Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2015/848
Karar No: 2016/105

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/848 Esas 2016/105 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2015/848 E.  ,  2016/105 K.
"İçtihat Metni"

Mahkemesi :Ağır Ceza
Kasten öldürme suçundan sanıkların 5237 sayılı TCK"nun 81/1 ve 53. maddeleri uyarınca müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmalarına ve hak yoksunluğuna ilişkin, ... Ağır Ceza Mahkemesince verilen ... gün ve ...-.. sayılı resen temyize tâbi olan hükmün, sanıklar müdafii tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay ... Ceza Dairesince ... gün ve ...-... sayı ile;
“Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulunun 20.10.2009 gün ve 2009/1-85/242 sayılı kararında açıklandığı üzere; aynı öldürme eylemlerinin failleri olarak yargılanan sanıklardan birisinin savunulmasının diğer sanık yönünden savunmada zaafiyet yarattığı durumlarda sanıklar arasında menfaat uyuşmazlığı bulunduğunun kabulü gerektiğinden; somut olayda sanıklardan ... ve ...’ın olay yerinde olmadıklarını; sanık ..."in ise olay yerinde sadece kendisinin bulunduğunu, diğer sanıkların bulunmadığını savunmaları, sanıklar müdafilerinin de bu savunmalara katılarak olayı sanık ..."in gerçekleştirdiğini, bu nedenle sanıklar ... ve ...’in beraat etmesi gerektiğini savunmaları karşısında, aralarında menfaat çatışması bulunan sanıklar ..., ... ve ..."in savunmalarının ayrı ayrı müdafiler yerine aynı müdafi tarafından yapılması suretiyle 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 38/1 ve 5271 sayılı CMK"nun 152. maddelerine aykırı davranılması" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiş,
Bozmaya uyan yerel mahkemece 26.02.2014 gün ve 48-42 sayı ile, sanık ..."in kasten öldürme suçundan TCK"nun 37. maddesi delaletiyle 81/1 ve 53. maddeleri uyarınca müebbet, sanıklar ... ve ..."ın ise kasten öldürme suçuna yardımdan aynı kanunun 39/2-c maddesi delaletiyle 81/1 ve 53. maddeleri uyarınca 15 yıl hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluğuna oy çokluğuyla karar verilmiştir.
Resen temyize tâbi olan hükmün, sanıklar, sanıklar müdafileri ve katılanlar ... ve ... vekili tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay ... Ceza Dairesince ... gün ve ...-... sayı ile;
“1- Dosya kapsamına ve gösterilen gerekçeye göre, mahkemenin sanıklar ... ve ..."ın, sanık ..."in işlediği "kasten öldürme" suçuna TCK"nun 39. maddesi kapsamında "yardım eden" sıfatıyla katıldıklarına ilişkin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiş, teblîğnamenin, sanıkların sözkonusu suça TCK"nun 37. maddesi kapsamında "fail" sıfatıyla katıldıklarına ilişkin bozma öneren düşüncesi benimsenmemiştir.
2- Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık ..."in kasten öldürme, sanıklar ... ve ...’ın kasten öldürmeye yardım suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suçların niteliği tayin, bozma nedeni saklı kalmak şartı ile cezayı azaltıcı bir sebep bulunmadığı takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bozma nedeni dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan, katılan ... vekilinin bir sebebe dayanmayan, katılan ... vekilinin suça iştirakin derecesine, suçların tasarlanarak işlendiğine vesaireye; sanık ... ve müdafiinin hukuka aykırı delil kullanıldığına, takdiri indirim uygulanması gerektiğine vesaireye; sanık ... ve müdafiinin eksik incelemeye, delillerin hatalı değerlendirildiğine, sübuta, takdiri indirim uygulanması gerektiğine vesaireye; sanık ... ve müdafiinin hukuka aykırı delil kullanıldığına, sübuta, fazla ceza verildiğine, takdiri indirim uygulanması gerektiğine vesaireye yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle,
Oluşa ve dosya kapsamına göre; sanıkların kardeşi ... ile maktul ..."in kardeşi ..."in kızı olan ... arasındaki evlilikte sorunlar çıkması ve ..."ın babasının evine dönmesi sonrasında 12.02.2008 tarihinde işyerlerini kapatarak evlerine gitmekte olan ... ve kardeşi olan sanık ..."in, maktulün kardeşi ... ile akrabaları ... ve ..."ın saldırısı sonucu yaralandıkları, kavga olayını öğrenerek karakola giden sanıkların babası ..."nin ..., ..., ..., ... ve maktul ... tarafından basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığı, yine maktulün kardeşi ..."in beyanına göre, ... ile damadı ... arasındaki bir tartışmadan sonra maktul ..."in ..."a tokat attığı; olay günü sanık ..."in ..."ı bıçakla vurmak sureti ile öldürdüğü, kardeşi olan sanıklar ... ve ..."in de olay sırasında biraz uzakta bekledikleri, maktulün yere düşmesinden sonra sanık ..."ın koşarak yerdeki bıçağı aldığı, kendisine göre daha uzakta bekleyen ...’e de işaret verdiği ve hep birlikte olay yerinden kaçtıkları olayda;
a- Sanıklar ... ve ... hakkında kasten öldürmeye yardım suçları ile ilgili olarak; suça yardım nedeni ile 10 yıldan 15 yıla kadar kadar hapis cezası öngören TCK"nun 39. maddesinin uygulanması sırasında, sanıkların eyleminin niteliği ve suça katkı derecesi dikkate alınarak alt ve üst sınırlar arasında makul bir ceza tayin edilmesi gerekirken, dosya kapsamı ile uyuşmayan gerekçe ile yazılı şekilde 15 yıl hapis cezaları belirlenmesi,
b- Maktulün sanıkların babası ... ve kardeşleri ..."ı basit şekilde yaralamaktan ibaret haksız tahrik oluşturan eylemleri nedeniyle, sanıklar hakkında asgari düzeyde indirim gerektirecek şekilde haksız tahrik hükmünün uygulanması gerektiğinin düşünülmemesi” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiş,
Yerel mahkeme ise ... gün ve ... sayı ile birinci bozma nedenine uymuş ikinci bozma nedenine ise;
"Her ne kadar Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 10.02.2015 tarihli bozma kararına bozma nedeni ile olarak ikinci sırada ve (b) harfi ile gösterilen bölümündeki nedenler olarak sanıkların babası ... ve kardeşleri ..."ı müştekilerin basit şekilde yaralamaktan ibaret haksız tahrik oluşturan eylemleri nedeniyle cezada asgari düzeyde indirim yapılacak şekilde tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiği belirtilmiş ise de;
TCK"nun 29. maddesinde haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için yasanın metninde anlaşılacağı gibi haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suçun işlenmiş olmasının gerektiği hüküm altına alınmıştır.
Olayımızda Yargıtayca kabul edilen ve bu şekilde olduğu anlaşılan maktulün sanıkların babası ... ve kardeşleri ..."ı basit şekilde yaralamaktan ibaret eylemi haksız tahrik niteliğinde görülebilecek şekilde haksız fiil teşkil etmekte ise de, öncelikle bu yaralamaların basit nitelikte olduğu ve bu yaralamalar nedeniyle ... Sulh Ceza Mahkemesinde yargılama yapılıp 03.04.2013 tarihinde hüküm verildiği, verilen hükmün dahi yaralama maddesinin basit niteliğinin uygulanması ile birlikte seçenek yaptırımlardan adli para cezası seçilerek 120 gün adli para cezası ile cezalandırılmalarına karar verildiği, bu basit yaralamanın suç tarihi olan 12.02.2008 tarihinden sonra yaklaşık 1 seneden fazla bir süre geçtikten sonra eylemin 26.04.2009 tarihinde işlendiği, aradaki bu sürenin ve sanıkların babasının ve abisinin basit nitelikte yaralanmış olmasının ise hala sanıklar üzerinde haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet ve şiddetli elem niteliğinde görülmüş olmasının mümkün bulunmadığı, bu durumda tahrik hükümlerinin başka benzer olaylarda örneğin aradan 3 sene geçmesine rağmen uygulanabilir nitelikte olduğu ve bunun da yasanın amacı ile bağdaşmadığı, mahkememizce düşünüldüğünden ve o yolda vicdani kanaat oluştuğundan Yargıtay"ın bu bozma gerekçesine uyulmayarak sanıklar hakkında tahrik hükümlerinin uygulanmamasına karar verilmesi gerekmiştir" gerekçesiyle önceki hükmünde direnmiştir.
Sanık ... yönünden resen temyize tabi olan bu hükmün, Cumhuriyet savcısı, katılanlar ... ve ... vekili, sanıklar müdafiileri ve sanık ... tarafından da temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 01.10.2015 gün, 249094 sayı ve “onama” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıkların üzerine atılı kasten öldürme suçunu haksız tahrik altında işleyip işlemediklerinin tespitine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanıklar ..., ... ve ..."nin kardeş oldukları, sanıkların kardeşi ... ile maktul ..."ın abisi ..."ın kızı ..."ın evli olduğu,
26.04.2009 günü sanık ..."in maktul ..."i bıçakla öldürdüğü, sanıklar ... ve ..."in biraz uzakta beklediği, maktulün yere düşmesinden sonra sanık ..."ın koşarak yerden bıçağı aldığı, kendisine göre biraz uzakta bekleyen ..."e işaret verdiği ve hep birlikte olay yerinden kaçtıkları, üç ay sonra Kocaali"de yakalandıkları,
Olaydan 14-15 ay kadar önce maktulun yeğeni ..."ın, eşi ..."dan ayrılarak babası ..."in evine gittiği, ..."ın 15.01.2008 tarihinde kayınpederinin evine giderek onu kafasına sopa ile vurarak yaraladığı, bu olay nedeni ile yapılan soruşturma sonucunda ... hakkında yaralama, silahla tehdit ve 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçlarından kamu davası açıldığı, yargılama sırasında ...’in şikâyetinden vazgeçmesi nedeniyle yaralama suçundan düşme diğer suçlardan ise delil yetersizliğinden beraat kararı verildiği,
Bu olaydan sonra 12.02.2008 tarihinde de maktulün abisi ..."in ... ailesine mensup ... ve ... ile birlikte işyerlerine gidip sanık ... ve kardeşi ..."ı daha sonra da sanıkların babası ..."i yaraladıkları, bu olay nedeniyle açılan kamu davasının yapılan yargılama sonucunda da ... ve ..."ın ..."yi, ..., ... ve ..."ın ..."yi, maktul ..., ..., ... ve ..."un da ... ...yi basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaraladıklarının kabul edildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ...: maktulün kardeşi olduğunu, kızının ... ile evli olduğunu, yaklaşık bir buçuk sene önce aralarında anlaşmazlıklar başladığını, kızının sekiz aylık çocuğunu da alarak yanlarına gelmesi üzerine ..."ın evine gelip sopayla kendisini darp ettiğini, önce ..."dan şikayetçi olduğunu, sonra bu şikayetinden vazgeçtiği için davanın düştüğünü, kardeşi ..."den duyduğu kadarıyla bu olaydan sonra kardeşi ..."in ..."a "senin yaptığın ayıp değil mi, insan kayınpederine vurur mu" dediğini, ..."ın ..."e silah çektiğini, ..."in ...’ın elinden silahı aldığını, karşılıklı tartıştıklarını, bu olay nedeniyle de bir dava açıldığını, karşı tarafın silahın iadesi için birkaç kez müracaatta bulunduğunu, gelen aracıların kendilerinden 40 milyar lira istediklerini, bunu kabul etmediklerini, bu sırada kızının kocasıyla barıştığını, evine döndüğünü, bir yıl kadar birlikte kaldıklarını, bu sürede silahın ..."de durduğunu, zaman zaman ..."nin ..."i vuracağını söylediğini duyduğunu ancak ihtimal vermediğini, kızıyla kocasının arasındaki huzursuzluk kaynağının kızının sezaryenle ameliyat olmasından kaynaklandığını, bunun dışında herhangi bir hususun olmadığını beyan etmiş,
...; olay tarihinde ... ile evli olduğunu, aralarında geçimsizlik çıktığını, ..."ın kendisine karşı şiddet uygulaması nedeni ile evi terk ettiğini, çocuğunu alıp babasının evine gittiğini, konuşmak için eve gelen ..."ın sopa ile babasına vurup yaraladığını, babasının bu olay nedeniyle şikayetçi olduğunu, iki aile arasında gerginlik oluştuğunu, çevresinden duyduğu kadarıyla bu olaydan sonra amcası ..."in ...’ı konuşmak için yanına çağırdığını, ..."ın ..."e silah çektiğini, ..."in ..."ın elinden silahı aldığını, aralarında kavga çıktığını, söz konusu olaylar nedeniyle iki aile arasındaki gerginliğin arttığını, hatta ... ailesinden kişilerin evlerini taşladıklarını, ... ailesi tarafının silahın alınması meselesini namus meselesi yaptıklarını, araya aracılar koyduklarını ancak bir türlü anlaşmanın mümkün olmadığını, aradaki gerginliğin artması üzerine kendisini sorumlu hissetmeye başladığını, rahatsız olduğunu, eşinin bir araya gelmeyi teklif etmesi üzerine çok da istememesine rağmen bu husumetin bitmesi ve çocuğunun geleceği için tekrar bir araya gelmeyi kabul edip eşinin evine döndüğünü, eşinin aradaki düşmanlığın bitmediğini, kendisi açısından problem olmadığını ancak abilerinin bu meseleye devam edeceklerini, silahın arkasında 100 kişi olduğunu, silahın alınacağını söylediğini ifade etmiş,
Tanık ...: olay tarihinde ..."ın kızı ... ile evli olduğunu, eşiyle arasında eşinin ailesinden kaynaklanan ufak tefek meseleler nedeniyle tartışmaların yaşandığını, bu nedenle eşinin evi terk ederek babasının evine gittiğini, eşiyle ve kayınpederiyle konuşmak için gittiğinde kendisine saldırdıklarını, defalarca aracı koymalarına rağmen barışmak istemediklerini, karşı tarafın hep olumsuz yaklaştığını, olay tarihinden yaklaşık bir yıl önce abisi ..., kardeşleri Mesude ve Şeyma ile birlikte işyerlerinden ayrıldıkları sırada kalabalık bir grup tarafından saldırıya uğradıklarını bir kısmının yüzünde maske olduğunu, içlerinden tanıdığı ..., ..., ... ..., ... ile ... ve ...’ın kendilerini darp ettiklerini, olay nedeniyle şikayetçi olduklarını, daha sonra eşinin isteği üzerine şikayetinden vazgeçtiğini dile getirmiş,
Tanık ...: olaya ilişkin doğrudan bilgisinin olmadığını, her iki tarafında birbirleriyle akraba olduğunu, ..."in eşinin sanıkların teyzesi olduğunu, ..."ın eşinin de ..."in kızı olduğunu, karşılıklı olarak birbirlerinden kız aldıklarını, ..."in kızının kocası ile anlaşamaması üzerine evi terkedip babasının evine geri döndüğünü, ..."ın eşini almak için evine gittiği kayın pederine tokat attığını, bu meseleden dolayı aralarında husumet oluştuğunu, kendisinden aracı olmasını istediklerini, aracı olmaya çalıştığını ancak ... ailesinin barışmaya yanaşmadığını, daha sonra onların da sanıklara saldırdıklarını, tekrar kendisini çağırdıklarını, karakolluk olduklarını, barışmak istediklerini söylediklerini, bu sefer de ... ailesinin barışmaya yanaşmadığını, sonrasında da maktulün öldürüldüğünü duyduğunu beyan etmiş,
Tanık ...; olay tarihinde saat 20.00 sıralarında arabasının içerisinde bulunduğu sırada dikiz aynasında iki kişinin birbirlerini kovaladıklarını gördüğünü, içerisinde bulunduğu kamyonun arkasına geldiklerini, birbirlerine karşılıklı küfür ettiklerini, sonrada kavgaya başladıklarını, ayırmak için arabadan indiğini, maktulün yere düştüğü sırada diğer şahsın bıçakla ayağına vurduğunu, bıçağın elinden düştüğünü, bu sırada yukarıdan gelen ikinci bir şahsın da bıçakla vuran şahsa Kürtçe olarak "ben bıçağı alıyorum sen kaç" dediğini, sonra birlikte kaçtıklarını belirtmiş,
Sanıklar savcılıkta benzer şekilde, ... ailesi ile aralarında geçimsizlik olduğunu, kardeşleri ...’ın babasının yanına giden eşini almak için kayınpederinin evine gittiğini, burada kayın pederi ile kavga ettiğini, bu olaydan sonra ... ile birkaç akrabasının iş çıkışında ... ve ...’e saldırdıklarını, karakolda da ... ailesine mensup kişilerin babaları ..."i dövdüğünü, maktulün ölümüne kadar iki aile arasındaki husumetin devam ettiğini beyan etmişler,
Sanık ... Sulh Ceza Mahkemesinde; maktulün yeğeni ... ile kardeşi ..."ın evli olduklarını, evlendikten bir müddet sonra aralarında geçimsizlik başladığını, ... ailesinin bunu sorun yapıp kendisini ve ailesini rahatsız ettiğini, iş yerine baskın yaparak kendisini ve kardeşi ..."i dövdüklerini, karakola resmi müracaatlarını yaptıklarını ancak ... ailesinin hareketlerine devam ettiğini, olay günü, saat 19.30 sıralarında eşiyle pazara gitmek için eve gittiğini, 10-15 dakika içerisinde yemeğini yediğini, eşinin ... ve ..."ın da eve geleceğini, onlara yemek hazırlaması gerektiğini bu nedenle önden gitmesini istemesi üzerine eşinden önce dışarı çıktığını, maktulü tanımadığını, belki bir kere gördüğünü, pazarın yanında bulunan parkın kenarında yolda eşini beklediği sırada maktulün arkadan kendisine dokunarak “yolumdan çekil sen bilmiyor musun benim buradan geçtiğimi” dediğini, “yol çok kenardan geç” diye cevap verdiğini, bunun üzerine bıçak çektiğini, maktulün elindeki bıçağa hamle yaptığını, maktulü bileğinden yakaladığını, aralarında mücadelenin başladığını, yaklaşık 15 dakika bu şekilde mücadele ettiklerini, bu sırada maktulun boynunun kesildiğini, maktulün elini bırakarak olay yerinden kaçtığını söylemiş,
Mahkemede ise; farklı olarak yolda karşılaştıkları maktulün kendisine sinkaflı küfürler ettiğini, üzerine geldiğini, bıçak çektiğini, saldırıp kafa attığını, maktulden kurtulmak için iteklediğini, bıçağı eline hiç almadığını savunmuş,
Sanıklar ... ve ...; üzerine atılı suçu kabul etmediklerini, olay yerinde olmadıklarını, ...’in perişan vaziyette eve geldiğini, sonra ...’in öldüğünü duyduklarını, iki olay arasında irtibat kurarak kaçmaya karar verdiklerini beyan etmişlerdir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun Birinci Kitap, İkinci Kısımda, “Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler” başlıklı İkinci Bölümde yer alan "Haksız tahrik" 29. maddede;
“Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir” şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak hüküm altına alınmıştır.
5237 sayılı TCK"nda tahrikle ilgili olarak, 765 sayılı TCK’da yer alan ağır tahrik-hafif tahrik ayırımına son verilmiş ve tahriki oluşturan fiilin, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilmesi ve sanığın iradesi üzerindeki etkisi göz önüne alınarak maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda indirim yapılması şeklinde bir düzenlemeye gidilmiştir.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik; kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu halde fail suç işleme yönünde önceden bir karar vermeksizin, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısında meydana getirdiği karışıklığın bir sonucu olarak suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan bir nedendir. Başka bir anlatımla haksız tahrik halinde failin iradesi üzerinde bir zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmış bulunmaktadır. (İzzet Özgenç, Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi, Genel Hükümler, s. 412)
Haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için;
a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumun tepkisi olmalı,
d) Haksız tahrik teşkil eden eylem, mağdurdan sadır olmalıdır.
