1. Hukuk Dairesi 2015/6022 E. , 2015/7036 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : CEYHAN SULH HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/04/2014
NUMARASI : 2013/709-2014/395
Taraflar arasında görülen tespit davası sonunda, yerel mahkemece, davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekilince yasal süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi "ın raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, M.. R.. murisi Osman ile tapu kayıt maliki Osman"ın aynı kişi olduğunun tespiti isteğine ilişkindir.
Davacı, yetki belgesine istinaden “Osman mirasçılarının” paydaş olduğu, 438, 440, 477, 479, 480, 482 parsel sayılı taşınmazların tapu kaydında malik görünen Osman"ın, M.. R.."nın mirasbırakanı olan Osman olduğunun tespitini ve kaydın bu şekilde düzeltilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddianın kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulü ile dava konusu taşınmazlarda 1/10 paydaş Osman mirasçıları ile M.. R.."nın babası Osman un aynı kişi olduğunun tespitine ve tapuya tespit şekli ile tesciline karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin adı, soyadı, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme taleplerinin kaynağını oluşturur. Bu tür işlerde kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir.
Tapuda kayıt düzeltilmesi ve tespit taleplerini, tapu maliki ile mirasçıları isteyebilir.
Bunun yanı sıra, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanununun 702. maddesinin son fıkrası gereğince ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan her hangi biri de tek başına tapuda murisin kimlik bilgilerinin düzeltmesini isteyebilir. Ayrıca bu işlerin, bir başka dava nedeniyle verilen yetkiye dayanılarak açılması da mümkündür. Böyle bir yetki verildiğinde yetkiye dayanarak talep eden kişinin takip yetkisi vardır.
HMK"nin geçici birinci maddesi gereğince “Bu Kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmayacağından” kanunun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra yapılan taleplerin tapu müdürlüğüne ilgili sıfatıyla yöneltilerek yapılması gerekir.
Bu tür işlerde mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı ve kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır. Bu saptama yapılırken de aşağıda açıklanan yöntem izlenmelidir:
1-Kimlik bilgilerinde düzeltme yapılması veya tespiti istenen talep konusu taşınmazların tapu kayıtları (ilk tesis ve tedavülleriyle) ve kadastro tutanakları (tespit ve tescile esas alınan tüm dayanak belgeleriyle) ayrıca taşınmazlar kadastrodan sonra edinilmişse buna ilişkin tüm belgeler ile birlikte getirtilmelidir.
2-Nüfus müdürlüğünden, talep konusu taşınmazların tapu kayıtlarında malik olarak görünen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişi veya kişilerin nüfus kayıtlarında bulunup bulunmadığı araştırılmalı, mevcut ise bu kişi veya kişiler duruşmaya çağrılarak talep konusu taşınmazlarda mülkiyet hakkı iddiaları bulunup bulunmadığı kendilerinden sorulmalı, kaydı düzeltilecek kişilerin nüfus kayıtları, tapu kayıtları ve dayanakları ile bağlantı kurulacak şekilde incelenmelidir.
3-Taşınmazın bulunduğu yerleşim yerinde zabıta aracılığı ile kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi veya kişilerin bulunup bulunmadığı da araştırılmalıdır.
4-İstem konusunda tanıklar dinlenmelidir.
5-Tüm bu araştırmalar sonucu hâlâ kesin bir kanaat oluşmamış ise mahallinde keşif yapılarak; tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri taşınmaz başında dinlenmelidir.
Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında talebin kabulü yoluna gidilmelidir.
Somut olayda; mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme elverişli ve yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır.
Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; dava konusu taşınmazların tamamının 213 sayılı parselden geldiği, bu parsele ilişkin 1954 yılında yapılan kadastro tespitinin, Mayıs 323 tarih ve 9 sıra numaralı, Nisan 926 tarih ve 4, 5 ve 6 sıra numaralı, Şubat 341 tarih ve 115(veya 15) sıra numaralı, Temmuz 339 tarih ve 4 ve 2 sıra numaralı, 19/11/1943 tarih ve 31 sıra numaralı, 16/01/1951 tarih ve 16 sıra numaralı dayanak tapu kayıtlarına göre yapıldığı, tesbite itiraz üzerine Osmaniye Kadastro Mahkemesinin 1994/33 E., 2002/8 K. sayılı kararı uyarınca kayıt malikleri adına tescil edildiği anlaşılmaktadır. Kadastro Mahkemesince yapılan yargılama esnasında mahkemece verilen ilk karar Kadastro Mahkemesinin karar metninde özetlendiği haliyle Yargıtay 7. Hukuk Dairesi tarafından “...davacı Hamdi Soyer"in tapulama tutanağındaki 192/1920 pay sahibi Osman mirasçılarının paylarını tapu dışı satın aldığını ileri sürerek itiraz ettiği ve dava açtığı, tapulama tespitinin bu kişilerin mirasçıları denilmek suretiyle yapıldığı, bu durumda dava konusu payların anılan kişilerin adına tespit edilen paylar olduğu o halde tespit maliklerinin ölüm günü ve mirasçılarının tespit edilerek taraf oluşturulması gerektiği, kabule göre de dava konusu olmayan 24/1920 pay sahibi Osman mirasçılarının paylarının Hazine adına tesciline karar verilmesinin isabetsiz olduğu” gerekçesiyle bozulduğu, yeniden yapılan yargılama sonucunda ise mahkemece taşınmazın 24/1920 payının, Mersin 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1978/191 E., 1978/111 K. sayılı veraset ilamına göre Osman mirasçısı olduğu tespit edilen M.. R.. adına tespit ve tesciline karar verilirken, 192/1920 pay sahibi Osman mirasçıları bakımından ise yine “Osman mirasçıları” olarak tespit ve tesciline hükmedilmiştir. Diğer bir ifadeyle Kadastro Mahkemesi bozma ilamı doğrultusunda yaptığı yargılama ile sadece 24/1920 pay sahibi Osman mirasçısı olarak M.. R.."yı tespit etmiş ancak 192/1920 pay bakımından aynen tespit gibi Osman mirasçıları adına tesciline karar vermiştir.
Öte yandan eldeki dava yetki belgesine dayanılarak açılmış olup, kayıt malikinin mirasçısı olduğu iddia edilen M.. R.."nın mirasçılarının da ilgili sıfatıyla davada yer almaları sağlanmaksızın karar verilmiş olması da isabetsizdir.
Hâl böyle olunca, kayıt malikinin mirasçısı olduğu iddia edilen M.. R.."nın mirasçılarının da davada ilgili sıfatıyla yer almalarının sağlanması, dayanak tapu kayıtları ve Kadastro Mahkemesinin tescile dayanak dava dosyası ile Mersin 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1978/191 E., 1978/111 K. sayılı veraset ilamının getirtilerek incelenmesi, mahallinde keşif yapılarak mahalli bilirkişi ve tanıkların taşınmaz başında dinlenerek taşınmazın halihazırda kullanıcılarının tespit edilmesi, tüm bu inceleme ve araştırmalar neticesinde hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere noksan soruşturma ile yetinilerek davanın kabul edilmesi doğru değildir.
Davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 11.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.