Hukuk Genel Kurulu 2017/1161 E. , 2019/68 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “şikâyet” isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul 11. İcra (Hukuk) Mahkemesince şikâyetin reddine dair verilen 28.10.2011 tarihli ve 2011/1193 E., 2011/1450 K. sayılı karar, şikâyetçi vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 25.09.2012 tarihli ve 2012/10346 E., 2012/27933 K. sayılı kararı ile;
“...30.06.2010 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5999 Sayılı Yasanın 1. maddesi ile 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunu"na eklenen geçici 6. maddesinin 8. fıkrasında evvelce açtıkları davalar sonunda tazminat almaya hak kazanmış veya süre dışındaki sebeplerden dolayı davaları reddedilmiş olanlar hakkında bu madde hükümlerinin uygulanmayacağı, son fıkrasında ise bu madde uyarınca ödenecek olan tazminatın tahsili sebebiyle idarelerin mal, hak ve alacaklarının haczedilemeyeceği düzenlenmiştir.
2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunu"nun geçici 6. maddesinin son fıkrasında yer alan haczedilmezliğe ilişkin düzenleme, anılan maddenin yürürlük tarihinden sonra ve bu maddeye göre uzlaşma prosedürü uygulanması sonucunda uzlaşma tutanağı ile ya da mahkeme ilamı ile tazminat ödenmesine karar verilmesi durumunda, anılan tazminatın tahsili için yapılacak icra takiplerine ilişkindir. Maddenin yürürlük tarihi olan 30.06.2010 tarihinden önce hüküm altına alınmış kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat alacakları ise anılan madde kapsamında bulunmadığından, böyle bir alacağın tahsili amacıyla yapılan icra takipleri nedeniyle bu maddenin son fıkrasında yer alan haczedilmezliğe ilişkin hükmün uygulanması mümkün değildir.
Somut olayda alacaklının takibine dayanak yaptığı Gaziosmanpaşa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminata ilişkin ilamının karar tarihi 20/04/2011 olup, 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunu"nun geçici 6. maddesinin yürürlüğe girdiği 30.06.2010 tarihinden sonrasına ilişkindir. Bu durumda anılan maddenin olayda uygulaması gerekeceğinden, kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat alacağının tahsili amacıyla yapılan takipte borçlu belediyenin mal, hak ve alacaklarının haczi mümkün değildir.
O halde mahkemece açıklanan nedenlerle şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin reddi isabetsizdir…”
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
İstem, icra memuru işleminin şikâyet yolu ile iptali istemine ilişkindir.
Şikâyetçi vekili; alacaklılar tarafından başlatılan ve Gaziosmanpaşa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kamulaştırmasız el koyma davasına ilişkin kararına dayalı ilamlı takipte alacaklılar vekilinin talebi üzerine müvekkili idare aleyhine 25.08.2011 tarihinde haciz kararı verildiğini ve 05.09.2011 tarihinde de haciz ihbarnamesi düzenlenerek ilgili bankaya gönderildiğini, icra takibinin dayanağı mahkeme kararının, 5999 ve 6111 sayılı Kanunlarla değişiklik yapılan 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında açılan kamulaştırmasız el koyma davasına ilişkin olması nedeniyle müvekkili idarenin mal, hak ve alacaklarına haciz konulamayacağını, her ne kadar haciz ihbarnamesinin kaldırılması için dosyaya teminat mektubu sunularak haciz ihbarnamesinin fekki sağlanmışsa da verilen haciz kararı ve haciz ihbarnamesi gönderme işlemi yasa hükümlerine aykırı olduğundan 25.08.2011 tarihli haciz kararının ve bu karara dayanılarak düzenlenen haciz ihbarnamesinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; idarenin kamulaştırmasız el koyma nedeni ile tazminata mahkûm edildiği, ancak bu bedelin ödenmesi konusunda idare lehine mevcut mevzuat hükümlerini ileri sürerek edimini yerine getirmekten kaçındığı, oysa ileri sürdüğü hükümler kapsamında ödemenin ancak oluşturulacak fonda yaratılacak birikim sonucu yapılabileceği yönünde düzenlemelere yer verildiği, oysa Devletin taraf olduğu İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 1 nolu Protokolün 1. maddesine göre her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı olduğu, idarenin mahkeme kararı ile hükmedilen bir alacağı takip yolu ile tahsilini engelleme olanağına sahip bulunmadığı, bu yönde idare lehine yapılan düzenlemelerin anılan protokolün 1. maddesine aykırı olduğu, dolayısıyla Anayasanın 90. maddesi gözetilerek sözleşme hükümlerine üstünlük tanınması gerektiği gerekçesiyle şikâyetin reddine karar verilmiştir.
Şikâyetçi vekilinin temyiz itirazı üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Mahkemece; önceki gerekçelere ek olarak 6111 sayılı Kanunun Geçici 2. maddesinin Anayasaya aykırılığı nedeni ile yapılan başvurunun Anayasa Mahkemesi tarafından kabul edildiği ve söz konusu 6111 sayılı Kanunun Geçici 2. maddesinin iptaline karar verildiği, dolayısıyla idarenin anılan yasal düzenlemeye göre yılı bütçelerinde ayrılan paylar çerçevesinde söz konusu bedellerin ödenmesine yönelik bir yasal düzenlemenin kalmadığı ve takip alacaklısının bu paydan ödeme yapılmasının beklenemeyeceği ve idarenin başkaca mal varlığına yönelmesinin engellenmesi yoluna gidilemeyeceği gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararı şikâyetçi vekili tarafından temyize getirilmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu"nun Geçici 6. maddesinde yer alan idarelerin mal, hak ve alacaklarının haczedilemezliğine ilişkin düzenleme gözetildiğinde şikâyetçi idarenin mal, hak ve alacaklarının haczedilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
30.06.2010 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5999 sayılı Kanunun 1. maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu"na eklenen Geçici 6. maddesinin 1. fıkrasında; kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen 09.10.1956 tarihi ile 04.11.1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle açtıkları davalar sonunda tazminat almaya hak kazanmış olanlar hakkında bu madde hükümlerinin uygulanacağı, son fıkrasında ise bu madde uyarınca ödenecek olan tazminatın tahsili sebebiyle idarelerin mal, hak ve alacaklarının haczedilemeyeceği düzenlenmiştir.
Başka bir anlatımla 5999 sayılı Kanunun 1. maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu"na eklenen Geçici 6. maddesinde, bu madde uyarınca ödenecek olan tazminatların tahsili amacıyla idarelerin mal, hak ve alacaklarının haczedilemeyeceği düzenlenmiş, anılan maddenin 1. fıkrasında ise bu madde hükümlerinin 04.11.1983 tarihinden önceki kamulaştırmasız el koyma işlemlerine uygulanacağı düzenlenmesine yer verilmiştir.
25.02.2011 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 6111 sayılı Kanunun Geçici 2. maddesi bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren onbeş yıl süreyle geçerli olmak üzere; 04.11.1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6. maddesi hükmünün, 04.11.1983 tarihinden sonraki kamulaştırmasız el koyma işlemlerine de uygulanacağını öngörmüş, ne var ki 6111 sayılı Kanunun Geçici 2. maddesi hükmü 01.11.2012 tarihinde Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir. İptal kararı 22.02.2013 tarihli ve 28657 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanmış olup, kararın 22.02.2013 tarihinden başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesi hüküm altına alınmıştır.
Anayasanın 153. maddesinde “iptal kararları geriye yürümez” hükmü iptal kararlarının kesinleşen işlemlere etki etmeyeceği anlamında olup, elde bulunan uyuşmazlığın sürdüğü davalarda “geriye yürümeme kuralı” uygulanamaz. Diğer bir anlatımla bir davada uygulanması gereken kanun maddesi başka bir dava vesilesi ile iptal edilmiş ise, bu madde artık eldeki davada da uygulanamaz. Zira davanın yasal dayanağı kalkmıştır ve davacının iptal edilen maddeden dolayı sağlayacağı hukuki yararı da kalmamış olur (HGK’nun 17.05.1989 tarihli ve 1989/ 10-250 E., 1989 / 361 K. sayılı kararı).
6111 sayılı Kanunun Geçici 2. maddesi şikâyete konu haciz tarihinde yürürlükte ise de Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edildiğinden olayda uygulanma yeri yoktur. Dolayısıyla 04.11.1983 tarihinden sonraki tarihte idarenin taşınmaza fiilen el koyması ile ilgili tazminat ilamlarının icrasında anılan madde hükmü kapsamında haciz yasağı bulunmamaktadır.
Anayasa Mahkemesinin aynı kararında 5999 sayılı Kanunun 1. maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na eklenen Geçici 6. maddesinin 10. fıkrasının Anayasaya aykırı olduğuna yönelik iptal istemi, 10. fıkranın Anayasanın 13 ve 35. maddelerine aykırı olmadığı gerekçesiyle reddedilmiş olup, mahkemenin Geçici 6. maddenin Anayasanın 90/son maddesi çerçevesinde şikâyete uygulanamayacağı yönündeki gerekçesinde isabet bulunmamaktadır.
Anılan Geçici 6. maddenin haciz yasağı ile ilgili 10. fıkrasının uygulanabilmesi için idarenin kamulaştırmasız fiilen el koyma tarihinin 09.10.1956 tarihi ile 04.11.1983 tarihi arasında olması ayrıca kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminata ilişkin ilamın karar tarihinin, Geçici 6. maddenin yürürlük tarihi olan 30.06.2010 tarihinden sonra olması gerekir.
11.06.2013 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Değişiklik Yapılması Hakkındaki 6487 Sayılı Kanunun 21. maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6. maddesi başlığıyla birlikte değiştirilmiştir. Anılan maddenin yeni hâlinin 11. fıkrasında bu madde uyarınca ödenecek bedelin tahsili sebebiyle idarenin mal, hak ve alacaklarının haczedilemeyeceği hüküm altına alınmıştır. Ancak 6487 sayılı Kanun ile değişen 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6. maddesinin 13. fıkrası 04.11.1983 tarihinden bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihe kadar olan fiili el koymalardan doğan alacaklar için de bu maddenin 11. maddesinin uygulanacağını düzenlemiş ise de, 13. fıkra Anayasa Mahkemesinin 13.11.2014 tarihli ve 2013/95 E., 2014/176 K. sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararı gözönüne alınarak somut olay değerlendirildiğinde; takibe konu el koyma nedeniyle tazminat ilamının karar tarihi 20.04.2011 olup, 30.06.2010 tarihinden sonraki bir tarih ise de idarenin taşınmaza fiilen el koyma tarihinin 1987 olduğu idarenin kabulünde olup, 5999 sayılı Kanunun 1. maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na eklenen Geçici 6. maddenin haciz yasağı ile ilgili 10. fıkrasının el koyma tarihinin 1983 sonrasına ait olması nedeniyle somut olayda uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
13.02.2011 tarihli 6111 sayılı Kanunun Geçici 2. maddesinin birinci fıkrasında “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren onbeş yıl süreyle geçerli olmak üzere; 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun geçici 6 ncı maddesi hükmü, 4/11/1983 tarihinden sonraki kamulaştırmasız el koyma işlemlerine de uygulanır.” hükmü düzenlenmiş ve somut olayda idarenin fiilen el koyma tarihi 1987 olup anılan maddenin kapsamına girmekte ise de söz konusu Geçici 2. maddenin Özel Daire bozma kararından sonra Anayasa Mahkemesince iptal edildiğinden iptal hükmünün davanın her aşamasında kendiliğinden göz önüne alınması gerekir.
Hâl böyle olunca şikâyetçi idarenin mal ve haklarının haczinde yasal bir engel kalmadığından mahkemenin şikâyetçi borçlu idarenin haczedilmezlik şikâyetinin reddine ilişkin direnme kararı sonucu bakımından yerinde olup, yerel mahkeme kararı yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ile onanmalıdır.
SONUÇ: Şikâyetçi vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ile 5311 sayılı Kanunun 29. maddesi ile 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nun 366/III. ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcının peşin alındığından paşka harç alınmasına yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 05.02.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.