Haksız fiilin doğrudan failin kendisine karşı gerçekleştirilmesi zorunlu değildir. Failin yakını veya değer verdiği diğer kişilere ya da faile tamamıyla yabancı kimselere karşı işlenmiş haksız fiillerin de belli şartlarda haksız tahriki oluşturacağı gerek öğretide, gerekse yargısal kararlarda kabul edilegelmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13.10.2009 gün ve 141-229 ile 06.06.1983 gün ve 43-275 sayılı kararları da benzer niteliktedir.
Haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlememesi önemlidir. Mağdur ya da maktulden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hallerde, haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gereklidir. Öte yandan eylemin tahrik nedeni sayılabilmesi için haksız olması yeterlidir. Ayrıca ceza kanunlarında öngörülen bir suç kalıbına uyması, başka bir deyişle suç oluşturması gerekli değildir. Bu nedenle, tahrik teşkil eden fiilin faili, bu eylemi nedeniyle yargılanarak mahkum olmuş ve cezası infaz edilmiş olsa bile, haksız fiilin doğurduğu öfke ve şiddetli elemin etkisi altında kalıp bu ruhi durumun tepkisi ile suç işleyen kimse hakkında haksız tahrik hükümleri uygulanmalıdır. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 11.05.2004 gün ve 74-118 ile 10.06.2003 gün ve 143-183 sayılı kararlarında, üzerinden uzun zaman geçmesi, taraflar arasında önceden gerçekleşmiş bulunan olayın yargılamaya konu edilmesi ve hatta mahkumiyetle sonuçlanıp cezanın infaz edilmesi ya da fiilin suç oluşturmaması nedeniyle kişinin beraat etmesi, dava veya cezanın afla ortadan kalkması gibi durumların, haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği vurgulanmıştır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanıkların mensup olduğu ... ailesi ile maktulün mensup olduğu ... ailesi arasında husumet bulunduğu, sanıkların kardeşi ..."ın maktulün abisinini yaralaması üzerine maktulün ve akrabalarının da sanıkların babasını, kardeşleri ..."ı ve sanık ...’i yaraladıkları, taraflar arasındaki husumetin olay tarihine kadar artarak devam ettiği, olay tarihinde de sanıklar ... ve ...’ın yardımıyla sanık ...’in maktulü öldürdüğü olayda, maktul ...’in sanıkların babasını ve kardeşini yaralaması, aileler arasındaki husumetten dolayı karşılıklı eylemlerde bulunmaları, sanıkların ilk haksız hareketin maktülden kaynaklandığına ilişkin savunmalarının aksinin ispatlanaması karşısında "kuşkudan sanık yararlanır" ilkesi uyarınca sanıklar yararına asgari düzeyde indirim yapılmak suretiyle haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiği kabul edilmelidir.
Öte yandan, hükümden sonra 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi"nin 08.10.2015 gün ve 140-85 sayılı kararı ile, 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi karşısında, sanıklar hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından, mahkemece yeniden bir değerlendirme yapılmasında da zorunluluk bulunmaktadır.
Bu itibarla yerel mahkeme direnme hükmünün açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- ... Ağır Ceza Mahkemesinin ... gün ve ... sayılı direnme kararının sanıklar hakkında "kuşkudan sanık yararlanır" ilkesi uyarınca asgari düzeyde indirim yapılmak suretiyle haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden ve hükümden sonra 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi"nin 08.10.2015 gün ve 140-85 sayılı kararı ile, 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi karşısında, sanıklar hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından, mahkemece yeniden bir değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması nedeniyle BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 01.03.2016 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi