayılı “İstinaf Başvurusunun Esastan Reddi” kararına yönelik TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ ile tebliğnameye aykırı olarak HÜKMÜN ONANMASINA, dosyanın mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine, 26.05.2022 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY:
Yağma; başkasının zilliyetliğindeki taşınabilir malın zilyedin rızası olmadan cebir ve tehdit kullanmak suretiyle alınması olduğundan yağma suçu, amaç ve araç hareketlerden oluşan bir suçtur. İlk önce almayı gerçekleştirmek için araç hareketler olan cebir veya tehdit kullanılır, sonrasında bu cebir veya tehdidin etkisiyle malın alınması veya teslimi sağlanması ile suç tamamlanır. Bu haliyle bir çok hukuki değeri taşır.
Yağma suçundan korunan hukuki değerler; kişi özgürlüğü, vücut dokunulmazlığı, zilyetlik ve mülkiyettir.
Yağma suçu cürümlerinde iki ayrı suçtan; cebir ve/veya tehdit ve hırsızlık suçlarının birleşmesiden meydana gelmekte ise de yağma cürümü kendisini meydana getiren suçlardan tamamen bağımsız ayrı bir suçtur.
Yağma cürümleri birleşik suç niteliği gereği kendisini oluşturan normların korumak istedikleri hukuki değerlerin tümünü ortak bir şekilde korumakta bu değerlere zarar veren eylemlere tek ceza öngörmek suretiyle diğer normları korumaktadır.
Yağma suçunun mağduru bu suçun işlenmesi ile ihlal edilen hukuksal değerlerin (irade özgürlüğü, mülkiyet ve zilyetlik) sahibi olan kişi veya kişiler olmaktadır.
Eşya mülkiyeti kişiye değil bir kuruma, örneğin bankanın parasını koruyan görevliye tehdit veya zor kullanılıp alınırsa bu durumda mağdur, üzerinde cebir ve tehdit tatbik edilen kişidir, parası alınan kurum pasif suje değil suçtan zarar görendir.
Bir hakkın sujesi yalnız birey olabilir, devlet ve tüzel kişiler suçun işlenmesinde zarar görseler de suçun pasif sujesi olamazlar ancak görülen davaya müdahil olarak katılabilirler.
Hal böyle olunca;
Cebir ve tehdit ile mal varlığı değeri üzerindeki tasarruf özgürlüğü zorlanan kişi "Mağdur"; mağdur dışında irade özgürlüğü saldırıya uğrayan başka biri varsa oda "Suçtan zarar gören" olarak davada yer alabilecektir.
Kamu davasına katılma 5271 sayılı CMK'nın 237. maddesinde; katılma usulü ise aynı kanunun 238. maddesinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı CMK'nın 237/1. maddesinde "Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler." hükmüne yer verilmiştir.
O halde müdahale talebinin kabulünde esas teşkil edecek zarardan maksat, suçtan doğrudan doğruya meydana gelen ve gelmesi umulan zarardır. Dolaylı olarak meydana gelebilecek zarar söz konusu değildir.
Yağma suçunun mağduru "Cebir veya tehditle mal varlığı değeri üzerindeki tasarruf özgürlüğü kısıtlanan kişi" olduğu düşünüldüğünde mağdurun mahkeme huzurunda yasal hakları anlatılarak adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılamanın da bir gereğidir.
Yağma suçunun mağdurunun, sanıktan şikayetçi olmadığını beyan etmesi halinde mağdur adına bir başka kişi ve/veya kurum tarafından kullanılması mümkündür diye düşünüldüğünde hemen belirtelim ki;
6284 sayılı "Ailenin Korunması ve Kadına Şiddetin Önlenmesine" dair kanunda, yağma suçuna ilişkin ceza davalarına Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının katılabileceğine dair özel bir düzenlemeye yer vermemiştir.
O halde, anılan Bakanlığın katılma isteminin genel hükümlere göre sonuca bağlanması zorunludur. 5271 sayılı CMK'nin 237. maddesinde suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişilerin katılabileceği belirtilmektedir. Öte yandan, Ceza Genel Kurulu'nun 24.12.1965 gün ve 5855 sayılı kararında vurgulandığı üzere katılma talebinin kabulüne esas teşkil edecek zarardan, maksat suçtan doğrudan doğruya meydana gelen ve gelmesi umulan zarardır. Dolaylı olarak meydana gelebilecek zarardan davaya katılmak mümkün değildir. İdarenin toplumun genel yapısının bozulmadan korunmasına yönelik keyfiyeti, yağma suçunda aranan doğrudan zararı içermez.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 13.12.2019 tarihli ve 2019/6-7 sayılı kararı ile “6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun 20/2. maddesi uyarınca, bu kanun kapsamına giren suçlarla ilgili olarak açılan ceza davalarında, kovuşturma evresinde mahkemesince; Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının davadan haberdar edilmesinin zorunlu olmadığına” karar verilmiş olup, bu itibarla suçun mağduru olan küçüğün ailesinin malvarlığına yönelik olarak işlenen yağma suçundan doğrudan zarar görmeyen ve/veya yağma suçu yönünden herhangi bir takip görevi bulunmayan Aile, Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığının anılan suç yönünden davaya katılmaya hak ve yetkisi bulunmadığı, yanılgılı uygulama ile yağma suçu yönünden idarenin katılan olarak kabulünün Bakanlığa hükmü temyiz yetkisi bahşetmeyeceğinden Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının temyiz talebinin reddine karar verilmesi gerektiğinden aksi yöndeki sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz.